- Ana Sayfa
- Sayılar
- Agustos 2016
- Üst gastointestinal sistemde mezenkimal tümör düşünülen olgularda
endosonografik ince iğne aspirasyon biyopsi sonuçları
Agustos 2016 / (24 - 2)
Üst gastointestinal sistemde mezenkimal tümör düşünülen olgularda
endosonografik ince iğne aspirasyon biyopsi sonuçları
Yazarlar
Ahmet AYDIN1, Nevin ORUÇ1, Deniz NART2, Ali VERAL2
Kurumlar
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1Gastroenteroloji Bilim Dalı, 2Patoloji Anabilim Dalı, İzmir
Özet
Giriş ve Amaç: Gastrointestinal mezenkimal tümörler belirgin endoskopik
ve endosonografik özelliklere sahip olmalarına karşın histopatolojik tanıda
endoskopik biyopsinin başarısı düşüktür. Endosonografik ince iğne aspirasyon biyopsisi lezyonlardan daha derin örnekleme olanağı sağlayan bir yöntemdir. Bu çalışmada retrospektif olarak üst gastrointestinal sistem mezenkimal tümörü düşünülen ve endosonografik ince iğne aspirasyon biyopsisi
uygulanan olguların sonuçları irdelenmiştir.
Anahtar Kelimeler
Gastrointestinal mezenkimal tümör, endosonografi, ince iğne aspirasyon biyopsisi
Giriş
Üst gastrointestinal sistem (GİS) subepitelyal lezyonlar genelde endoskopik incelemeler sırasında tesadüfen saptanır. Subepitelyal lezyonların değerlendirilmesi ve sınıflandırılması
için ek görüntüleme yöntemlerine başvurulur (1). Endoskopik ultrason (EUS) subepitelyal patolojilerin incelenmesinde ve tanısında tercih edilen yöntemdir. EUS lipom, leimyom,
leiomyosarkom ve gastrointestinal stromal tümörlerin (GIST)
ayrımında yararlı bulunmuştur (2). EUS bulguları lezyonun
invazyonunu ve patolojik lenf nodlarını gösterebildiği için
malignite açısından yararlı ek bilgiler verebilmektedir (3,4). Üst gastrointestinal sistem mezenkimal lezyonlar geniş bir
spektruma sahiptir. Submukozal lezyonlar arasında GIST, leimyom, leimyosarkom, shwannom ve granüler hücreli tümör
gibi neoplastik lezyonlar izlenebilmektedir. Submukozal lez-
yonlardan lipom ve leimyomlar benign seyirli oldukları için
takip edilebilirler. GIST?ler malign potensiyele sahip olduğu
için cerrahi tedavi önerilmektedir. Cerrahi veya takip kararı
verilirken bazen patolojik örnekleme ve doku tanısı istenebilmektedir. Submukozal lezyonlarda endoskopik biyopsiler
tanısal olmamaktadır. EUS eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi (EUS-FNA) yapılarak submukozal lezyonlardan daha
derin biyopsi alınabilmektedir. EUS ile gastrointestinal mezenkimal tümör düşünülen vakalarda EUS-FNA etkinliğini
araştıran çalışmalar vardır. Matsui ve ark. submukozal lez-
yonlarda EUS-FNA uygulamasının farklı submukozal tümörlerin ayırıcı tanısında yararlı olduğunu bildirmiştir (5).
Mezenkimal lezyonların tanısında EUS FNA?nın tanı için yeterli materyal sağlaması ve alınan örneğe immünhistokimyasal inceleme yapılabilmesi beklenmektedir (5). EUS-FNA?nın
farklı lezyonların sitopatolojik tanısında 83% gibi yüksek
oranlarda başarı sağlayabildiği bilinmektedir (6). Ancak
EUS-FNA histopatolojik tanıda daha düşük oranlarda başarı göstermektedir (6). Üst gastrointestinal sistemde yerleşmiş
mezenkimal tümörlerde EUS-FNA uygulaması bu nedenle
halen tartışılan bir konudur. Bu çalışmada retrospektif olarak
üst gastrointestinal sistem mezenkimal tümörü düşünülen ve
EUS-FNA uygulanan olguların sonuçları irdelenmiştir.
