Nisan 2016 / (24 - 1)
Kolon poliplerinin boyut, lokalizasyon ve histopatolojik yapılarının
değerlendirilmesi
Yazarlar
Hüseyin KORKMAZ1, İsmail Can KENDİR2, Özgül AKKAYA3
Kurumlar
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi ¹Gastroenteroloji Bilim Dalı ²İç Hastalıkları Anabilim Dalı ³Endoskopi Ünitesi, Konya
Özet
Giriş ve Amaç: Kolonoskopi sırasında saptanan poliplerin, potansiyel kanser riski nedeniyle çıkartılması ve patolojik tanısının konması önerilmektedir. Çalışmadaki amacımız merkezimizde çeşitli nedenlerle yapılan kolonoskopi sonucunda saptanan poliplerin prevalans, lokalizasyon ve boyutları
ile birlikte histopatolojik sonuçlarını ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem:
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Endoskopi
Ünitesi’nde Kasım-2011 ile Aralık-2014 arasındaki kolonoskopi raporları
endoskopi arşiv sisteminden retrospektif olarak tarandı. Yerleşim özellikleri
ve histopatolojik tiplerine göre polipler kaydedildi. Bulgular: Kolonoskopi
raporlarına göre 304 hastada (%14.4) toplam 360 adet polip tespit edildi.
Hastaların 189’u erkek (%62.1), 115’i kadın (%37.8) idi. Yaş dağılımı 18-90
yıl arasında değişmekte iken, yaş ortalaması 57.4 yıl ve ortalama boyut 7 mm
olarak saptandı. Kolon poliplerinin büyük kısmının rektumda 136 (%37.7)
oldukları tespit edildi. Poliplerde histopatolojik tip açısından en büyük hasta
grubunu 242 (%67.2) olgu ile tübüler adenom oluştururken, diğer neoplastik özellikte olan poliplerin 23 tanesi (%6.4) tübülovillöz adenom, 3 tanesi
de (%0,8) villöz adenom olarak saptandı. Sonuç: Bu çalışmada endoskopi
ünitemizde yaklaşık 3 sene boyunca çeşitli nedenlerle kolonoskopi yapılan
hastalarımızdaki kolon poliplerinin prevalansı, lokalizasyonu ve histolojik
sonuçları ortaya konmuştur. Çalışmamızdaki tüm sonuçların genel olarak
literatür ile uyumlu olduğu gözlendi.
Anahtar Kelimeler
Kolon polipleri, lokalizasyon, adenomatöz polip, histopatolojik tip
Giriş
Kolorektal polipler, mukoza veya submukoza epitelinden kö-
ken alan, barsak lümeni içine doğru çıkıntı yapabilen ve kitle
oluşturan proliferatif lezyonlardır. Polipler şekline (saplı, sapsız vs), sayısına, boyutuna, yerleşim yerine, genel görünümlerine ve histolojik özelliklerine göre tanımlanabilmektedirler
(1). Kolorektal polipler histolojik özelliklerine göre non-neoplastik polipler (hiperplastik, hamartomatöz, inflamatuvar
polipler vs.) ve neoplastik polipler (adenomlar, karsinomlar
v.s) olarak sınıflandırılmaktadır (Tablo 1) (1-3). Kolonoskopi
sırasında saptanan poliplerin, özellikle de neoplastik poliplerin, potansiyel kanser riski taşımalarından dolayı, çıkartılmaları önerilmektedir. Çıkartılan poliplerin patolojik tanısının
konması ve bu tanıya göre hastaların belirli bir takip programına alınmasının gerekebileceği belirtilmektedir. Tübüler,
villöz ve tübülovillöz adenomlar olarak üç kategoride tanımlanan adenomatöz polipler hafif veya şiddetli formda displazi içerebilirler. Tübüler adenomlar genellikle küçüktür ve hafif
derecede displazi gösterirlerken, polip çapı arttıkça ve villöz
yapıda olan adenomlarda displazi oranı artmaktadır. Tübüler
adenomlarda %88 hafif, %8 orta, %4 şiddetli displazi gözlenebilirken, tübülovillöz adenomlarda %58 hafif, %26 orta,
%16 şiddetli displazi gözlenebiliyor. Villöz adenomlarda ise
%41 hafif, %38 orta, %21 şiddetli displazi görülmektedir
(2,3). Non-neoplastik poliplerden olan inflamatuvar polipler,
iltihabi barsak hastalıkları gibi durumlarda görülen kronik
inflamasyona yanıt olarak gelişen poliplerdir. Çoğu rektumda
görülür, çapları 1-3 cm arasında değişmektedir. Non-neoplastik poliplerin en sık görülen türü ise hiperplastik poliplerdir ve karakteristik olarak genellikle sesil ve 5 mm’den kü-
çük poliplerdir. Büyük olan polipler saplı olabilir ve özellikle
distal kolon ve rektumda görülürler (1,3). Kolonoskopi ve
otopsi çalışmalarında saptanan poliplerin sıklığı bölgesel ve toplumsal farklılıklar göstermektedir. Bu çalışmadaki amacı-
mız, gastroenteroloji bölümümüzde çeşitli nedenlerle yapılan
kolonoskopilerde saptanan poliplerin prevalans, tip, boyut ve
histopatolojik özelliklerini dökümante etmekti.
