Aralık 2016 / (24 - 2)
Mide kanserinde güncel durum: Lokalizasyon, patoloji ve yaş
Yazarlar
Yasin ŞAHİNTÜRK1, Muharrem TAŞKOPARAN2, Seyit UYAR1, Gökhan KÖKER1, Zahide TAŞ1, Gülhan ÖZÇELİK1,
Ferda AKBAY HARMANDAR3, Ayhan Hilmi ÇEKİN3
Kurumlar
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1İç Hastalıkları Kliniği, 3Gastroenteroloji Kliniği, Antalya
Özel Güven Hastanesi 2Gastroenteroloji Kliniği, Ankara
Özet
Giriş ve Amaç: Mide kanseri Dünya üzerinde en sık görülen ikinci kanser
nedenli ölüm nedenidir. Batılı ülkelerde son yıllarda proksimal yerleşimli mide kanserlerinin arttığı bunun yanında distal yerleşimli mide kanseri
görülme oranının düştüğü rapor edilmektedir. Son zamanlarda ülkemizde
tespit edilen mide kanserlerinin yerleşimi, patolojik tipi ve görülme yaşını
tespit etmek amacıyla 2010-2015 yılları arasında tanı konulan mide kanseri
vakaları araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Ankara Güven Hastanesi Gastroenteroloji Kliniklerinde 2010-2015
yılları arasında tanı almış mide kanseri vakaları retrospektif olarak araştırıldı.
Toplam 203 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar 2010-2013 arası 1. grup,
2013-2016 arası 2. grup olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenerek demografik özellikleri, mide kanserinin
endoskopik tespit edilen yerleşimi ve patolojik değerlendirme sonuçları
iki grup arasında karşılaştırıldı. Bulgular: Hastaların 126’sı (%62.1) erkek,
77’si (%37.9) kadındı. Erkek ve kadın hastaların yaş ortalamaları arasında
istatistiksel fark tespit edilmedi (p>0,05). Tüm hastalar incelendiğinde toplam 203 hastanın 68’i (%33.5) proksimal, 135’i (%66.5) distal mide kanseri
olarak saptandı. 2. grupta proksimal mide kanseri 1. gruba göre daha sık
saptanmakla birlikte istatistiksel anlamlı düzeye ulaşmadı. Mide kanseri yerleşimleri ile hastaların yaşları ve cinsiyetleri arasında istatistiksel fark tespit
edilmedi (p>0,05). 154 (%75) hastada adenokanser, 25 (%12) hastada karsinoid tümör, 15 (%8) hastada lenfoma, 9 (%5) hastada stromal tümör tespit edildi. İkinci grupta istatistiksel anlamlı olmamakla birlikte 1.gruba göre
daha sık karsinoid tümör saptandı. Patolojik kanser tipleri ile yaş ve cinsiyet
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). 45 yaş altı
mide kanseri oranı tüm hastaların %13.5’unu oluşturmaktaydı.Sonuç: Mide
kanserleri en çok mide korpusu sonra antrum ve en az sıklıkta kardiyada
görülmektedir. Bulgularımız son yıllarda rapor edilen proksimal mide kanserinin distal mide kanserinden daha sık görüldüğü sonucuyla çelişmekle
birlikte proksimal mide kanserinin insidansının artış eğiliminde olduğunu
göstermektedir. Mide kanseri tespit edilen genç hastaların çokluğu ve hatta
20’li yaşlarda hastaların tespit edilmesi nedeniyle dispeptik hastalarda endoskopi istemlerinde yaş sınırlarının gözden geçirilmesi gerektiğini düşündürmektedir.
Anahtar Kelimeler
Mide kanseri, proksimal, distal, patoloji, yaş
Giriş
Mide kanseri kanser nedenli ölümler arasında ikinci sıradadır.
Gelişmiş ülkelerde son yıllarda sıklığı azalma eğilimi gösterse de gelişmekte olan ülkelerde ve mide kanserinin endemik
olduğu ülkelerde görülme sıklığı artmaktadır. Son 30 yılda
yapılan bir çok çalışmada proksimal gastrik kanser (PGK) insidansında artış olduğu bildirilmiştir (1,2). Amerikan ulusal
kanser verileri de bu durumu destekler niteliktedir ve gastrikkanserlerin yaklaşık %50’sinin kardiya ya da fundus kaynaklı
olduğu bildirilmiştir (3).