Olgu
Endoskopik incelemeler sırasında saptanan submukozal lez-
yonların ayırıcı tanısında EUS incelemesi altın standart hale gelmiştir. EUS lezyonun değerlendirilmesini ve aynı zamanda
lezyonlardan FNA ile örnek alınmasını sağlamaktadır. Submukozal lezyonlarda endoskopik biyopsiler tanı sağlamazken
EUS-FNA ile alınan örneklerin tanıya katkı sağlayabileceği
düşünülmektedir.
Subepitelyal lezyonlarda ayırıcı tanı yapılması takip ve tedavi
kararını etkilemektedir. Benign olduğu düşünülen leimyom
gibi subepitelyal lezyonlarda biyopsi veya cerrahi gerekmeyebilmektedir. Buna karşın GIST?lerin tümünde malignite riski
bulunduğu kabul edilmektedir (7). GIST olgularının tanı-
sında kullanılan EUS tümörün malign potansiyeli hakkında
bilgiler verebilmektedir. Chak ve arkadaşları endosonografik
olarak GIST?lerin çapının 4 cm?den büyük olmasını, hiperekoik alanların varlığını, lezyonun şekil veya sınır düzensizli-
ğini malignite potansiyelini gösteren bulgular olarak yorumlamışlardır (8). Bu özelliklerin birkaçının bir arada olması
durumunda EUS %100?e yakın duyarlılıkla malign lezyonları saptayabilmektedir (9). Daha önce yaptığımız çalışmada
üst gastrointestinal sistemdeki GIST?lerin EUS incelemesinde tümör çapının 50 mm?nin üzerinde olması, ekstralüminal yüzeyde kenar düzensizliğinin bulunması, ve tümörlerin
anekoik ve hiperekoik alanlar içeren heterojen eko yapıda
olmasının malignite açısından yüksek riskli olduğunu gösterdiğini saptamıştık (4). Bu çalışmada benzer şekilde malign
GIST olarak bildirilen iki olguda tümör çapı 5 cm?den bü-
yüktür ve kenar düzensizliği mevcuttur. Bu hastalarda ayrıca
patolojik lenf nodları saptanmıştır. Her iki olguda tümöral
lezyona ve eşlik eden patolojik lenf nodlarına FNA uygulanmış ve EUS-FNA ile malign GIST tanısına ulaşılmıştır.
Üst gastrointestinel sistemde yerleşmiş mezenkimal lezyonlarda EUS-FNA?nın etkinliği konusu tartışmalıdır. İlk yayınlar
bu lezyonlarda EUS- FNA ile yüksek oranda sitopatolojik tanı
sağlanabileceğini göstermiştir (10,11). Buna karşın Hoda ve ark. çalışmasında ortalama çapı 28 mm olan gastrik submukozal lezyonlara 22 G iğne ile EUS-FNA uygulamış ve %62
tanı oranı elde etmişlerdir (12). Hoda ve ark. çalışmasında
EUS-FNA ile 10 mm?den küçük submukozal lezyonlarda tanı
oranı %40-50, 10-30 mm arasındaki lezyonlarda tanı oranı
%60-70 olarak saptanmıştır (12). Stelow ve ark. çalışmalarında EUS ve EUS-FNA ile submukozal lezyonlara konan
tanıları, cerrahi uygulanan hastalardaki patolojik kesin tanıy-
la karşılaştırmışlar ve %93 oranında doğru tanı konduğunu
göstermişlerdir (13). Buna karşın EUS-FNA ile tanı konmaya yeterli materyal elde edebilme oranı %40-70 oranlarında
kalmaktadır (13). Assef ve ark. çalışmalarında submukozal
lezyonlarda EUS-FNA sonuçlarını incelemişler ve tanı oranı
ile lezyon çapı arasındaki bağlantıları araştırmışlardır. Kü-
çük lezyonlara EUS-FNA uygulandığında tanı başarı oranları
%58.7 kadar düşmekte, 3 cm?den büyük lezyonlarda bu oran
% 80?lere kadar çıkabilmektedir (14,15). Bizim çalışmamızda
submukozal lezyonların çapı 17 olguda 2 cm üzerinde olup
bu vakalarda EUS-FNA başarı oranı %64.7 olarak saptanmış-
tır. Çalışmamızda ortalama tümör çapı yaklaşık 3 cm olup
lezyonların küçük olmasının EUS-FNA başarı oranını azaltan
bir neden olabileceği düşünülmüştür. Büyük lezyonlarda tanı
başarı oranı artmakta ve lezyonun malign potansiyeli doğru
tahmin edilebilmektedir. Ancak büyük mezenkimal lezyonların malign potansiyelinin daha yüksek olduğu ve bu lezyonlara biopsi yapılmadan cerrahi önerilebileceği bir gerçektir.