Olgu
Kolon polipleri görünüm olarak saplı veya sapsız (sesil), tek
veya birden fazla sayıda, mukozayla aynı veya farklı renkte olabilirler. Sayıca en fazla rektosigmoid bölgede olabilmekteyken ve çekuma doğru gidildikçe görülme sıklıkları azalmaktadır. Poliplerin çoğu genellikle asemptomatik olmakla
birlikte, en önemli klinik belirtileri rektal kanamadır. Bu kanama aşikar ya da dışkıda gizli kanama olarak tespit edilebilmektedir. Büyük polipler, nadiren kabızlık, gaita şeklinde
değişiklik, karın ağrısı ve obstrüksiyona neden olabilirler.
Çok nadir olarak da özellikle villöz polipler hipokalemi ve
hipoalbüminemi ile karakterize sekretuvar tipte ishale neden
olabileceği bildirilmektedir.(4)
Kolorektal poliplerin çoğu neoplastik polipler grubundan
olan adenomatöz poliplerdir ve tüm kolon poliplerinin yaklaşık 2/3’ünü oluştururlar. Bu adenomatöz poliplerin %80-
86’sını tübüler adenomlar, %3-16’sını villöz adenomlar ve
%8-16’sını tübülovillöz adenomlar oluşturmaktadır (2,5).
Adenomatoz poliplerin prevalansı çeşitlilik göstermekle birlikte özellikle ileri yaşlarda poliplerin görülme sıklığı, bü-
yüklüğü ve displazi gelişme oranı artmaktadır (6,7). Ayrıca
erkek cinsiyeti ve abdominal obezite de adenomatöz polipler
için risk faktörleri olarak belirtilmektedir (6,8,9). Literatürde,
kolorektal poliplerin sıklığı erkeklerde %53-59, kadınlarda
%40-46 olarak bildirilmektedir (10,11).
Ülkemizde kolon poliplerinin prevalansını belirleyen büyük
ölçekte ve geniş çaplı bir çalışma halen mevcut değildir. Son
yıllarda birkaç merkezde yapılan çalışmalarda, ortalama 50
yaş civarı popülasyonda saptanan kolon polip yüzdesinin
yaklaşık %15-22.6 civarında olduğu ile birlikte poliplerin erkeklerde ve sol kolonda daha fazla tespit edildiği bildirilmiştir
(11-13).
Bizim çalışmamızda polip saptanan hasta yüzdesi %14.4 idi.
