- Ana Sayfa
- Sayılar
- Nisan 2013
- Herediter hemorajik telenjektazili bir vakanın, argon plazma koagülasyonu
ve destek tedavisi kombinasyonuyla başarılı yönetimi
Nisan 2013 / (21 - 1)
Herediter hemorajik telenjektazili bir vakanın, argon plazma koagülasyonu
ve destek tedavisi kombinasyonuyla başarılı yönetimi
Yazarlar
Atakan YEŞİL
1
, Ebubekir ŞENATEŞ
2
, Kadir KAYATAŞ
3
, Banu ERKALMA ŞENATEŞ
4
, Alper GÜÇLÜTÜRK
3
,
Refik DEMİRTUNÇ
3
Kurumlar
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
1
Gastroenteroloji Kliniği,
3
3. Dahiliye Kliniği, İstanbul
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi,
2
Gastroenteroloji Bilim Dalı, Diyarbakır
Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
4
Dahiliye Kliniği, Diyarbakır
Özet
Herediter hemorajik telenjiektazi, otozomal dominant geçişli, birçok klinik
bulguyla karakterize, anormal vasküler formasyonla ilişkili nadir gözlenen
bir hastalıktır. Biz bu vakada, gastrointestinal sistemin multiple bölgesinde
(özofagus, mide korpus ve antrumu, duodenum) anjiodisplazik lezyonlarla
seyreden, öyküsünde dört kez geçirilmiş miyokard infarktüsü bulunan, acil
servise melena ile başvuran 65 yaşındaki olguya tanı anında yapılan argon
plazma koagülasyon ve supportif yaklaşım kombinasyonun tedavi başarısını
gözlemledik. Tanı anında uygulanan argon plazma koagülasyon ve bipolar
koagülasyon yöntemleri bir çok çalışmada tercih edilen yöntemler olmuştur.
Bu nedenle biz bu olgumuzda argon plazma koagülasyon yöntemini ve çalış-malarda etkisi kanıtlanmış konservatif tedavi kombinasyonunu tercih ettik.
Bizim vakamızın argon plazma koagülasyon yöntemiyle beraber destek tedavisine verdiği hızlı cevap argon plazma koagülasyonun herediter hemorajik
telenjiektaziye bağlı anjiodisplazik lezyonlarda seçkin tedavi yöntemi olduğu
görüşünü desteklemektedir.
Anahtar Kelimeler
Herediter hemorajik telenjiektazi, anjiodisplazik lezyon,
argon plazma koagülasyon
Giriş
Herediter hemorajik telenjiektazi (HHT), otozomal dominant
geçişli, birçok klinik bulguyla karakterize, anormal vasküler
formasyonla ilişkili nadir gözlenen bir hastalıktır (1, 2). Multiorgan tutulumuyla karakterize olan HHT, en sık epistaksisle
presente olsa da burun, deri, gastrointestinal sistem, akciğer,
karaciğer, beyin tutulumu da görülmektedir (3-5). Çok daha
nadir olmakla birlikte pulmoner ve koroner arteriyovenöz
malformasyonlar, koroner ektaziler şeklinde kardiyovasküler
tutulum belirtilmiştir. Gastrointestinal tutulum kendini aşikar
demir eksikliği ve semptomlarıyla belli ederken, altta yatan neden mukokütanöz telenjiektazilerdir (6). Gastrointestinal tutulumlu hastalarda tedavinin genel prensibini, kanama kontrolünün sağlanması ve kanama tekrarının önlenmesi oluşturur. Bu
nedenle kanama potansiyeli olan her lezyon tedavi edilmelidir.
Tedavi seçenekleri temelde endoskopik ve farmakolojik olarak ikiye ayrılır. Endoskopik yöntemler arasında argon plazma
koagülasyon (APC), elektrokoagülasyon, lazer, kriyoterapi ve
skleroterapi sayılabilir (7-10). Farmakolojik tedaviler arasında
östrojen ve progesteron, oktreotid, danazol, traneksamik asit
ve aminokaproik asit denenmiştir (11-16). Endoskopik ve
farmakolojik tedavinin başarısız olduğu koşullarda radyolojik
(transkateter embolizasyon) ve cerrahi tedavi düşünülmelidir
(17). Bütün tedavi seçenekleri içerisinde literatürde ön plana
çıkan tedavi yaklaşımı, tanı esnasında yapılan APC ve bipolar
elektrokoagülasyon yöntemleridir (18).