Küçük mezenkimal lezyonların ayırıcı tanısının yapılması
tanı, tedavi ve takip kararını etkileyeceği için önemlidir. Buna
karşın küçük lezyonlarda EUS-FNA başarı oranı daha düşük
izlenmektedir (16).
Mezenkimal lezyonlarda EUS-FNA sırasında ne kadar fazla
histopatolojik örnek alınabilirse tanı oranının o kadar yüksek olacağı bildirilmiştir. Bu amaçla mezenkimal lezyonların tanısında EUS eşliğinde trukut biopsi ile FNA etkinliğini karşılaştıran çalışmalar mevcuttur. Na ve ark. çalışmasında
mezenkimal lezyonlarda EUS ile trukut biopsinin tanısal duyarlılığını FNA?dan daha yüksek saptamıştır (77.8% karşın.
38.7%). Ancak trukut biopsi komplikasyon oranları yüksek
olduğu için artık EUS pratiğinde nadiren kullanılmaktadır.
Na ve ark. çalışmasında FNA ile GIST tanısına %68.8 vakada
ulaşmıştır. GIST dışı subepitelyal lezyonlarda EUS-FNA ile
tanı konma oranı %14.3?e kadar düşmüştür (17). GIST için
uygulanan EUS-FNA?larda hastanın yaşı ve lezyonun midenin distal kısmında yer alması FNA başarısını olumsuz etkilemektedir (18). Mezenkimal lezyonlarda kor biopsi alınması
başarı oranlarını artırabilmektedir. Ancak iğne çapı arttıkça
EUS işlemi sırasında teknik zorluklar artmaktadır (19). Bizim
çalışmamızda trukut biyopsi uygulanmamıştır. FNA işlemlerinde kullanılan iğne çapı ile başarı oranları orasında ise anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çalışmamızın eksikliklerinden
biri vakalarda kesin patolojik tanıya ulaşılmamış olmasıdır.
Ancak çalışmanın amacı EUS-FNA ile elde edilen materyalin
yeterliliğin incelenmesidir. Ayrıca onsite patoloğun bulunmaması çalışmanın sonuçlarını etkileyen bir faktördür. Onsite patolojik inceleme işlem sırasında EUS-FNA pass sayısı
artırılarak tanı başarısını artırabilmektedir. Biz ilk biyopside
tanıya ulaşılamayan üç vakada tekrar FNA uyguladığımızda
iki olguda tanı sağlanmıştır.
Üst gastrointestinal sistemdeki mezenkimal lezyonlara EUS?
FNA yapılması konusunda bir fikir birliği yoktur. Almanya?da yakın zamanda yapılan çok merkezli çalışma üst GİS
mezenkimal lezyonlara yaklaşım konusunda farklı görüşler
olabileceğini ortaya koymuştur. Yapılan anket çalışmasında
42 farklı EUS merkezinin submukozal lezyonlara yaklaşımı irdelenmiştir. EUS ile ilgilenenlerin %97?i GIST tanısını doğ-
ru koyabilmek için en iyi yolun doku tanısı olduğu cevabını
verirken, EUS yapan doktorların sadece %18?i böyle vakalara
rutin EUS-FNA yaptığını rapor etmiştir. Ankete katılan hekimlerin %68?i ise üst GİS subepitelyal lezyonlarda bazen EUS
FNA yapmaya gerek duydugunu %11 hekim ise bu lezyonlara FNA yapmadığını bildirmiştir. GIST için mide duvarının
dördüncü tabakasından köken almak, hipoekoik görünüm
ve lokasyon, GIST tanısını tahmin etmede gerekli görülürken
CD117 negatif bile olsa EUS özellikleri yeterli ise ve iğsi hücre görülmüşse GIST tanısı konabileceği görüşü bildirilmiştir.