Bu hastaların yaş ortalaması 57.4 yıl olup, daha önceki çalışmalara benzer şekilde polip sıklığı erkeklerde (%62.1) kadınlardan (%37.8) fazla olarak saptandı. Yine bizim çalışmamızda kolorektal polipler %37.7 rektumda, %14.2 sigmoid kolonda, %17.4 inen kolonda, %16,9 transvers kolonda,
%7,6 çıkan kolonda ve %6.2 çekumda saptandı. Yapılan çalışmalarda adenomların en sık rektosigmoid kolonda yerleşti-
ği ve poliplerin %44’ünün kolonun distal 60 cm’lik kısmında
bulunduğu bildirilmiştir (14,15). Konishi ve arkadaşları 675
olguluk bir seride %47 sigmoid kolon, %18,7 inen kolon,
%13,6 transvers kolon, %12,5 rektumda polip olduğunu bildirmiştir (2). Ülkemizde Eminler ve arkadaşlarının Marmara bölgesinde yaptıkları bir çalışmada; %47.0 rektosigmoid,
%19.3 inen kolon, %11.2 transvers kolon, %8.5 çıkan kolon
ve %4.6 çekumda polip saptandığı bildirilmiştir (11). Yine
yakın zamanda Dölek ve arkadaşlarının Çankırı bölgesinde
yaptıkları çalışmada, kolondaki poliplerin %36’sının rektumda, %16,6’sının transvers kolonda, %3,7’sinin çıkan kolon,
%13,3’nün inen kolon, %5,9’nun çekum ve %10,3’nün sigmoid kolonda bulunduğu bildirilmiştir (13). Bu sonuçlar ile
karşılaştırıldığında, bizim çalışmamızdaki poliplerin kolondaki dağılımının literatür ile uyumlu olduğu görüldü.
Büyük adenomlar distal kolon segmentlerinde daha sık gö-
rülür ve adenomların çoğu 1 cm’den küçüktür. Tübüler adenomlar %77 oranında 1 cm’den küçük, %20 oranında 1-2
cm, %4 oranında 2 cm’den büyüktür. Tübülovillöz adenomlar %25 oranında 1 cm’den küçük, %47 oranında 1-2 cm,
%29 oranında 2 cm’den büyüktür. Villöz adenomlar %14
oranında 1 cm’den küçük, %26 oranında 1-2 cm, %60 oranında 2 cm’den büyüktür (6). Küçük polipler 5 mm ve daha
küçük çaptaki poliplerdir. Bunlar hemen daima non-neoplastiktir. Villöz olan veya ağır displazi odağı içeren küçük poliplerin oranı %1’den azdır (16,17). Çalışmamızda ortalama polip boyutu 7 mm olarak saptandı ve lokalizasyona göre polip
boyutları arasında istatiksel fark izlenmedi.
Tüm kolon poliplerinin yaklaşık %75’ini adenomlar oluş-
turmakta olup, hemen bütün kolorektal kanserler adenom
zemininde gelişmektedir. Ancak adenomların çok küçük bir
yüzdesi kansere dönüşmektedir (yaklaşık %5). Yapılan çalış-
malarda adenomdan kanser gelişme süreci 7-10 yıl arasında verilmektedir. Özellikle displazi derecesi yüksek adenomlarda kansere progresyon riski daha yüksektir (11,18). Villöz
histoloji, artmış polip boyutu ve polip sayısında artış; kanser
için diğer risk faktörleri olarak tanımlanmıştır (18). Tübü-
ler adenomlarda malignite gelişme riski daha azken, villöz ve
tübülovillöz adenomlarda bu risk %33 olarak bildirilmektedir (13,18). Adenomlar çıkarılsa bile, çıkarıldıktan1 yıl sonra
%5-15, 5 yıl sonra %20-15 ve 15 yıl sonra %50 oranında
rekürrens adenomların olabileceği belirtilmektedir (13). Bu
nedenle çeşitli ulusal ya da uluslar arası kuruluşlar, polipin
büyüklüğü, histopatolojisi ve displazi derecesine göre belirli
takip programları önermektedir.
Çeşitli hasta sayıları ile yapılan çalışmalarda kolonda tübüler
adenomun %64.8 - 80.7, tübülovillöz adenomun %7.2-16.4
ve villöz adenomun %0.5-11.2 oranında saptandığı bildirilmiştir (2,10,19). Bizim çalışmamızda toplam adenom yüzdesi
%74.4 olup, bunların %67.2’si tübüler adenom, %6.4’ü tü-
bülovillöz adenom ve %0.8’i villöz adenom olarak saptandı. Displazi yüzdesi ise %18,9 olarak tespit edilirken %0.5
oranında ise çıkartılan polip sonuçları adenokarsinom olarak
saptandı. Saptanan bu sonuçlarımız genelde literatür bulguları ile uyumluydu.
Sonuç olarak bu çalışmada İç Anadolu bölgemizin geniş bir
kesimine hizmet veren endoskopi ünitemizde çeşitli nedenlerle kolonoskopi yapılan hastalardaki kolon polip tipleri,
prevalansı, lokalizasyonları, büyüklükleri ortaya konmuştur.
