Ağustos 2014 / (22 - 2)
Demir eksikliği anemisi olan hastalarda alt ve üst gastrointestinal endoskopik inceleme sonuçları
Yazarlar
Yıldız OKUTURLAR
1, Aliye SOYLU
2, Yeşim İNAN
1
, Ömer ŞEKER
1
, Kamala GANJALİYEVA
1, Serdal ÇAKMAK
2
,
Buğra ÖZTOSUN
1
, Özlem HARMANKAYA
1
, A. Baki KUMBASAR
1
Kurumlar
Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
1
İç Hastalıkları Kliniği,
2
Gastroenteroloji Kliniği, İstanbul
Özet
Giriş ve Amaç:Gastrointestinal sistem kaynaklı kronik kan kaybı, erkek ve
postmenapozal kadınlarda demir eksikliği anemisinin en sık nedenidir. Bu
çalışmada, demir eksikliği anemisi nedeni ile endoskopi uygulanan hastaları, endoskopik yaklaşım ve etyolojik tanı yönünden inceledik. Gereç ve
Yöntem:Ocak 2012 ve Haziran 2013 tarihleri arasında endoskopik inceleme yapılan 181 (K=121, E=60) olgu retrospektif olarak değerlendirildi.
Çalışmaya hemoglobin düzeyi kadınlarda <10 gr/dl, erkeklerde <12 gr/dl ve
demir eksikliği anemisi bulguları olan hastalar dahil edildi. Kesin tanıları endoskopik biyopsi sonuçlarına göre belirlendi. Bulgular:Olguların ortalama
yaşları 56±17,2 (18-86) ve yatış süreleri ortalama 11,8±7 gün idi. Erkeklerde
ortalama hemoglobin 8,5±3,1 g/dl, kadınlarda 8,5±3,6 g/dl olarak bulundu.
Hastaların 107 (%59)?sine sadece gastroskopi, 53 (%29,3)?üne gastroskopi
ve kolonoskopi, 21 (%11,6)?ine ise kolonoskopi uygulandı. Gastroskopik inceleme (n=160) uygulananların %22,5?inde eroziv gastrit, %21,3?ünde pangastrit, %11,3?ünde antral gastrit, %10?unda atrofik pangastrit, %8,1?inde
gastrik ülser, %8,1?inde polip, %5?inde opere mide, %3,1?inde gastrik tümör,
%2,5?inde duodenal ülser, %5?inde diğer nedenler tespit edildi. Kolonoskopik inceleme (n=74) sonucunda ise; %31?inde hemoroid, %20,2?sinde polip,
%6,7?sinde kolon tümörü, %5,4?ünde polip ve hemoroid, %4?ünde kolonda
divertiküller, %4?ünde anjiodisplazi ve 1?er hastada (%1,3) inflamatuvar barsak hastalığı, iskemik kolit ve divertiküller, anal ülser ve terminal ileit vardı.
Ayrıca bir hastada da polip, divertiküller ve hemoroid görüldü. Tüm hastaların %5,5?ine malignite tanısı kondu. Sonuç:Demir eksikliği anemisine
neden olan etyoloji oranları literatür ile uyumluydu. İleri yaş olgularda atrofik gastrit önemini korumaktadır. Tüm yaşlarda hemoroid en sık etyolojik
nedendir. Demir eksikliği anemisinde üst gastrointestinal sistem patolojisine
daha sık rastlanmakla birlikte; gastrointestinal kayıp düşünülen hastalarda
alt ve üst endoskopik incelemenin birlikte yapılması, kesin tanının konması
açısından önemlidir.