Çalışmalarda PGK’nın distal gastrik kansere (DGK) göre daha
kötü prognoza sahip olduğu gösterilmiş ve bu durum PGK’nin
farklı klinik ve biyolojik davranış göstermesine bağlanmıştır
(4). Özellikle obezitenin (3,5) ve sigara kullanımının (6,7) PGK gelişiminde önemli iki risk faktörü olduğu düşünülmektedir. Proksimal gastrik kanser tespit edilen hastalarda vucut
kitle indeksi (VKI) değerlerinin distale göre anlamlı derecede
daha yüksek olduğu saptanmıştır (3). DGK gelişiminde ise
Helicobacter pylori (H. pylori) grup 1 karsinojen olarak nitelenmektedir ve eşlik eden aşırı tuz, sigara ve alkol kullanımının
da bu riski artırdığı bilinmektedir (8). Bu durumun aksine H.
pylori enfeksiyonunun proksimal gastrik kanser için koruyucu olduğu yönünde veriler mevcuttur. H. pylori enfeksiyonuna bağlı gelişebilen ciddi atrofik gastrit ya da mide asiditesinin
azalması gastroözofajiyal reflüyü (GÖR) azaltarak proksimal
gastrik kanser gelişmesini engellediği düşünülmektedir (8).
Türkiye’de obezite, sigara kullanımı ve bunlara eşlik eden
GÖR sıklığının artmasının PGK sıklığını arttıracağı düşü-
nülmekle birlikte Türkiye’de yapılan son çalışmalarda bile
%60’lara varan H. pylori prevalansı ve eradikasyonda yaşanan
zorluklar (9) DGK-PGK insidanslarının değişim trendlerinin Asya-Avrupa-Amerika kaynaklı verilerle aynı doğrultuda olmayabileceğini düşündürtmektedir. Çalışmamızda son
zamanlarda ülkemizde tespit edilen mide kanserlerinin yerleşimi, patolojik tipi ve görülme yaşını tespit etmek amacıy-
la Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Ankara Güven
Hastanesi Gastroenteroloji Kliniklerinde 2010-2015 yılları
arasında tanı konulan mide kanseri vakaları araştırıldı
Olgu
Mide kanseri insidans ve mortalitesinde yaşanan ciddi düşü-
şe rağmen akciğer kanserinden sonra ikinci en sık kansere
bağlı ölüm nedenidir (1). Türkiye’de yapılan çalışmalarda
mide kanseri sıklığı Düzce yöresinde yapılan endoskopik
incelemelerde %2.3 (10), Van %6.3 (11), Erzurum, Ankara
ve Şanlıurfa yöresinde mide kanseri oranları sırasıyla %4.8,
%2.2, %2 olarak saptanmıştır (12). Çalışmamızda saptadığı-
mız %2 endoskopik mide kanseri saptama oranımız literatür
ile uyumludur. Hastaların ortalama yaş ve cinsiyet dağılımı
dikkate alındığında da literatür ile benzer şekilde erkek hasta
dominansı ve 60 yaşından sonra mide kanseri insidansında
artış saptadık (12-14). 2006 yılında yapılmış bir çalışmada 45
yaş altı mide kanseri saptanan olgular, tüm olguların %7’siy-
ken (14) çalışmamızda %13.5 bulunan bu oran zaman içinde mide kanseri görülme yaşının düştüğünü göstermektedir.
Bunun nedeni olarak aile öyküsü ya da genetik faktörlerin
etkin rol oynayabileceğini düşünmekteyiz. Özellikle 2 hastada tespit ettiğimiz erken mide kanseri de bu tabloyu destekler
niteliktedir. 45 yaş altı hastalarımızda dikkat çeken bir diğer
özellik ise mide kanserinin kadın erkek oranının 45 yaş üstü-
ne göre istatistiksel anlamlı düzeyde kadınlarda daha yüksek
saptanmasıdır (kadın/erkek: 3.33, p=0.01). Bulgularımıza
benzer şekilde Kore’de 45 yaş altı 3.342 genç mide kanseri
tanılı hastayla yapılan çalışmada, 30 yaş altı grupta kadın/erkek: 2 saptanırken 30-40 yaş aralığındaki grupta ise bu oran
1.6 olarak saptanmıştır (15).