Biz bu vakada, gastrointestinal sistemin multiple bölgesinde
(özofagus, korpus, antrum, duodenum) anjiodisplazik lezyonlarla seyreden, öyküsünde 4 kez geçirilmiş miyokard infarktüsü (MI) bulunan, acil servise melenayla başvuran 65 yaşındaki
olguya tanı anında yapılan APC ve supportif yaklaşım kombinasyonun tedavi başarısını inceledik
Olgu
Bu vakada, multiple anjiodisplazik lezyonlarla seyreden, daha
önce defalarca MI öyküsü olan, melana ve şuur bulanıklığı
olan 65 yaşındaki kadın hastayı irdeledik.
HHT tanılı hastalarda aneminin en sık nedeni epistaksisle
beraber gastrointestinal anjiodisplastik lezyonlardır (19, 20).
Bu nedenle melanayla acile başvuran hastalarda ayırıcı tanıda
HHT tanısı da düşünülmelidir. Her ne kadar bu vakada gastroskopiyle anjiodisplastik lezyonların tanısı kolaylıkla konmuş olsa da her vakada bu kadar şanslı olunmayabilir. Özellikle
duodenumun 2. kıtasından sonra ve jejenumda olan lezyonların tanısını koymak daha zordur. Bu olgularda tercih edilen
yöntem çift balon enteroskopiyle beraber APC işlemi olabilir
(21). Geçmişte yapılan çalışmalarda farmakolojik tedavinin
endoskopik tedaviye olan üstünlüğü incelenmiştir. Bu amaçla
kullanılan ilk ajanlar seksüel hormonlar (östrojen ve progesteron) olmuştur. Her ne kadar Lewis ve arkadaşları (11) bu
ilaçların kanama zamanını kısalttığını öne sürseler de daha
sonra yayınlanan geniş serili çalışmalarda, HHT’li hastalarda
östrojen ve progesteron kullanımının başarısız olduğu bildirilmiştir (12,13). Ayrıca bilinen ciddi yan etkileri de bu ajanların
kullanımını ciddi biçimde kısıtlamıştır. Buna ek olarak; hasta
sayısının az olduğu, birkaç çalışmada okretoid kullanımının
(özellikle uzun etkili formüllerinin), HHT’ye bağlı kanama
kontrolünde etkili olduğu gösterilmiştir (14-16). Ancak bu
ajanların maliyetinin yüksek olması bu tedavinin geniş kullanım alanı bulmasını engellemiştir.
Tanı anında uygulanan APC ve bipolar koagülasyon yöntemleri bir çok çalışmada tercih edilen yöntemler olmuştur (17,18).
Bu nedenle biz bu olgumuzda APC yöntemini ve çalışmalarda
etkisi kanıtlanmış konservatif tedavi kombinasyonunu tercih
ettik. Bizim vakamızın APC yöntemiyle beraber destek tedavisine verdiği hızlı cevap APC’nin HHT’ye bağlı anjiodisplazik
lezyonlarda seçkin tedavi yöntemi olduğu görüşünü desteklemektedir (22-24). Yapılan yayınları incelediğimizde HHT’li
olgularda özellikle endoskopik ve farmakolojik tedavi kombinasyonun uygulandığı prospektif bir çalışmanın olmaması
bu alandaki bilgilerimizi sınırlamaktadır. Bu nedenle kombinasyon tedavisini içeren geniş serili çalışmalara ihtiyaç vardır.
Ayrıca HHT birçok sistemi etkilediği gibi kardiyovasküler sistemde de çeşitli lezyonlara neden olur. En sık pulmoner arteriyovenöz malformasyon olmak üzere, koroner arteriyovenöz
malformasyon, koroner ektaziye neden olabilir.Yine çok nadir
olarak, normal koroner arterle birlikte bile miyokard infarktüsü bile rapor edilmiştir (25,26). Bizim vakamızda hastanın
ilk koroner olay geçirdiğindeki yaşını ve diyabetes mellitus,
hiperlipidemi gibi önemli risk faktörlerinin yokluğunu düşündüğümüzde; beklenenden sık ve yaygın koroner arter hastalığı
görülmektedir. HHT’nin endotelyal disfonksiyonla komplike
olabileceği, hatta bunun kanıtlanması için asetilkolin testlerinin yapılabileceği düşünülmektedir (27). Bu bilgiler ışığında
HHT’li olgu sayısının yüksek olduğu geniş serili prospektif
randomize çalışmalara ihtiyaç olduğu gerçeği açıktı
Tartışma
Bu vakada, multiple anjiodisplazik lezyonlarla seyreden, daha
önce defalarca MI öyküsü olan, melana ve şuur bulanıklığı
olan 65 yaşındaki kadın hastayı irdeledik.