Anahtar Kelimeler
Demir eksikliği anemisi, gastroduodenoskopi, kolonoskopi
Giriş
Demir eksikliği anemisi (DEA) tüm dünyada ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşam kalitesini etkileyen önemli bir
sağlık problemidir (1). Gelişmiş ülkelerde DEA?nın prevelansı yetişkin erkek ve postmenapozal kadınlarda %2-5 olup;
bu oran gastroenterolojiye refere edilen hastaların %13?ünü
oluşturmaktadır (2,3). Gelişmekte olan ülkelerde DEA?nın
en sık nedeni alım yetersizliği iken gelişmiş ülkelerde gastrointestinal patolojilerdir. Genç kadınlarda sebep kan kaybı
Yıldız OKUTURLAR
1, Aliye SOYLU
2, Yeşim İNAN
1
, Ömer ŞEKER
1
, Kamala GANJALİYEVA
1, Serdal ÇAKMAK
2
,
Buğra ÖZTOSUN
1
, Özlem HARMANKAYA
1
, A. Baki KUMBASAR
1
(premenapozal hipermenore) veya demir malabsorbsiyonu
iken; erkeklerde ve postmenapozal kadınlarda en sık neden
gastrointestinal kanaldaki kronik kan kaybıdır. Spesifik hasta
gruplarında kişisel tanı yaklaşımı uygulanmalıdır. Bu tip hastalarda DEA varlığında her zaman malignensi dışlanmalıdır
(4). Bu hastalarda ve hipermenoresi olmayan genç kadınlarda etyolojiye yönelik alt ve üst gastrointestinal endoskopik
incelemeler yapılmalıdır. Etyolojiye yönelik değerlendirmede sadece gastroskopi uygulananların %30-50?sinde DEA nedeni
saptanamaz iken; gastroskopi ve kolonoskopi birlikte uygulandığında bu oran %15?e düşmektedir. Üst ve alt endoskopik
işlem yapılan hastaların %48-71?inde DEA?nın nedeni bulunmuş; açıklanamayan olgularda ise tekrar endoskopik işlem
yapılan olguların %35?inde gözden kaçan lezyonların tespit
edildiği bildirilmiştir (3). İncelemenin efektif olması için malabsorbsiyon ve atrofik gastrit gibi nedenleri dışlamak amaçlı
uygun biyopsi alımı mutlak gereklidir (5,6). Son zamanlarda
endoskopik incelemelere rağmen devam eden anemide ince
barsağın da incelenmesi (kapsül endoskopi veya çift balon
enteroskopisi) ile DEA?nın tanısında başarı %61-74?lere çıkmıştır (3). Kliniğimize DEA nedeni ile yatırılan ve aktif gastrointestinal kanama bulguları, ürolojik veya genital kanama
etyolojisi saptanmayan hastalardaki endoskopi sonuçlarımızı
retrospektif olarak inceleyerek değerlendirdik.
Olgu
Kronik kan kaybına bağlı DEA olan erkek ve postmenapozal kadınlarda hastaların çoğu anemi ilişkili semptomlar ile karşımıza gelmektedir. Bu nedenle kesin tanı için gastrointestinal sistem (GİS) traktusunun tamamı değerlendirilmelidir.
Ayrıca kronik DEA?sı olan hastalardaki mevcut semptomların, kanama odağını belirlemede önemli bir prediktör olmadığı da bilinmektedir. Kronik GİS kanama nedeniyle yapılan
alt ve üst endoskopik incelemeler ile %48-71 hastada kanamanın etyolojik kaynağı bulunabilmiştir (3). British Society
of Gastroenterology kılavuzunun önerisi, 45 yaşından genç
kadın dışındaki DEA?sı olan tüm hastalara alt/üst endoskopik
incelemelerin yapılmasıdır. DEA nedeniyle yapılan 189 hastalık bir çalışmada etyolojik neden %76,2 oranında endoskopik olarak saptanmıştır (7). Farklı yaş gruplarına göre kronik
kan kaybı veya malabsorbsiyona bağlı anemi nedeninin tetkik
edildiği bir çalışmada; kanayan lezyonlar erişkin hastalarda
(50-64 yaş) %29 olup, yaşlı (65-74 yaş) hastalarda ise %45,5
olarak daha fazla bulunmuştur. Emilim bozukluğuna bağlı
(Helicobacter pyloriilişkili pangastrit, atrofik gastrit ve çölyak
hastalığı) demir eksikliği erişkinlerde %80,6; yaşlılarda ise
%56,2 oranında bulunmuştur (8,9). Absorbsiyon bozukluğu
olan çoğu hastada dikkatli bir incelemeye rağmen endoskopik kanama odağı saptanamaz.
Etyolojik olarak gastrointestinal kaynaklı olduğu düşünülen
olgularda yapılan çift endoskopik incelemede bile olguların %5-10?unda herhangi bir lezyon bulunamayabilir (10).
DEA?da etyolojik neden bulunamayan olgular tanısı zor konan (Cameron ülseri, watermelon mide, portal hipertansif
gastropati, vasküler ektazi) ya da mevcut lezyonları atlanmış
olgulardır. Genel olarak atlanmış olan lezyonların %25 oranında olduğu düşünülmektedir. Kolonoskopide bunun nedeni genellikle iyi bir hazırlığın yapılamamasına bağlı olarak
ortaya çıkan yetersiz endoskopik incelemedir. Bizim merkezimizde de kısa süre önceki üst ve alt endoskopik incelemeleri normal olan ve DEA?sı tekrarlayan bir olgumuzda ikinci
incelemede Cameron ülseri tespit edildi. Toplam 53 hastamıza üst ve alt endoskopik incelemeye rağmen %3,7?sinde
etyolojik sebep tespit edilmedi. Alt endoskopik incelemede
olguların %26,5?inde etyolojik neden saptanmadı ve bunların
%52?sinde pangastrit mevcuttu.