Patoloji sonuçlarımız incelendiğinde adenokanser sıklığının
azaldığını ve gastrik karsinoidlerin artma eğiliminde olduğunu görmekteyiz. H. pylori eradikasyonunun gastrik adenokanser gelişimini azaltan en önemli faktör olduğu bilinmektedir.
Gastrik karsinoidlerin görülme sıklığının %9.5’dan %14.5’a
artması ise aşırı proton pompa inhibitörü (PPİ) kullanımına
bağlanabilir (16). 2013 yılında Özer ve arkadaşları tarafından
yayınlanan bir derlemede karsinoid tümör nadir görülmekle
birlikte son 30 yılda insidansında anlamlı artış olduğu belirtilmiştir. PPİ kullanan hastalardaki hipergastrineminin gastrik enterokromaffin-benzer hücrelerde hiperplaziye neden
olduğu düşünülmekle birlikte uzun süreli PPİ kullanan, H.
pylori pozitif gastrik atrofi ve mukozal inflamasyonu olan hastaların %10-30’unda enterokromaffin-like hücre hiperplazisi
görülebileceği vurgulanmıştır (16).
Son yıllarda midenin distal kısmından (korpus ve antrum)
kaynaklanan kanserlerin insidansı azalırken, proksimal
mide ve özofagogastrik bileşkeden orijinini alan kanserlerin
sıklığının arttığı bildirilmektedir. Bu artışın belirgin olarak
proksimal gastrik adenokanser yönünde olduğu belirtilmiş-
tir (1,2,8,13,14). Batı tipi beslenmenin, alkol tüketiminin
artmasının ve obezitenin daha sık görülmesinin proksimal mide kanserinin görülme sıklığını artırıcı faktörler olduğu
gözlenmiştir. H. pylori’nin tespit edilmesi ile birlikte mide
kanserinin etiyoloji ve patogenezinin anlaşılması konusunda
çığır açılmıştır. CagA virulans faktörü adenokanser ile sıkı korelasyon göstermektedir. H. pylori kronik gastrite yol açarak
başlattığı patolojik süreci atrofik gastrit/intestinal metaplaziye
kadar ilerletebilmektedir. Gelişen hipoasidite ise reflü semptomlarının da azalmasına yol açarak proksimal gastrik kanser
görülme riskini azaltmakta ve atrofik zeminde distal gastrik
kanser gelişme riskini artırmaktadır (17). Sonuçlarımızda distal gastrik kanserin halen daha sık görülüyor olması son yılların literatür verileri ile çelişmekle birlikte, proksimal gastrik
kanserin ve alt grup analizinde proksimal gastrik adenokanserin 2. grupta daha sık görülmesi sıklığında bir artış trendinin
olduğuna dikkat çekmektedir. Çalışmamızı yaptığımız Antalya-Ankara bölgesinde de batı tipi beslenme, alkol tüketimi ve obezitenin artmış olması da proksimal gastrik kanser gelişimini etkileyen diğer faktörler olarak düşünülebilir.
Sonuç olarak mide kanseri en çok mide korpusu sonra antrum ve en az sıklıkta kardiyada görülmektedir. Bulgularımız
son yıllarda rapor edilen proksimal kanserlerin daha sık gö-
rüldüğü sonucuyla çelişmekle birlikte proksimal mide kanserinin insidansının artış trendinde olduğunu göstermektedir.
Bu artış istatistiksel olarak anlamlı olmasa da konuyla ilgili
daha yüksek hasta sayısıyla çalışmalar yapılırsa anlamlı sonuçlar elde edilebileceği düşüncesindeyiz. Değişen çevresel
etkenlerin mide kanserinin lokalizasyonu dışında, patolojik
tipini ve görülme yaşını da etkilediğini düşünmekteyiz. Mide
kanseri tespit edilen genç hastaların çokluğu ve hatta 20’li
yaşlarda hastaların tespit edilmesi dispeptik hastalarda endoskopi istemlerinde yaş sınırlarının gözden geçirilmesi gerektiğini düşündürtmektedir.