HHT tanılı hastalarda aneminin en sık nedeni epistaksisle
beraber gastrointestinal anjiodisplastik lezyonlardır (19, 20).
Bu nedenle melanayla acile başvuran hastalarda ayırıcı tanıda
HHT tanısı da düşünülmelidir. Her ne kadar bu vakada gastroskopiyle anjiodisplastik lezyonların tanısı kolaylıkla konmuş olsa da her vakada bu kadar şanslı olunmayabilir. Özellikle
duodenumun 2. kıtasından sonra ve jejenumda olan lezyonların tanısını koymak daha zordur. Bu olgularda tercih edilen
yöntem çift balon enteroskopiyle beraber APC işlemi olabilir
(21). Geçmişte yapılan çalışmalarda farmakolojik tedavinin
endoskopik tedaviye olan üstünlüğü incelenmiştir. Bu amaçla
kullanılan ilk ajanlar seksüel hormonlar (östrojen ve progesteron) olmuştur. Her ne kadar Lewis ve arkadaşları (11) bu
ilaçların kanama zamanını kısalttığını öne sürseler de daha
sonra yayınlanan geniş serili çalışmalarda, HHT’li hastalarda
östrojen ve progesteron kullanımının başarısız olduğu bildirilmiştir (12,13). Ayrıca bilinen ciddi yan etkileri de bu ajanların
kullanımını ciddi biçimde kısıtlamıştır. Buna ek olarak; hasta
sayısının az olduğu, birkaç çalışmada okretoid kullanımının
(özellikle uzun etkili formüllerinin), HHT’ye bağlı kanama
kontrolünde etkili olduğu gösterilmiştir (14-16). Ancak bu
ajanların maliyetinin yüksek olması bu tedavinin geniş kullanım alanı bulmasını engellemiştir.
Tanı anında uygulanan APC ve bipolar koagülasyon yöntemleri bir çok çalışmada tercih edilen yöntemler olmuştur (17,18).
Bu nedenle biz bu olgumuzda APC yöntemini ve çalışmalarda
etkisi kanıtlanmış konservatif tedavi kombinasyonunu tercih
ettik. Bizim vakamızın APC yöntemiyle beraber destek tedavisine verdiği hızlı cevap APC’nin HHT’ye bağlı anjiodisplazik
lezyonlarda seçkin tedavi yöntemi olduğu görüşünü desteklemektedir (22-24). Yapılan yayınları incelediğimizde HHT’li
olgularda özellikle endoskopik ve farmakolojik tedavi kombinasyonun uygulandığı prospektif bir çalışmanın olmaması
bu alandaki bilgilerimizi sınırlamaktadır. Bu nedenle kombinasyon tedavisini içeren geniş serili çalışmalara ihtiyaç vardır.
Ayrıca HHT birçok sistemi etkilediği gibi kardiyovasküler sistemde de çeşitli lezyonlara neden olur. En sık pulmoner arteriyovenöz malformasyon olmak üzere, koroner arteriyovenöz
malformasyon, koroner ektaziye neden olabilir.Yine çok nadir
olarak, normal koroner arterle birlikte bile miyokard infarktüsü bile rapor edilmiştir (25,26). Bizim vakamızda hastanın
ilk koroner olay geçirdiğindeki yaşını ve diyabetes mellitus,
hiperlipidemi gibi önemli risk faktörlerinin yokluğunu düşündüğümüzde; beklenenden sık ve yaygın koroner arter hastalığı
görülmektedir. HHT’nin endotelyal disfonksiyonla komplike
olabileceği, hatta bunun kanıtlanması için asetilkolin testlerinin yapılabileceği düşünülmektedir (27). Bu bilgiler ışığında
HHT’li olgu sayısının yüksek olduğu geniş serili prospektif
randomize çalışmalara ihtiyaç olduğu gerçeği açıktı
Kaynaklar
1. Govani FS, Shovlin CL. Hereditary haemorrhagic telangiectasia a clinical
and scientific review. Eur J Hum Genet 2009;17:860-71.
2. Shovlin CL. Hereditary haemorrhagic telangiectasia:pathophysiology, diagnosis and treatment. Blood Rev 2010;24:203-19.
3. Fiorella ML, Lillo L, Fiorella R. Diode laser in the treatment of epistaxis in
patients with hereditary haemorrhagic telangiectasia. Acta Otorhinolaryngol
Ital 2012;32:164-9.
4. Candelli M, Pompili M, Suppressa P, et al. Liver involvement in hereditary
hemorrhagic telangiectasia: can breath test unmask impaired hepatic firstpass effect? Intern Emerg Med 2012;7:323-9.