Ayrıca endoskopik işlemlerin önceliğini veya etyolojiyi tespitteki faydasını araştıran bir çalışmada gastroskopik işlemde %31,2 ve kolonoskopide ise %25 oranında lezyon tespit
edilmiştir. Yaşa göre yapılan değerlendirme ile postmenapozal kadınlarda gastrointestinal etyolojik sebep premenapozal
kadınlara göre daha sık saptanmıştır. Kılavuzların doğrultusunda yapılan bu çalışmada da %30?un üzerindeki hastalarda
kolonoskopik inceleme uygulanmamıştır (11). Hastaya göre
işlem tercihiyle ilişkili bir çalışmada DEA?lı olgularda gastroskopik inceleme ile %31 olguda endoskopik lezyon saptanmıştır. Gastrointestinal semptomların varlığı, analjezik ve
steroid kullanım öyküsü ile lezyon insidansında önemli artış
da gösterilememiştir. Üst endoskopi ile lezyon saptanamayanlara kolonoskopik inceleme uygulanmıştır (12). Erkek ve
postmenapozal kadınlarda saptanan DEA?da standart gastrointestinal inceleme ile olguların 2/3?ünde bir kanama nedeni
bulunmaktadır (13).
Gastrointestinal kaynaklı anemide spesifik semptomlara rağ-men farklı etyolojik nedenler birlikte olabileceğinden üst ve
alt gastrointestinal endoskopik incelemelerin beraber yapılması önerilmektedir. İlk işlem genelde üst endoskopik incelemedir (14). Hb değerlerinin hastalığın ciddiyeti ile ilişkili
olmadığı ve gastrointestinal semptomların her iki grupta da
genellikle hastalığa eşlik etmediği gösterilmiştir (15). Bizim
merkezimizde de DEA?da ilk tercihimiz sıklıkla üst GİS incelemesidir. Genelde semptom gözetmeksizin her iki endoskopik
girişim bu tip hastalarda planlanmaktadır. Kronik DEA?da öne
çıkan bir çok semptom bizim olgularımızda da yoktu.
Akkan ve arkadaşlarının gastroskopik olarak değerlendirdiği
288 olgunun; %3,81?inde malignite, %3,47?sinde duodenum
ülseri, %2,43?ünde özofageal varis, %1,73?ünde antral ülser, %61,45?inde endoskopik gastropati, %0,69?unda çölyak
hastalığı, %7,63?ünde opere mide saptanırken, %18,75?inde
kanama nedeni bulunamamıştır (16). Farklı bir çalışmada
DEA olan 668 olguda, bariz kanama, yetersiz diyet, kronik hastalıklar ve malignensi dışlandıktan sonra 71 hastaya (51
kadın) antral ve duodenal biyopsili gastroskopi ve kolonoskopi yapılmış ve tüm hastaların %85?inde DEA?nın nedeni
bulunmuştur (15). Ülkemizde yapılan farklı bir çalışmada
ise gastrointestinal sistemden kronik kanaması olduğu düşünülen 72 olgunun tamamına alt ve üst endoskopik inceleme
yapılmış ve %16,6?sında alt, %61?inde üst gastrointestinal lezyon saptanmıştır. Olguların %22,2?sinde ise etyoloji bulunamamıştır (13). Hafif anemisi olan ve gaytada gizli kan (GGK)
testi negatif olan daha genç hastalara ise öncelikle gastroskopi
yapılması önerilmektedir (17). Bizim olgularımızın %59?una
sadece gastroskopi, %29,3?üne önce gastroskopi ve ardından
kolonoskopi, %11,6?sına da sadece kolonoskopi uygulandı.
DEA?sı olan yetişkin erkek ve postmenapozal kadınlarda,
kanama etyolojisine yönelik alt-üst endoskopik inceleme ile
GGK pozitif olanların %75?inde, negatif olanların %63?ünde
lezyon saptanmıştır (18). İleri yaş olgularda gastrointestinal
lezyonun lokalizasyonunu saptamada bidireksiyonel endoskopi yüksek oranda sensitif ve spesifiktir. Öncelikle malignite olasılığı nedeniyle kolonoskopi ve ardından gastroskopi
ile kaynak yine de saptanamaz ise demir tedavisi ve gözlem
önerilmektedir. Eğer tedaviye yanıt alınamaz ise uygun olgularda ince barsak araştırması ve diğer girişimlerin yapılması
önerilmiştir (19).