Bu nedenle ankete katılan hekimlerin %55?i GIST tanısında
EUS-FNA?nın %50?den az katkı sağlayacağını düşündüğünü
söylemiştir. Bu çalışma hekimlerin mezenkimal lezyonlara
EUS yaklaşımlarının farklı olabileceğini göstermektedir (20).
Bu durum ülkemiz için de geçerli olup, ülkemizde EUS-FNA
yapan merkezlerin çok az olduğu da göz önüne alındığında
çoğu olguya EUS-FNA uygulanmadığı görülmektedir (4).
Gastrointestinal mezenkimal tümörlerde EUS-FNA tanıyı
%51.8 olguda destekler bulgular vermiş, iki olguda malign
GIST tanısına ulaşılmıştır. Tekrarlayan EUS-FNA ile tanı
oranı %59.25?e ulaşmıştır. Ancak olguların önemli bir kısmı
opere edilmediği için EUS-FNA uygulamasının mezenkimal
tümörlerdeki duyarlılığını hesaplamak mümkün olmamış-
tır. Kliniğimizde onsite patoloğun bulunmaması ve biyopsi
uygulanan lezyonların çapının küçük olması başarı oranının
düşük olmasında önemli bir faktör olabilir. Sonuç olarak EUS
mezenkimal lezyonların tanısında tedavi öncesi uygulanması
gereken bir yöntemdir. EUS-FNA?nın tanıya katkısı düşük olmakla birlikte seçilmiş vakalarda güvenle uygulanabilir.
Gereç ve Yöntem
Kliniğimizde 2003-2009 yılları arasında üst gastrointestinal
sistem mezenkimal tümör şüphesi ile EUS yapılan olgular
EUS kayıt sisteminden retrospektif olarak incelenmiştir. Bu olgulardan EUS-FNA uygulanan ve detaylı patoloji raporlarına ulaşılan 27 olgu çalışmaya dahil edilmiştir. Olguların
demografik verileri kaydedilmiştir. Çalışmaya dahil edilen
olguların EUS raporları ve görüntüleri yeniden gözden geçirilmiştir. Çalışma retrospektif olarak Helsinki Deklerasyonu
Prensipleri?ne uygun şekilde yürütülmüştür.
Bütün endosonografik incelemeler iki gastroenterolog tarafından uygulanmıştır. EUS işlemleri Fujinon marka EG-530UT
linear ve EG-530UR2 radial endosonografi cihazları ile yapılmış ve FNA işlemleri linear EUS cihazı ve MTW marka 19
veya 22 G iğneler ile gerçekleştirilmiştir. Her olgudan işlem
öncesi bilgilendirilmiş onam formu alınmıştır. Hastalar 12
saat açlık sonrası bilinçli sedasyon uygulanarak işleme alınmış, işlem öncesinde kanama parametreleri kontrol edilmiş-
tir. Kanama diatezi olan, antiagregan kullanan veya biyopsiyi kabul etmeyen hastalarda sadece EUS işlemi uygulanmış,
EUS-FNA işlemi uygulanmamıştır.
EUS incelemesi sırasında lezyonun gastrointestinal sistemdeki lokalizasyonu, ölçülen tümör çapı, ekstralüminal sınırının
düzensiz olup olmadığı, invazyon bulguları, ekojenitesi, anekoik veya hiperekoik alanların ve eşlik eden lenf nodlarının
bulunup bulunmadığı ayrı ayrı incelenerek kaydedilmiştir.
Çalışmaya dahil edilen olguların retrospektif olarak patoloji raporları incelenmiş ve materyal yeterliliği, görülen hücre
özellikleri, immünohistokimya (IHC) uygulanıp uygulanmadığı ve bildirilen tanı kaydedilmiştir.