5. Olitsky SE. Hereditary hemorrhagic telangiectasia: diagnosis and management. Am Fam Physician 2010;82:785-90.
6. Hsi DH, Ryan GF, Hellems SO, et al. Large aneurysms of the ascending
aorta and major coronary arteries in a patient with hereditary hemorrhagic
telangiectasia. Mayo Clin Proc 2003;78:774-6.
7. Zarrabeitia R, Albiñana V, Salcedo M, et al. A review on clinical management and pharmacological therapy on hereditary haemorrhagic telangiectasia (HHT). Curr Vasc Pharmacol 2010;8:473-81.
8. Johnston CM, Schoenfeld LP, Mysore JV, Dubois A. Endoscopic spray cryotherapy: a new technique for mucosal ablation in the esophagus. Gastrointest Endosc 1999;50:86-92.
9. Pavey DA, Craig PI. Endoscopic therapy for upper-GI vascular ectasias. Gastrointest Endosc 2004;59:233-8.
10. Kantsevoy SV, Cruz-Correa MR, Vaughn CA, et al. Endoscopic cryotherapy
for the treatment of bleeding mucosal vascular lesions of the GI tract: a pilot
study. Gastrointest Endosc 2003;57:403-6.
11. Lewis BS, Salomon P, Rivera-MacMurray S, et al. Does hormonal therapy have any benefit for bleeding angiodysplasia? J Clin Gastroenterol
1992;15:99-103.
12. Barkin JS, Ross BS. Medical therapy for chronic gastrointestinal bleeding of
obscure origin. Am J Gastroenterol 1998;93:1250-4.
13. Hodgson H. Hormonal therapy for gastrointestinal angiodysplasia. Lancet
2002;359:1630-1.
14. Plessevaux H, Coremans G, Rutgeert P, et al. Octreotide in the treatment
of bleeding gastrointestinal vascular malformations. Gastroenterology
1996;110:A353.
15. Orsi P, Guatti-Zuliani C, Okolicsanyi L. Long-acting octreotide is effective in
controlling rebleeding angiodysplasia of the gastrointestinal tract. Dig Liver
Dis 2001;33:330-4.
16. Nardone G, Rocco A, Balzano T, Budillon G. The efficacy of octreotide therapy in chronic bleeding due to vascular abnormalities of the gastrointestinal
tract. Aliment Pharmacol Ther 1999;13:1429-36.
17. Takasu S, Sakurai Y. Vascular ectasia (angiodysplasia). Nihon Naika Gakkai
Zasshi 1994;83:1266-70.
18. Jensen D, Jutabha R, Kovacs T, et al. A randomized prospective study of endoscopic hemostasis with argon plasma coagulator compared to Gold Probe
for bleeding GI angiomas. Gastrointest Endosc 1999;49:AB167.
19. Ragsdale JA. Hereditary hemorrhagic telangiectasia: from epistaxis to lifethreatening GI bleeding. Gastroenterol Nurs 2007;30:293-9.
20. Gordon FH, Watkinson A, Hodgson H. Vascular malformations of the gastrointestinal tract. Best Pract Res Clin Gastroenterol 2001;15:41-58.
21. Foutch PG, Sawyer R, Sanowski RA. Push-enteroscopy for diagnosis of patients with gastrointestinal bleeding of obscure origin. Gastrointest Endosc
1990;36:337-41.
22. Kwan V, Bourke MJ, Williams SJ, et al. Argon plasma coagulation in the
management of symptomatic gastrointestinal vascular lesions: experience
in 100 consecutive patients with long-term follow-up. Am J Gastroenterol
2006;101:58-63.
23. Olmos JA, Marcolongo M, Pogorelsky V, et al. Argon plasma coagulation
for prevention of recurrent bleeding from GI angiodysplasias. Gastrointest
Endosc 2004;60:881-6.
24. Olmos JA, Marcolongo M, Pogorelsky V, et al. Long-term outcome of argon
plasma ablation therapy for bleeding in 100 consecutive patients with colonic angiodysplasia. Dis Colon Rectum 2006;49:1507-16.
25. Kurnik PB, Heymann WR. Coronary artery ectasia associated with hereditary hemorrhagic telangiectasia. Arch Intern Med 1989;149:2357-9.
26. Tsuiki K, Tamada Y, Yasui S. Coronary artery aneurysm without stenosis
in association with Osler-Weber-Rendu disease-a case report. Angiology
1991;42:55-8.
27. Bugiardini R, Bairey Merz CN. Angina with ‘normal’ coronary arteries: a
changing philosophy. JAMA 2005;293:477-84.