DEA?sı olan hastaların %11,2?sinde gastrointestinal malignite bulunmuştur. DEA?sı olanlarda GİS malignite için anlamlı
risk faktörü, 50 yaş üstü Hb değeri ≤9 gr/dl olan erkek hastalar olarak bulunmuştur (20). Diğer bir çalışmada anemisi
olan ve olmayan demir eksikliği olanlar araştırılmış, erkek ve
postmenapozal kadınlarda GİS malignite oranı anemisi olanlarda %6, olmayanlarda ise %1 bulunmuştur (21). Bir çalış-mada da 749 anemik (ferritin değeri ≤ 50 ng/mL ve total demir bağlama kapasitesi ≥300 mg/dL) ve 769 anemik olmayan
toplam 1518 hasta alınmış ve lezyon bulunma oranı sırasıyla
%24,6 ve %22,8 olarak benzer bulunmuştur. Üst GİS lezyon
oranı sırasıyla %11,9 ve %12,5, alt GİS lezyon oranı da sırasıyla %13,6 ve %11,4 oranlarında olmak üzere her iki grupta
da benzer bulunmuştur. Bununla beraber GİS malignite oranı
anemik (%5,1) olanlarda olmayanlara (%0,7) göre daha yüksek oranda bulunmuştur (22).
Kronik kan kaybının olmadığı DEA?da sebepler arasında çölyak hastalığı, gastrik cerrahi operasyon varlığı, Helicobacter
pyloriveya kronik atrofik gastrit gibi hastalıklar da yer almaktadır. Bu nedenle bu hastalara üst endoskopik incelemede
antral ve fundus biyopsisi ile duodenal biyopsi yapılmalıdır.
Yapılan çalışmalarda DEA?sı olanlarda çölyak prevelansı %3-15, atrofik gastrit prevalansı %20-27 olarak gösterilmiştir
(23,24). Bizim çalışmamızda da çölyak hastalığı %2,8 ve atrofik gastrit %10 oranında bulunmuştur.
Laboratuvar çalışmaları ile doğrulanan DEA?da diyet ile olan
alım azlığı, demir ihtiyacında artış, üriner ve genital kayıp
gibi gastrointestinal sistem dışı kan kaybına bağlı nedenler
dışlandıktan sonra endoskopik incelemeler uygulanmalıdır.
Genelde ileri yaşta gastrointestinal nedenler ön planda düşünülmekle birlikte, bir hastamızda semptomsuz mesane kanseri tespit ettik. İnvaziv endoskopik işlemler öncesinde diğer
DEA nedenlerinin dikkatli irdelenmesi önemlidir.
Kronik kan kaybı Hb düzeyinde anlamlı düşüşler ile karşı-mıza gelmektedir. DEA?ya neden olan etyolojik tanı oranları bizim olgularımızda da literatür ile uyumluydu. İleri yaş
hastalarda atrofik gastrit komponenti önemini korumaktadır.
Tüm hastalarımıza kolonoskopik inceleme yapılamamasına
rağmen, tüm yaşlarda saptanabilen hemoroid en sık etyolojik nedendir. DEA?da üst gastrointestinal sistem patolojisine
daha sık rastlanmakla birlikte; gastrointestinal kayıp düşünülen erişkin erkeklerde ve postmenapozal kadınlarda alt ve üst
endoskopik incelemeler birlikte yapılmalıdır.
Gereç ve Yöntem
Kronik DEA nedeni ile iç hastalıkları kliniğinde Ocak 2012
ve Haziran 2013 tarihleri arasında yatırılarak araştırılan 181
(K=121, E=60) hastanın üst veya alt gastrointestinal sistem
endoskopi sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya hemoglobin (Hb) düzeyi kadınlarda <10 gr/dl, erkeklerde <12 gr/dl ve periferik kan yayması DEA bulguları
ile uyumlu olan hastalar dahil edildi. Tüm olgular ürogenital
veya akut kanama (melana, hematemez veya rektal kanama
gibi) tariflemeyen ve oral alım eksikliği olmayan hastalardı.
Klinik semptomlarının ilişkisine göre öncelik verilerek gastroduedonoskopik veya kolonoskopik incelemeler yapıldı.
Gatroduodenoskopi sekiz saatlik açlık sonrası, kolonoskopi
ise uygun hazırlık sonrası terminal ileum da değerlendirilecek
şekilde uygulandı. Tüm üst gastrointestinal inceleme yapılan
olgulara gastrik ve duodenal biyopsi yapıldı. Olguların kesin
tanıları endoskopik biyopsi sonuçlarına göre konuldu. Hastaların endoskopik tanıları ve biyopsi sonuçları istatistiksel
olarak değerlendirildi.
Bulgular
Tetkik edilen 181 (K=121, E=60) olgunun ortalama yaşları
56±17,2 (86-18) ve ortalama yatış süreleri 11,8±7 gündü.
Olguların 131?i (K=80, E=51) 45 yaşın üzerinde idi. 107
(%59)?sine sadece gastroskopi, 53 (%29,3)?üne gastroskopi
ve kolonoskopi, 21 (%11,6)?ine de sadece kolonoskopi uygulandı.