İstatistik analizler SPSS 11,0 istatistik proğramı ile chi-kare
testi ve non-paremetrik Kruskal Wallis testi kullanılarak yapılmıştır. Paremetrik veriler için One-way ANOVA varyans
analizi kullanılmıştır. P< 0,05 istatistik olarak anlamlı kabul
edilmiştir.
Bulgular
Çalışmaya yaş ortalaması 52.6±12.1 yıl (30-84 yaş aralığında) olan 18 erkek, 9 bayan dahil edilmiştir. Lezyonların 13?ü
midede, 14?ü özofagusta yer almaktadır ve ortalama çap 29.5 ±15.6 (7-57 mm) ölçülmüştür (Resim 1 A-B, 2). Lezyonların
mide tabakaları ile ilişkisi, ekojenik özellikleri, kontur düzensizlikleri kaydedilmiştir. (Resim 3 A ve B).
Olgulara 19 veya 22 G iğne kullanılarak EUF-FNA uygulanmış ve tamamında aspirasyon örneği elde edilmiştir (Resim 4,
5 A-B). Alınan örnekler sitopatolojik yayma yapılarak ve thin
prep solüsyonunda patoloji laboratuvarına gönderilmiştir.
Kitle lezyonlara uygulanan toplam 27 EUS-FNA materyalinin
sitopatolojik incelemesinde 14?ünde (%51.8) iğsi hücreler
görülmüştür. Bunlardan 2 olguda malign davranışlı GIST tanısına ulaşılmış, 4 olguda mezenkimal tümor açısından kuş-
kulu sitoloji bildirilmiş, kalan 8 olguda iğsi hücre toplulukları
görülmüştür (Resim 6 A-B). Dokuz olguda hazırlanan hücre
bloklarına IHC ile CD117 boyası uygulanmış ve biri malign
GIST ve birisi kuşkulu sitoloji bildirilen iki olguda pozitiflik
bildirilmiştir. Malign GIST tanısına ulaşılan olgularda midede
mezenkimal kitle ve perigastrik lenf nodu metastazı saptanarak her iki lezyona EUS-FNA uygulanmış, lenf nodlarından
alınan materyalle birlikte malign, metastatik GIST tanısına
ulaşılmıştır (Resim 7 A-B). Onüç olguda EUS-FNA materyali
nondiagnostik olarak rapor edilmiştir. Üç olguya bu nedenle
ikinci biyopsi uygulanmış ve iki olguda iğsi hücreler görülerek GIST tanısına ulaşılmıştır. Bu olgularla birlikte tanı oranı
%59.25?e ulaşmıştır.
Lezyon büyüklüklerine göre tanı oranlarına bakıldığında lez-
yonlar 2 cm?den küçük, 2 cm ve üstü olarak iki gruba ayrılmıştır. Toplam 10 lezyonun en büyük çapı 2 cm altında olup bunlardan üç olguda iğsi hücreler görülerek tanıya ulaşılmış
ve EUS-FNA tanı oranı %30 bulunmuştur. En büyük çapı 2
cm ve üzeri olan toplam 17 lezyondan alınan EUS-FNA tanı
oranı ise %64.7 olarak saptanmıştır.
EUS-FNA işlemleri 19 G veya 22 G iğne kullanılarak yapılmıştır. Lezyonlarda 19 ve 22 G ile alınan örneklerde tanı
oranları arasında fark saptanmamıştır. İşlemler sırasında veya
sonrasında herhangi bir komplikasyon izlenmemiştir.
Tartışma
Endoskopik incelemeler sırasında saptanan submukozal lez-
yonların ayırıcı tanısında EUS incelemesi altın standart hale gelmiştir. EUS lezyonun değerlendirilmesini ve aynı zamanda
lezyonlardan FNA ile örnek alınmasını sağlamaktadır. Submukozal lezyonlarda endoskopik biyopsiler tanı sağlamazken
EUS-FNA ile alınan örneklerin tanıya katkı sağlayabileceği
düşünülmektedir.