Aynı zamanda neoplastik özellikte olan adenomatöz poliplerin de histopatolojik özellikleri incelenmiş ve displazi yüzdeleri verilmiştir. Bu çalışmada da görüldüğü gibi kanser öncüsü
olabilen poliplerin bölgemizde de literatüre yakın oranlarda
tespit edilmesi nedeniyle ülkemiz için kolon tarama programlarının geliştirilmesi ve toplumun bilgilendirilmesi gerektiği
açıktır. Bununla birlikte özellikle displazi saptanan olgulardaki prognozun ortaya konması için daha geniş çapta ve prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
Gereç ve Yöntem
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı
Endoskopi Ünitesi’nde Kasım-2011 ile Aralık-2014 arasındaki kolonoskopi raporları endoskopi arşiv sisteminden retrospektif olarak tarandı. Belirgin tıkayıcı lezyonu olan, 10’dan
fazla polip görülen hastalar ile inflamatuvar barsak hastalı-
ğı olan hastalar değerlendirilme dışı tutuldu. Toplam 2.100
kolonoskopik işlemde, 304 adet kolonunda polip olan olgu
retrospektif olarak değerlendirildi. Poliplerin yerleşim yerleri;
rektum, sigmoid kolon, inen kolon, transvers kolon, çıkan
kolon ve çekum olmak üzere bölgelere ayrılarak, polip bü-
yüklükleri ile birlikte kaydedildi. Poliplerin hematoksilen-eozin ile boyanmış kesitleri gözden geçirildi ve histopatolojik
tanılar taranarak kaydedildi.
Çalışma Helsinki Deklerasyonu 2008 prensiplerine uygun
olarak yürütüldü. İstatistiksel değerlendirmede SPSS 15
Word paketi kullanıldı. Değişkenlerin karşılaştırılmasında Ki
kare ve Mann Whitney testleri kullanıldı. P<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Çalışmaya alınan, kolonoskopi yapılmış 2.100 hastanın 304
tanesinde (%14,4), 360 adet polip tespit edildi. Hastaların
189’u (% 62.1) erkek, 115’i (%37.8) kadındı. Hastaların yaş
dağılımı 18-90 yıl arasında değişmekte olup, yaş ortalaması
57.4 yıl olarak saptandı. Ortalama polip boyutu 7 mm iken,
poliplerin 270 tanesinin (%75) boyutu 1 cm’in altında, 90
tanesinin (%25) boyu da 1 cm’in üstünde tespit edildi. Poliplerin kolondaki lokalizasyon ve cinsiyete göre dağılımı ile
ortalama boyutları Tablo 2’de özetlenmiştir. Kolondaki polipler erkeklerde daha sık görülürken, lokalizasyona göre polip
boyutları arasında fark izlenmedi (p>0.05). Ortalama polip
boyutunun en yüksek olduğu kolon kısmı 8.7 mm ile sigma
iken en düşük olduğu kolon kısmı ise 6.1 mm polip boyutu
ile çekum olarak saptandı (Tablo 2). Kolon polipleri en yo-
ğun olarak 136 (%37.7) tane ile rektumda gözlenirken, en az
yoğunlukta gözlendiği kolon bölümü ise 22 tane (%6.2) ile
çekum idi (Tablo 2).
Kolonda tespit edilen poliplerin histopatolojik inceleme sonuçları Tablo 3’te özetlenmiştir. Histopatolojik tipleri açısından en büyük polip grubunu, 242 (%67.2) polip ile tübüler
adenom oluştururken, bunu sıklık sırasına göre 45 (%12.5)
polip ile hiperplastik polip takip etmekteydi. Poliplerden 2 tanesinin (%0,5) patoloji sonucunda adenokarsinom tespit
edilirken, incelenen poliplerin 24 tanesinin (%6.6) patoloji
sonucu mukozal doku idi. Toplam 268 (%74.4) tane neoplastik özellikte polip tespit edildi. Bu neoplastik poliplerin
242 tanesini (%67.2) tübüler adenom, 23 tanesini (%6.4)
tübülovillöz adenom, 3 tanesini de (%0.8) villöz adenomlar
oluşturmaktaydı (Tablo 3).