Laboratuvar Bulguları
Erkeklerde ortalama Hb 8,5±3,1 g/dl, kadınlarda ise 8,5±3,6
g/dl olarak bulundu. Ortalama eritrosit hacmi (OEH) değerleri erkek (72,5±10,9 fl) ve kadın (70,4±12,1 fl) olgular arasında farksızdı. Olguların 156?sında transferrin satürasyonu
≤%50 olup, bunların 128?inde ≤%20 idi. Ferritin düzeyi ise
134 olguda 100?ün altında idi. Bu hastalarda ortalama ferritin 14,8±19,2, demir 28,7±33,1, demir bağlama kapasitesi 334,1±93,1, sedimantasyon 40,2±25,9 idi. B12 vitamin
değeri 11 hastada 126 (Normal değer: 126-505)?nın altında
idi.
Okuturlar Y, Soylu A, İnan Y ve ark.
Endoskopik Bulgular
Gastroskopik inceleme (n=160) uygulananların 36
(%22,5)?sında eroziv gastrit, 34 (%21,3)?ünde pangastrit,
18 (%11,3)?inde antral gastrit, 16 (%10)?sında atrofik pangastrit, 13 (%8,1)?ünde gastrik ülser, 13 (%8,1)?ünde polip, 8 (%5)?inde opere mide, 5 (%3,1)?inde gastrik tümör,
4 (%2,5)?ünde duodenal ülser, 8 (%5)?inde diğer nedenler
(hiatal herni, arteriyovenöz malformasyon, cameron ülseri,
özofagus varisi ve özofagusta polip) tespit edildi. B12 vitamin
değeri düşük olan hastaların 11?inin 2?sinde atrofik gastrit
mevcuttu (Şekil 1). Hastaların 61?inde Helicobacter pyloripozitif olarak bulundu.
Kolonoskopik incelemede (n=74) olguların; 23 (%31)?ünde
hemoroid, 15 (%20,3)?inde polip, 5 (%6,8)?inde kolon tümörü, 4 (%5,4)?ünde polip ve hemoroid, 3 (%4)?ünde kolonda
divertiküller, 3 (%4)?ünde anjiodisplazi, 1 (%1,4)?er hastada
inflamatuvar barsak hastalığı, iskemik kolit ve divertiküller,
anal ülser ve terminal ileit vardı. Ayrıca 1 (%1,4) hastada
da polip, divertiküller ve hemoroid tespit edildi. Hastaların
%21,6?sında ise lezyon saptanmadı (Şekil 2).
Tüm hastaların %41,9?unda üst gastrointestinal, %17,6?sında alt gastrointestinal, %13,8?inde ise üst ve alt gastrointestinal sistemde etyolojik neden bulunmaktaydı. Olguların
%26,5?inde etyolojik neden saptanmadı ve bunların %52?sinde pangastrit mevcuttu. Tüm hastaların %5,5?inde malignite
tespit edildi. Ayrıca olguların %2?sinde her iki işlemde de patoloji tespit edilmedi.
Histopatolojik Bulgular
Endoskopik tanılar histopatolojik olarak doğrulandı. Gastrik
ve duodenal biyopsi sonuçları Tablo 1?de verildi. Kolonoskopik lezyonlara yapılan patolojik inceleme sonucu %51,9?u
adenomatöz polip, %25,9?u hiperplastik polip, %18,5?i adenokarsinom, %3,7?si inflamatuvar polip olarak raporlandı.
Tartışma
Kronik kan kaybına bağlı DEA olan erkek ve postmenapozal kadınlarda hastaların çoğu anemi ilişkili semptomlar ile karşımıza gelmektedir. Bu nedenle kesin tanı için gastrointestinal sistem (GİS) traktusunun tamamı değerlendirilmelidir.
Ayrıca kronik DEA?sı olan hastalardaki mevcut semptomların, kanama odağını belirlemede önemli bir prediktör olmadığı da bilinmektedir. Kronik GİS kanama nedeniyle yapılan
alt ve üst endoskopik incelemeler ile %48-71 hastada kanamanın etyolojik kaynağı bulunabilmiştir (3). British Society
of Gastroenterology kılavuzunun önerisi, 45 yaşından genç
kadın dışındaki DEA?sı olan tüm hastalara alt/üst endoskopik
incelemelerin yapılmasıdır. DEA nedeniyle yapılan 189 hastalık bir çalışmada etyolojik neden %76,2 oranında endoskopik olarak saptanmıştır (7). Farklı yaş gruplarına göre kronik
kan kaybı veya malabsorbsiyona bağlı anemi nedeninin tetkik
edildiği bir çalışmada; kanayan lezyonlar erişkin hastalarda
(50-64 yaş) %29 olup, yaşlı (65-74 yaş) hastalarda ise %45,5
olarak daha fazla bulunmuştur. Emilim bozukluğuna bağlı
(Helicobacter pyloriilişkili pangastrit, atrofik gastrit ve çölyak
hastalığı) demir eksikliği erişkinlerde %80,6; yaşlılarda ise
%56,2 oranında bulunmuştur (8,9). Absorbsiyon bozukluğu
olan çoğu hastada dikkatli bir incelemeye rağmen endoskopik kanama odağı saptanamaz.