Subepitelyal lezyonlarda ayırıcı tanı yapılması takip ve tedavi
kararını etkilemektedir. Benign olduğu düşünülen leimyom
gibi subepitelyal lezyonlarda biyopsi veya cerrahi gerekmeyebilmektedir. Buna karşın GIST?lerin tümünde malignite riski
bulunduğu kabul edilmektedir (7). GIST olgularının tanı-
sında kullanılan EUS tümörün malign potansiyeli hakkında
bilgiler verebilmektedir. Chak ve arkadaşları endosonografik
olarak GIST?lerin çapının 4 cm?den büyük olmasını, hiperekoik alanların varlığını, lezyonun şekil veya sınır düzensizli-
ğini malignite potansiyelini gösteren bulgular olarak yorumlamışlardır (8). Bu özelliklerin birkaçının bir arada olması
durumunda EUS %100?e yakın duyarlılıkla malign lezyonları saptayabilmektedir (9). Daha önce yaptığımız çalışmada
üst gastrointestinal sistemdeki GIST?lerin EUS incelemesinde tümör çapının 50 mm?nin üzerinde olması, ekstralüminal yüzeyde kenar düzensizliğinin bulunması, ve tümörlerin
anekoik ve hiperekoik alanlar içeren heterojen eko yapıda
olmasının malignite açısından yüksek riskli olduğunu gösterdiğini saptamıştık (4). Bu çalışmada benzer şekilde malign
GIST olarak bildirilen iki olguda tümör çapı 5 cm?den bü-
yüktür ve kenar düzensizliği mevcuttur. Bu hastalarda ayrıca
patolojik lenf nodları saptanmıştır. Her iki olguda tümöral
lezyona ve eşlik eden patolojik lenf nodlarına FNA uygulanmış ve EUS-FNA ile malign GIST tanısına ulaşılmıştır.
Üst gastrointestinel sistemde yerleşmiş mezenkimal lezyonlarda EUS-FNA?nın etkinliği konusu tartışmalıdır. İlk yayınlar
bu lezyonlarda EUS- FNA ile yüksek oranda sitopatolojik tanı
sağlanabileceğini göstermiştir (10,11). Buna karşın Hoda ve ark. çalışmasında ortalama çapı 28 mm olan gastrik submukozal lezyonlara 22 G iğne ile EUS-FNA uygulamış ve %62
tanı oranı elde etmişlerdir (12). Hoda ve ark. çalışmasında
EUS-FNA ile 10 mm?den küçük submukozal lezyonlarda tanı
oranı %40-50, 10-30 mm arasındaki lezyonlarda tanı oranı
%60-70 olarak saptanmıştır (12). Stelow ve ark. çalışmalarında EUS ve EUS-FNA ile submukozal lezyonlara konan
tanıları, cerrahi uygulanan hastalardaki patolojik kesin tanıy-
la karşılaştırmışlar ve %93 oranında doğru tanı konduğunu
göstermişlerdir (13). Buna karşın EUS-FNA ile tanı konmaya yeterli materyal elde edebilme oranı %40-70 oranlarında
kalmaktadır (13). Assef ve ark. çalışmalarında submukozal
lezyonlarda EUS-FNA sonuçlarını incelemişler ve tanı oranı
ile lezyon çapı arasındaki bağlantıları araştırmışlardır. Kü-
çük lezyonlara EUS-FNA uygulandığında tanı başarı oranları
%58.7 kadar düşmekte, 3 cm?den büyük lezyonlarda bu oran
% 80?lere kadar çıkabilmektedir (14,15). Bizim çalışmamızda
submukozal lezyonların çapı 17 olguda 2 cm üzerinde olup
bu vakalarda EUS-FNA başarı oranı %64.7 olarak saptanmış-
tır. Çalışmamızda ortalama tümör çapı yaklaşık 3 cm olup
lezyonların küçük olmasının EUS-FNA başarı oranını azaltan
bir neden olabileceği düşünülmüştür. Büyük lezyonlarda tanı
başarı oranı artmakta ve lezyonun malign potansiyeli doğru
tahmin edilebilmektedir. Ancak büyük mezenkimal lezyonların malign potansiyelinin daha yüksek olduğu ve bu lezyonlara biopsi yapılmadan cerrahi önerilebileceği bir gerçektir.
Küçük mezenkimal lezyonların ayırıcı tanısının yapılması
tanı, tedavi ve takip kararını etkileyeceği için önemlidir. Buna
karşın küçük lezyonlarda EUS-FNA başarı oranı daha düşük
izlenmektedir (16).