Gereç ve Yöntem
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Ankara Güven
Hastanesi Gastroenteroloji Kliniklerinde 2010-2015 yılları
arasında tanı almış mide kanseri vakaları retrospektif olarak
araştırıldı. Toplam 10.763 endoskopinin patoloji raporları
retrospektif olarak tarandı. Toplamda 203 hasta çalışmaya
dahil edildi. Hastaların dosyaları incelenerek hastaların demografik özellikleri, mide kanserinin endoskopik tespit edilen yerleşimi ve patolojik değerlendirme sonuçları kaydedildi. Ayrıca hastalar endoskopileri 2010-2013 arası yapılanlar
grup 1 ve 2013-2015 arası yapılanlar grup 2 olmak üzere iki
gruba ayrıldı ve bu gruplar hastaların demografik özellikleri,
mide kanserinin endoskopik tespit edilen yerleşimi ve patolojik değerlendirme sonuçları açısından karşılaştırıldı. Endoskopik olarak korpus ilk 1/3 kesim proksimal, son 2/3 kesim
ise distal mide kanseri olarak kabul edildi.
Çalışmadan elde edilen bulguların değerlendirilmesinde istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social
Sciences) for Windows 16.0 programı kullanıldı. Tanımlayı-
cı istatistiksel metodların [ortalama±standart sapma, ortanca
(range)] yanı sıra, niceliksel verilerin bağımsız iki grup arası
karşılaştırmasında Student t testi kullanıldı. Süreklilik gösteren değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu tek örneklem
Kolmogorov-Smirnov Testi ile araştırıldı. Niteliksel verilerin
gruplar arası karşılaştırmalarında Ki-Kare testi veya Fisher’in
tam olasılık testleri kullanıldı. Korelasyon analizlerinde parametrelerin dağılımına göre Pearson korelasyon analizi veya
Spearman korelasyon analizi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik gü-
ven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde ifade edildi.
Çalışmamız Helsinki Deklarasyonu prensiplerine uygun
olarak yapılmış, ilgili hastanelerin etik kurullarından onay
alınmış ve çalışmaya katılan hastalardan bilgilendirilmiş olur
alınmıştır.
Bulgular
2010-2013 yılları arasında endoskopi yapılan 95 hastanın
65’i (%68,4) erkek, 30’u (%31,6) kadındı. Erkek hastaların yaş ortalaması 60,95±14,23 kadınların yaş ortalaması
62,1±16,24 olarak bulundu. Erkek ve kadın hastaların yaş ortalamaları arasında istatistiksel fark tespit edilmedi (P>0,05).
En genç hasta 27 yaşında, en yaşlı hasta 86 yaşında kadın
olarak bulundu. Mide kanserlerinin yerleşimleri: Kardiya 18
(%18,9), korpus 49 (%51,6), antrum 28 (%29,5) şeklindey-
di. 28 (%29.4) hasta proksimal mide kanseri olarak değerlendirildi (Tablo 1). Mide kanseri yerleşimleri ile hastaların
yaşı ve cinsiyetleri arasında istatistiksel fark tespit edilmedi
(P>0,05). Hastaların 59’unda (%62,1) intestinal tipte adenokanser, 15’inde (%15,8) diffüz adenokanser, 9 (%9,5) hastada
karsinoid tümör, 7 (%7,4) hastada stromal tümör ve 5 (%5,3)
hastada lenfoma tespit edilmiştir (Tablo 2). Patolojik kanser
tipleri ile yaş ve cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir fark bulunmamıştır ( P>0,05). 65 yaş üstü yaşlı hastalar
ile 65 yaş altı hastaların mide kanseri yerleşimi ve patolojik
tipleri açısından farklı olmadıkları bulundu (P>0,05). 45 yaş
altında 15 (%15,8) hasta olması ve bunların 10 (%10,5) tanesinin 30’lu yaşlarda olduğu tespit edildi. İki (%2,1) hastada
erken mide kanseri tespit edilmişti.
2013-2016 yılları arasında endoskopi yapılan 108 hastanın
yaşları 26 ile 91 arasında değişmekte olup hastaların 47’si kadın (%43.5), 61’i erkek (%56.5), kadın/erkek oranı 0.77’ydi.