Etyolojik olarak gastrointestinal kaynaklı olduğu düşünülen
olgularda yapılan çift endoskopik incelemede bile olguların %5-10?unda herhangi bir lezyon bulunamayabilir (10).
DEA?da etyolojik neden bulunamayan olgular tanısı zor konan (Cameron ülseri, watermelon mide, portal hipertansif
gastropati, vasküler ektazi) ya da mevcut lezyonları atlanmış
olgulardır. Genel olarak atlanmış olan lezyonların %25 oranında olduğu düşünülmektedir. Kolonoskopide bunun nedeni genellikle iyi bir hazırlığın yapılamamasına bağlı olarak
ortaya çıkan yetersiz endoskopik incelemedir. Bizim merkezimizde de kısa süre önceki üst ve alt endoskopik incelemeleri normal olan ve DEA?sı tekrarlayan bir olgumuzda ikinci
incelemede Cameron ülseri tespit edildi. Toplam 53 hastamıza üst ve alt endoskopik incelemeye rağmen %3,7?sinde
etyolojik sebep tespit edilmedi. Alt endoskopik incelemede
olguların %26,5?inde etyolojik neden saptanmadı ve bunların
%52?sinde pangastrit mevcuttu.
Ayrıca endoskopik işlemlerin önceliğini veya etyolojiyi tespitteki faydasını araştıran bir çalışmada gastroskopik işlemde %31,2 ve kolonoskopide ise %25 oranında lezyon tespit
edilmiştir. Yaşa göre yapılan değerlendirme ile postmenapozal kadınlarda gastrointestinal etyolojik sebep premenapozal
kadınlara göre daha sık saptanmıştır. Kılavuzların doğrultusunda yapılan bu çalışmada da %30?un üzerindeki hastalarda
kolonoskopik inceleme uygulanmamıştır (11). Hastaya göre
işlem tercihiyle ilişkili bir çalışmada DEA?lı olgularda gastroskopik inceleme ile %31 olguda endoskopik lezyon saptanmıştır. Gastrointestinal semptomların varlığı, analjezik ve
steroid kullanım öyküsü ile lezyon insidansında önemli artış
da gösterilememiştir. Üst endoskopi ile lezyon saptanamayanlara kolonoskopik inceleme uygulanmıştır (12). Erkek ve
postmenapozal kadınlarda saptanan DEA?da standart gastrointestinal inceleme ile olguların 2/3?ünde bir kanama nedeni
bulunmaktadır (13).
Gastrointestinal kaynaklı anemide spesifik semptomlara rağ-men farklı etyolojik nedenler birlikte olabileceğinden üst ve
alt gastrointestinal endoskopik incelemelerin beraber yapılması önerilmektedir. İlk işlem genelde üst endoskopik incelemedir (14). Hb değerlerinin hastalığın ciddiyeti ile ilişkili
olmadığı ve gastrointestinal semptomların her iki grupta da
genellikle hastalığa eşlik etmediği gösterilmiştir (15). Bizim
merkezimizde de DEA?da ilk tercihimiz sıklıkla üst GİS incelemesidir. Genelde semptom gözetmeksizin her iki endoskopik
girişim bu tip hastalarda planlanmaktadır. Kronik DEA?da öne
çıkan bir çok semptom bizim olgularımızda da yoktu.
Akkan ve arkadaşlarının gastroskopik olarak değerlendirdiği
288 olgunun; %3,81?inde malignite, %3,47?sinde duodenum
ülseri, %2,43?ünde özofageal varis, %1,73?ünde antral ülser, %61,45?inde endoskopik gastropati, %0,69?unda çölyak
hastalığı, %7,63?ünde opere mide saptanırken, %18,75?inde
kanama nedeni bulunamamıştır (16). Farklı bir çalışmada
DEA olan 668 olguda, bariz kanama, yetersiz diyet, kronik hastalıklar ve malignensi dışlandıktan sonra 71 hastaya (51
kadın) antral ve duodenal biyopsili gastroskopi ve kolonoskopi yapılmış ve tüm hastaların %85?inde DEA?nın nedeni
bulunmuştur (15). Ülkemizde yapılan farklı bir çalışmada
ise gastrointestinal sistemden kronik kanaması olduğu düşünülen 72 olgunun tamamına alt ve üst endoskopik inceleme
yapılmış ve %16,6?sında alt, %61?inde üst gastrointestinal lezyon saptanmıştır. Olguların %22,2?sinde ise etyoloji bulunamamıştır (13). Hafif anemisi olan ve gaytada gizli kan (GGK)
testi negatif olan daha genç hastalara ise öncelikle gastroskopi
yapılması önerilmektedir (17). Bizim olgularımızın %59?una
sadece gastroskopi, %29,3?üne önce gastroskopi ve ardından
kolonoskopi, %11,6?sına da sadece kolonoskopi uygulandı.