Mezenkimal lezyonlarda EUS-FNA sırasında ne kadar fazla
histopatolojik örnek alınabilirse tanı oranının o kadar yüksek olacağı bildirilmiştir. Bu amaçla mezenkimal lezyonların tanısında EUS eşliğinde trukut biopsi ile FNA etkinliğini karşılaştıran çalışmalar mevcuttur. Na ve ark. çalışmasında
mezenkimal lezyonlarda EUS ile trukut biopsinin tanısal duyarlılığını FNA?dan daha yüksek saptamıştır (77.8% karşın.
38.7%). Ancak trukut biopsi komplikasyon oranları yüksek
olduğu için artık EUS pratiğinde nadiren kullanılmaktadır.
Na ve ark. çalışmasında FNA ile GIST tanısına %68.8 vakada
ulaşmıştır. GIST dışı subepitelyal lezyonlarda EUS-FNA ile
tanı konma oranı %14.3?e kadar düşmüştür (17). GIST için
uygulanan EUS-FNA?larda hastanın yaşı ve lezyonun midenin distal kısmında yer alması FNA başarısını olumsuz etkilemektedir (18). Mezenkimal lezyonlarda kor biopsi alınması
başarı oranlarını artırabilmektedir. Ancak iğne çapı arttıkça
EUS işlemi sırasında teknik zorluklar artmaktadır (19). Bizim
çalışmamızda trukut biyopsi uygulanmamıştır. FNA işlemlerinde kullanılan iğne çapı ile başarı oranları orasında ise anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çalışmamızın eksikliklerinden
biri vakalarda kesin patolojik tanıya ulaşılmamış olmasıdır.
Ancak çalışmanın amacı EUS-FNA ile elde edilen materyalin
yeterliliğin incelenmesidir. Ayrıca onsite patoloğun bulunmaması çalışmanın sonuçlarını etkileyen bir faktördür. Onsite patolojik inceleme işlem sırasında EUS-FNA pass sayısı
artırılarak tanı başarısını artırabilmektedir. Biz ilk biyopside
tanıya ulaşılamayan üç vakada tekrar FNA uyguladığımızda
iki olguda tanı sağlanmıştır.
Üst gastrointestinal sistemdeki mezenkimal lezyonlara EUS?
FNA yapılması konusunda bir fikir birliği yoktur. Almanya?da yakın zamanda yapılan çok merkezli çalışma üst GİS
mezenkimal lezyonlara yaklaşım konusunda farklı görüşler
olabileceğini ortaya koymuştur. Yapılan anket çalışmasında
42 farklı EUS merkezinin submukozal lezyonlara yaklaşımı irdelenmiştir. EUS ile ilgilenenlerin %97?i GIST tanısını doğ-
ru koyabilmek için en iyi yolun doku tanısı olduğu cevabını
verirken, EUS yapan doktorların sadece %18?i böyle vakalara
rutin EUS-FNA yaptığını rapor etmiştir. Ankete katılan hekimlerin %68?i ise üst GİS subepitelyal lezyonlarda bazen EUS
FNA yapmaya gerek duydugunu %11 hekim ise bu lezyonlara FNA yapmadığını bildirmiştir. GIST için mide duvarının
dördüncü tabakasından köken almak, hipoekoik görünüm
ve lokasyon, GIST tanısını tahmin etmede gerekli görülürken
CD117 negatif bile olsa EUS özellikleri yeterli ise ve iğsi hücre görülmüşse GIST tanısı konabileceği görüşü bildirilmiştir.
Bu nedenle ankete katılan hekimlerin %55?i GIST tanısında
EUS-FNA?nın %50?den az katkı sağlayacağını düşündüğünü
söylemiştir. Bu çalışma hekimlerin mezenkimal lezyonlara
EUS yaklaşımlarının farklı olabileceğini göstermektedir (20).
Bu durum ülkemiz için de geçerli olup, ülkemizde EUS-FNA
yapan merkezlerin çok az olduğu da göz önüne alındığında
çoğu olguya EUS-FNA uygulanmadığı görülmektedir (4).