Neoplastik poliplerin kolondaki lokalizasyonları ve displazi varlığı Tablo 4’te gösterilmektedir. Bu poliplerden 194
(%72.3) tanesinde displazi yok iken, 56 (%20.8) tanesinde
düşük dereceli, 18 (%6.7) tanesinde yüksek dereceli displazi varlığı mevcuttu. Tüm kolon polipleri kıyaslandığında ise
displazi oranı %14.4 olarak saptandı. Histopatolojik olarak
değerlendirildiğinde, tübüler adenom kolonun tüm kısımlarında en sık saptanan polip tipi olarak gözlendi.
Tartışma
Kolon polipleri görünüm olarak saplı veya sapsız (sesil), tek
veya birden fazla sayıda, mukozayla aynı veya farklı renkte olabilirler. Sayıca en fazla rektosigmoid bölgede olabilmekteyken ve çekuma doğru gidildikçe görülme sıklıkları azalmaktadır. Poliplerin çoğu genellikle asemptomatik olmakla
birlikte, en önemli klinik belirtileri rektal kanamadır. Bu kanama aşikar ya da dışkıda gizli kanama olarak tespit edilebilmektedir. Büyük polipler, nadiren kabızlık, gaita şeklinde
değişiklik, karın ağrısı ve obstrüksiyona neden olabilirler.
Çok nadir olarak da özellikle villöz polipler hipokalemi ve
hipoalbüminemi ile karakterize sekretuvar tipte ishale neden
olabileceği bildirilmektedir.(4)
Kolorektal poliplerin çoğu neoplastik polipler grubundan
olan adenomatöz poliplerdir ve tüm kolon poliplerinin yaklaşık 2/3’ünü oluştururlar. Bu adenomatöz poliplerin %80-
86’sını tübüler adenomlar, %3-16’sını villöz adenomlar ve
%8-16’sını tübülovillöz adenomlar oluşturmaktadır (2,5).
Adenomatoz poliplerin prevalansı çeşitlilik göstermekle birlikte özellikle ileri yaşlarda poliplerin görülme sıklığı, bü-
yüklüğü ve displazi gelişme oranı artmaktadır (6,7). Ayrıca
erkek cinsiyeti ve abdominal obezite de adenomatöz polipler
için risk faktörleri olarak belirtilmektedir (6,8,9). Literatürde,
kolorektal poliplerin sıklığı erkeklerde %53-59, kadınlarda
%40-46 olarak bildirilmektedir (10,11).
Ülkemizde kolon poliplerinin prevalansını belirleyen büyük
ölçekte ve geniş çaplı bir çalışma halen mevcut değildir. Son
yıllarda birkaç merkezde yapılan çalışmalarda, ortalama 50
yaş civarı popülasyonda saptanan kolon polip yüzdesinin
yaklaşık %15-22.6 civarında olduğu ile birlikte poliplerin erkeklerde ve sol kolonda daha fazla tespit edildiği bildirilmiştir
(11-13).
Bizim çalışmamızda polip saptanan hasta yüzdesi %14.4 idi.
Bu hastaların yaş ortalaması 57.4 yıl olup, daha önceki çalışmalara benzer şekilde polip sıklığı erkeklerde (%62.1) kadınlardan (%37.8) fazla olarak saptandı. Yine bizim çalışmamızda kolorektal polipler %37.7 rektumda, %14.2 sigmoid kolonda, %17.4 inen kolonda, %16,9 transvers kolonda,
%7,6 çıkan kolonda ve %6.2 çekumda saptandı. Yapılan çalışmalarda adenomların en sık rektosigmoid kolonda yerleşti-
ği ve poliplerin %44’ünün kolonun distal 60 cm’lik kısmında
bulunduğu bildirilmiştir (14,15). Konishi ve arkadaşları 675
olguluk bir seride %47 sigmoid kolon, %18,7 inen kolon,
%13,6 transvers kolon, %12,5 rektumda polip olduğunu bildirmiştir (2). Ülkemizde Eminler ve arkadaşlarının Marmara bölgesinde yaptıkları bir çalışmada; %47.0 rektosigmoid,
%19.3 inen kolon, %11.2 transvers kolon, %8.5 çıkan kolon
ve %4.6 çekumda polip saptandığı bildirilmiştir (11). Yine
yakın zamanda Dölek ve arkadaşlarının Çankırı bölgesinde
yaptıkları çalışmada, kolondaki poliplerin %36’sının rektumda, %16,6’sının transvers kolonda, %3,7’sinin çıkan kolon,
%13,3’nün inen kolon, %5,9’nun çekum ve %10,3’nün sigmoid kolonda bulunduğu bildirilmiştir (13). Bu sonuçlar ile
karşılaştırıldığında, bizim çalışmamızdaki poliplerin kolondaki dağılımının literatür ile uyumlu olduğu görüldü.