DEA?sı olan yetişkin erkek ve postmenapozal kadınlarda,
kanama etyolojisine yönelik alt-üst endoskopik inceleme ile
GGK pozitif olanların %75?inde, negatif olanların %63?ünde
lezyon saptanmıştır (18). İleri yaş olgularda gastrointestinal
lezyonun lokalizasyonunu saptamada bidireksiyonel endoskopi yüksek oranda sensitif ve spesifiktir. Öncelikle malignite olasılığı nedeniyle kolonoskopi ve ardından gastroskopi
ile kaynak yine de saptanamaz ise demir tedavisi ve gözlem
önerilmektedir. Eğer tedaviye yanıt alınamaz ise uygun olgularda ince barsak araştırması ve diğer girişimlerin yapılması
önerilmiştir (19).
DEA?sı olan hastaların %11,2?sinde gastrointestinal malignite bulunmuştur. DEA?sı olanlarda GİS malignite için anlamlı
risk faktörü, 50 yaş üstü Hb değeri ≤9 gr/dl olan erkek hastalar olarak bulunmuştur (20). Diğer bir çalışmada anemisi
olan ve olmayan demir eksikliği olanlar araştırılmış, erkek ve
postmenapozal kadınlarda GİS malignite oranı anemisi olanlarda %6, olmayanlarda ise %1 bulunmuştur (21). Bir çalış-mada da 749 anemik (ferritin değeri ≤ 50 ng/mL ve total demir bağlama kapasitesi ≥300 mg/dL) ve 769 anemik olmayan
toplam 1518 hasta alınmış ve lezyon bulunma oranı sırasıyla
%24,6 ve %22,8 olarak benzer bulunmuştur. Üst GİS lezyon
oranı sırasıyla %11,9 ve %12,5, alt GİS lezyon oranı da sırasıyla %13,6 ve %11,4 oranlarında olmak üzere her iki grupta
da benzer bulunmuştur. Bununla beraber GİS malignite oranı
anemik (%5,1) olanlarda olmayanlara (%0,7) göre daha yüksek oranda bulunmuştur (22).
Kronik kan kaybının olmadığı DEA?da sebepler arasında çölyak hastalığı, gastrik cerrahi operasyon varlığı, Helicobacter
pyloriveya kronik atrofik gastrit gibi hastalıklar da yer almaktadır. Bu nedenle bu hastalara üst endoskopik incelemede
antral ve fundus biyopsisi ile duodenal biyopsi yapılmalıdır.
Yapılan çalışmalarda DEA?sı olanlarda çölyak prevelansı %3-15, atrofik gastrit prevalansı %20-27 olarak gösterilmiştir
(23,24). Bizim çalışmamızda da çölyak hastalığı %2,8 ve atrofik gastrit %10 oranında bulunmuştur.
Laboratuvar çalışmaları ile doğrulanan DEA?da diyet ile olan
alım azlığı, demir ihtiyacında artış, üriner ve genital kayıp
gibi gastrointestinal sistem dışı kan kaybına bağlı nedenler
dışlandıktan sonra endoskopik incelemeler uygulanmalıdır.
Genelde ileri yaşta gastrointestinal nedenler ön planda düşünülmekle birlikte, bir hastamızda semptomsuz mesane kanseri tespit ettik. İnvaziv endoskopik işlemler öncesinde diğer
DEA nedenlerinin dikkatli irdelenmesi önemlidir.
Kronik kan kaybı Hb düzeyinde anlamlı düşüşler ile karşı-mıza gelmektedir. DEA?ya neden olan etyolojik tanı oranları bizim olgularımızda da literatür ile uyumluydu. İleri yaş
hastalarda atrofik gastrit komponenti önemini korumaktadır.
Tüm hastalarımıza kolonoskopik inceleme yapılamamasına
rağmen, tüm yaşlarda saptanabilen hemoroid en sık etyolojik nedendir. DEA?da üst gastrointestinal sistem patolojisine
daha sık rastlanmakla birlikte; gastrointestinal kayıp düşünülen erişkin erkeklerde ve postmenapozal kadınlarda alt ve üst
endoskopik incelemeler birlikte yapılmalıdır.
Kaynaklar
1. Milman N. Anemia--still a major health problem in many parts of the
world! Ann Hematol 2011;90:369-77.