Gastrointestinal mezenkimal tümörlerde EUS-FNA tanıyı
%51.8 olguda destekler bulgular vermiş, iki olguda malign
GIST tanısına ulaşılmıştır. Tekrarlayan EUS-FNA ile tanı
oranı %59.25?e ulaşmıştır. Ancak olguların önemli bir kısmı
opere edilmediği için EUS-FNA uygulamasının mezenkimal
tümörlerdeki duyarlılığını hesaplamak mümkün olmamış-
tır. Kliniğimizde onsite patoloğun bulunmaması ve biyopsi
uygulanan lezyonların çapının küçük olması başarı oranının
düşük olmasında önemli bir faktör olabilir. Sonuç olarak EUS
mezenkimal lezyonların tanısında tedavi öncesi uygulanması
gereken bir yöntemdir. EUS-FNA?nın tanıya katkısı düşük olmakla birlikte seçilmiş vakalarda güvenle uygulanabilir.
Kaynaklar
1. Pidhorecky I, Cheney RT, Kraybill WG, Gibbs JF. Gastrointestinal stromal tumors: current diagnosis, biologic behavior, and management. Ann
Surg Oncol 2000;7:705-12.
2. Okai T, Minamoto T, Ohtsubo K, et al. Endosonographic evaluation of
c-kit-positive gastrointestinal stromal tumor. Abdom Imag 2003;28:301-
7.
3. Shah P, Gao F, Edmundowicz SA, Azar RR, Early DS. Predicting malignant potential of gastrointestinal stromal tumors using endoscopic
ultrasound. Dig Dis Sci 2009;54:1265-9.
4. Oruc N, Aydın A, Tekin F, et al. Üst gastrointestinal sistem stromal tü-
mörlerinin endosonografik ve histopatolojik özelliklerinin karşılaştırılması: Tek merkez deneyimi. Endoskopi 2009;17:06-11.
5. Matsui M, Goto H, Niwa Y, et al. Preliminary results of fine needle aspiration biopsy histology in upper gastrointestinal submucosal tumors.
Endoscopy 1998;30:750-5.
6. Ito H, Inoue H, Ryozawa S, et al. Fine-needle aspiration biopsy
and endoscopic ultrasound for pretreatment pathological diagnosis of gastric gastrointestinal stromal tumors. Gastroenterol Res Pract
2012;2012:139083.
7. DeMatteo RP, Lewis JJ, Leung D, et al. Two hundred gastrointestinal
stromal tumors: recurrence patterns and prognostic factors for survival.
Ann Surg 2000;231:51-8. 8. Chak A, Canto MI, Rosch T, et al. Endosonographic differentiation of benign and malignant stromal cell tumors. Gastrointest Endosc
1997;45:468-73.
9. Palazzo L, Land B, Cellier C, et al. Endosonographic features predictive of benign and malignant gastrointestinal stromal tumours. Gut
2000;46:88-92.
10. Chatzipantelis P, Salla C, Karoumpalis I, et al. Endoscopic ultrasound-guided fine needle aspiration biopsy in the diagnosis of gastrointestinal stromal tumors of the stomach. A study of 17 cases. J Gastrointestin Liver Dis 2008;17:15-20.
11. Ando N, Goto H, Niwa Y, et al. The diagnosis of GI stromal tumors with
EUS-guided fine needle aspiration with immunohistochemical analysis.
Gastrointest Endosc 2002;55:37-43.
12. Hoda KM, Rodriguez SA, Faigel DO. EUS-guided sampling of suspected
GI stromal tumors. Gastrointest Endosc 2009;69:1218-23.
13. Stelow EB, Murad FM, Debol SM, et al. A limited immunocytochemical
panel for the distinction of subepithelial gastrointestinal mesenchymal
neoplasms sampled by endoscopic ultrasound-guided fine-needle aspiration. Am J Clin Pathol 2008;129:219-25.
14. Akahoshi K, Oya M, Koga T, et al. Clinical usefulness of endoscopic
ultrasound-guided fine needle aspiration for gastric subepithelial lesions
smaller than 2 cm. J Gastrointestin Liver Dis 2014;23:405-12.