Büyük adenomlar distal kolon segmentlerinde daha sık gö-
rülür ve adenomların çoğu 1 cm’den küçüktür. Tübüler adenomlar %77 oranında 1 cm’den küçük, %20 oranında 1-2
cm, %4 oranında 2 cm’den büyüktür. Tübülovillöz adenomlar %25 oranında 1 cm’den küçük, %47 oranında 1-2 cm,
%29 oranında 2 cm’den büyüktür. Villöz adenomlar %14
oranında 1 cm’den küçük, %26 oranında 1-2 cm, %60 oranında 2 cm’den büyüktür (6). Küçük polipler 5 mm ve daha
küçük çaptaki poliplerdir. Bunlar hemen daima non-neoplastiktir. Villöz olan veya ağır displazi odağı içeren küçük poliplerin oranı %1’den azdır (16,17). Çalışmamızda ortalama polip boyutu 7 mm olarak saptandı ve lokalizasyona göre polip
boyutları arasında istatiksel fark izlenmedi.
Tüm kolon poliplerinin yaklaşık %75’ini adenomlar oluş-
turmakta olup, hemen bütün kolorektal kanserler adenom
zemininde gelişmektedir. Ancak adenomların çok küçük bir
yüzdesi kansere dönüşmektedir (yaklaşık %5). Yapılan çalış-
malarda adenomdan kanser gelişme süreci 7-10 yıl arasında verilmektedir. Özellikle displazi derecesi yüksek adenomlarda kansere progresyon riski daha yüksektir (11,18). Villöz
histoloji, artmış polip boyutu ve polip sayısında artış; kanser
için diğer risk faktörleri olarak tanımlanmıştır (18). Tübü-
ler adenomlarda malignite gelişme riski daha azken, villöz ve
tübülovillöz adenomlarda bu risk %33 olarak bildirilmektedir (13,18). Adenomlar çıkarılsa bile, çıkarıldıktan1 yıl sonra
%5-15, 5 yıl sonra %20-15 ve 15 yıl sonra %50 oranında
rekürrens adenomların olabileceği belirtilmektedir (13). Bu
nedenle çeşitli ulusal ya da uluslar arası kuruluşlar, polipin
büyüklüğü, histopatolojisi ve displazi derecesine göre belirli
takip programları önermektedir.
Çeşitli hasta sayıları ile yapılan çalışmalarda kolonda tübüler
adenomun %64.8 - 80.7, tübülovillöz adenomun %7.2-16.4
ve villöz adenomun %0.5-11.2 oranında saptandığı bildirilmiştir (2,10,19). Bizim çalışmamızda toplam adenom yüzdesi
%74.4 olup, bunların %67.2’si tübüler adenom, %6.4’ü tü-
bülovillöz adenom ve %0.8’i villöz adenom olarak saptandı. Displazi yüzdesi ise %18,9 olarak tespit edilirken %0.5
oranında ise çıkartılan polip sonuçları adenokarsinom olarak
saptandı. Saptanan bu sonuçlarımız genelde literatür bulguları ile uyumluydu.
Sonuç olarak bu çalışmada İç Anadolu bölgemizin geniş bir
kesimine hizmet veren endoskopi ünitemizde çeşitli nedenlerle kolonoskopi yapılan hastalardaki kolon polip tipleri,
prevalansı, lokalizasyonları, büyüklükleri ortaya konmuştur.