2. Gunter EW, Lewis BG, Koncikowski SM. Laboratory procedures used for
the Third National Health and Nutrition Examination Survey (NHANES
III), 1988-1994. US Dep Heal Hum Serv Public Heal Serv Centers Dis
Control Prev Natl Cent Environ Heal Atlanta, GA, Natl Cent Heal Stat
Hyattsville, MD. 1996.
3. Bull-Henry K, Al-Kawas FH. Evaluation of occult gastrointestinal bleeding. Am Fam Physician 2013;87:430-6.
4. Liu K, Kaffes AJ. Iron deficiency anaemia: a review of diagnosis, investigation and management. Eur J Gastroenterol Hepatol 2012;24:109-16.
5. Luzina E, Lareva N. Anemia and gastrointestinal tract diseases. Ter Arkh
2013;85:102-5.
6. Walker MM, Talley NJ. Clinical value of duodenal biopsies--beyond the
diagnosis of coeliac disease. Pathol Res Pract 2011;207:538-44.
7. Milano A, Balatsinou C, Filippone A, et al. A prospective evaluation of
iron deficiency anemia in the GI endoscopy setting: Role of standard
endoscopy, videocapsule endoscopy, and CT-enteroclysis. Gastrointest
Endosc 2011;73:1002-8.
8. Selek S, Cosar N, Kocyigit A, et al. PON1 activity and total oxidant
status in patients with active pulmonary tuberculosis. Clin Biochem
2008;41:140-4.
9. Vannella L, Aloe Spiriti MA, Di Giulio E, et al. Upper and lower gastrointestinal causes of iron deficiency anemia in elderly compared with adult
outpatients. Minerva Gastroenterol Dietol 2010;56:397-404.
10. Raju GS, Gerson L, Das A, Lewis B. American Gastroenterological Association (AGA) Institute Technical Review on Obscure Gastrointestinal
Bleeding. Gastroenterology 2007;133:1697-717.
11. Luman W, Ng KL. Audit of investigations in patients with iron deficiency anaemia. Singapore Med J 2003;44:504-10.
12. Tan CC, Guan R, Tay HH, et al. The diagnostic yield of upper gastrointestinal endoscopy in the investigation of anaemia. Singapore Med J
1991;32:157-9.
13. Kurtoğlu E, Kayaçetin E, Uğur A. Demir Eksikliği Anemisi Saptanan
Erkeklerde ve Postmenapozal Kadınlardaki Alt ve Üst Gastrointestinal
Sistem Bulguları. MN Klinik Bilim Dr 2004;10:251-4.
14. McIntyre AS, Long RG. Prospective survey of investigations in outpatients referred with iron deficiency anaemia. Gut 1993;34:1102-7.
15. Annibale B, Capurso G, Chistolini A, et al. Gastrointestinal causes of
refractory iron deficiency anemia in patients without gastrointestinal
symptoms. Am J Med 2001;111:439-45.
16. Çetinkaya ZA, Sezikli M, Güzelbulut F, Altınöz ME. Demir eksikliği anemili hastalarda gastrointestinal endoskopik inceleme sonuçları (Results
of gastrointestinal endoscopic examinations in patients with iron). Dicle
Tıp Derg 2011;38:155-9.
17. Capurso G, Baccini F, Osborn J, et al. Can patient characteristics predict
the outcome of endoscopic evaluation of iron deficiency anemia: A multiple logistic regression analysis. Gastrointest Endosc 2004;59:766-71.
18. Kepczyk T, Kadakia SC. Prospective evaluation of gastrointestinal tract
in patients with iron-deficiency anemia. Dig Dis Sci 1995;40:1283-9.
19. Moses PL, Smith RE. Endoscopic evaluation of iron deficiency anemia. A guide to diagnostic strategy in older patients. Postgrad Med
1995;98:213-6.
20. James MW, Chen C-M, Goddard WP, et al. Risk factors for gastrointestinal malignancy in patients with iron-deficiency anaemia. Eur J Gastroenterol Hepatol 2005;17:1197-203.
21. Ioannou GN, Rockey DC, Bryson CL, Weiss NS. Iron deficiency and gastrointestinal malignancy: A population-based cohort study. Am J Med
2002;113:276-80.
22. Park JS, Park DI, Park SK, et al. Endoscopic evaluation of significant
gastrointestinal lesions in patients with iron deficiency with and without
anaemia: a Korean Association for the Study of Intestinal Disease study.
Intern Med J 2009;39:441-6.
23. Zhu A, Kaneshiro M, Kaunitz JD. Evaluation and treatment of iron
deficiency anemia: a gastroenterological perspective. Dig Dis Sci
2010;55:548-59.
24. Bermejo F, García-López S. A guide to diagnosis of iron deficiency and
iron deficiency anemia in digestive diseases. World J Gastroenterol
2009;15:4638-43.