Aynı zamanda neoplastik özellikte olan adenomatöz poliplerin de histopatolojik özellikleri incelenmiş ve displazi yüzdeleri verilmiştir. Bu çalışmada da görüldüğü gibi kanser öncüsü
olabilen poliplerin bölgemizde de literatüre yakın oranlarda
tespit edilmesi nedeniyle ülkemiz için kolon tarama programlarının geliştirilmesi ve toplumun bilgilendirilmesi gerektiği
açıktır. Bununla birlikte özellikle displazi saptanan olgulardaki prognozun ortaya konması için daha geniş çapta ve prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynaklar
1. Itzkowitz SH, Potack J. Colonic polyps and polyposis syndromes. In:
Sleisenger MH, Fordtran JS, (Eds). Sleisenger and Fordtran’s Gastrointestinal and Liver Disease. 8 th ed. Philedeplhia. Saunders. 2006; 2713-36.
2. Konishi F, Morson BC. Pathology of colorectal adenomas: A colonoscopic survey. J Clin Pathol 1982;35:830-41.
3. Boland CR, Itzkowitz SH, Kim YS. Colonic polyps and gastrointestinal
polyposis syndromes. Gastrointestinal disease, Sleisenger MH, Fordran
JSS, Philadelphia, WB Saunders Company 1989;2:1483-518.
4. Winawer SJ, Zauber AG, Fletcher RH, et al, US Multi-Society Task Force
on Colorectal Cancer; American Cancer Society. Guidelines for colonoscopy surveillance after polypectomy: a consensus update by the US
Multi-Society Task Force on Colorectal Cancer and the American Cancer
Society. Gastroenterology 2006;130:1872-85. 5. O’Brien MJ, Winaver SJ, Zauber AG, et al. The National Polyp Study:
Patient and polyp characteristics associated with high-grade dysplasia in
colorectal adenomas. Gastroenterology 1990;98:371-9.
6. Williams AR, Balasoorriya BAW, Day DW. Polyp and cancer of the large
bovel: A necropsy study in Liverpool. Gut 1982;23:835-42.
7. Vatn MH, Staisberg H. The prevalence of polyps of the large intestine in
Osio: An autopsy study. Cancer 1982;49:819-25.
8. Nam SY, Kim BC, Han KS, et al. Abdominal visceral adipose tissue predicts risk of colorectal adenoma in both sexes. Clin Gastroenterol Hepatol 2010;8:443-50.
9. Nguyen SP, Bent S, Chen YH, Terdiman JP. Gender as a risk factor for
advanced neoplasia and colorectal cancer: a systematic review and meta-analysis. Clin Gastroenterol Hepatol 2009;7:676-81. 10. Altınparmak E, Sezgin O, Parlak E, Altıntaş E. Colorectal polyps ‘The
Yüksek İhtisas experience’. Turk J Gastroenterol 2001;12:49-52.
11. Eminler AT, Sakallı M, Irak K, et al. Gastroenteroloji ünitemizdeki kolonoskopik polipektomi sonuçlarımız. Akademik Gastroenteroloji Dergisi
2011;10:112-5.
12. Aslan S. Gastrointestinal Sistemin Polipleri In: Klinik Gastroenteroloji.
Memik F. Editor. İstanbul. Nobel Tıp Kitapevleri Ltd. 2004;512-29.
13. Dolek Y, Karabulur YY, Topal F, et al. Gastrointestinal poliplerin boyut,
lokalizasyon ve histopatolojik tipleriyle değerlendirilmesi. Endoskopi
2013;21:31-3.
14. Bech K, Kronborg O, Fenger C. Adenomasand hyperplastic polyps in
screening studies. World J Surg 1991;15:7-13. 15. Lieberman DA, Smith FW. Screening for colon malignancy with colonoscopy. Am J Gastroenterol 1991;86:946-51.
16. Granqvist S, Cabrielsson N, Sundelin P. Diminutive colonic polypsclinical significance and managemant. Endoscopy 1979;11:36-42.
17. Matek W, Guggenmoos-Holzmann I, Demling L. Follow-up of patients
with colorectal adenomas. Endoscopy 1985;17:175-81.
18. Heitman SJ, Ronksley PE, Hilsden RJ, et al. Prevalence of adenomas and
colorectal cancer in average risk individuals: a systematic review and
meta-analysis. Clin Gastroenterol Hepatol 2009;7:1272-8.
19. Muto T, Bussey HJR, Morson BC. The evolution of cancer of the colon
and rectum. Cancer 1975:36;2251-70.