Mide kanserlerinin yerleşimleri: kardiya 31 (28.7), korpus
42 (%38.9), antrum 35 (32.4) şeklindeydi. 40 (%37) hasta
proksimal mide kanseri olarak değerlendirildi (Tablo 1). 80
hastada adenokarsinom (%74.1), 16 hastada karsinoid tümör
(%14.8), 10 hastada lenfoma (%9.3), 2 hastada gastrointestinal stromal tümör (%1.8) saptandı (Tablo 2). Kadın ve erkek
hastalar arasında yaş ortalamaları açısından istatistiksel anlamlı farklılık saptanmadı. (p:0.486). Benzer şekilde, kadın
ve erkek hastalar arasında, kanser yerleşimi ve tümörlerin
histopatolojik tipleri açısından anlamlı farklılık saptanmadı
(p>0.05). Hastaların yaş dağılımı incelendiğinde, 45 hasta
(%41.66) 65 yaş ve üstü, 63 hasta (%58.33) 65 yaş altını oluş-
turmaktaydı. 65 yaş ve üstü grubun kadın/erkek oranı 0.8, 65
yaş altı grubun kadın/erkek oranı 0.75 olup; cinsiyet dağılımı
açısından anlamı farklılık bulunmadı (p=0.87). Hastaların 13
tanesinin (%12.03) 45 yaş altında olduğu saptandı. 45 yaş altı
grubun kadın/erkek oranı 3.33, 45 yaş ve üstü grubun kadın/erkek oranı 0.637 olup, cinsiyet dağılımı açısından istatistiksel anlamlı farklılık dikkati çekmekteydi (p=0.01).
Tüm hastalar incelendiğinde endoskopik mide kanseri saptama oranımız %2 idi. Toplam 203 hastanın 68’i (%33.5)
proksimal, 135’i (%66.5) distal mide kanseri olarak saptandı.
Mide kanserleri en çok mide korpusu sonra antrum ve en
az sıklıkta kardiyada görülmekteydi. Hastalar proksimal ve
distal mide ca olarak karşılaştırıldığında her iki grupta distal
mide ca daha sık saptandı. Kardiya ve proksimal mide kanseri
ikinci grupta birinci gruba göre daha sık saptandı fakat bu
artış trendinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı gözlendi
(p=0.319) (Tablo 1). Adenokanser alt grubunun lokalizasyonu ile ilgili yapılan karşılaştırmada ise proksimal adenokanser ikinci grupta daha sık görülmekteydi (%28.5 vs %35)
fakat istatistiksel anlamlı düzeyde değildi (p=0.378) (Tablo
3). Benzer şekilde karsinoid tümörlerde de bir artış trendi olduğu fakat bu artışın istatistiksel anlama ulaşmadığı saptandı
(p=0.351). 6 yıllık süreçte adenokanser tanısı alan hasta sayı-
mız 154 (%75) olarak tespit edildi (Tablo 2).
Tartışma
Mide kanseri insidans ve mortalitesinde yaşanan ciddi düşü-
şe rağmen akciğer kanserinden sonra ikinci en sık kansere
bağlı ölüm nedenidir (1). Türkiye’de yapılan çalışmalarda
mide kanseri sıklığı Düzce yöresinde yapılan endoskopik
incelemelerde %2.3 (10), Van %6.3 (11), Erzurum, Ankara
ve Şanlıurfa yöresinde mide kanseri oranları sırasıyla %4.8,
%2.2, %2 olarak saptanmıştır (12). Çalışmamızda saptadığı-
mız %2 endoskopik mide kanseri saptama oranımız literatür
ile uyumludur. Hastaların ortalama yaş ve cinsiyet dağılımı
dikkate alındığında da literatür ile benzer şekilde erkek hasta
dominansı ve 60 yaşından sonra mide kanseri insidansında
artış saptadık (12-14). 2006 yılında yapılmış bir çalışmada 45
yaş altı mide kanseri saptanan olgular, tüm olguların %7’siy-
ken (14) çalışmamızda %13.5 bulunan bu oran zaman içinde mide kanseri görülme yaşının düştüğünü göstermektedir.
Bunun nedeni olarak aile öyküsü ya da genetik faktörlerin
etkin rol oynayabileceğini düşünmekteyiz. Özellikle 2 hastada tespit ettiğimiz erken mide kanseri de bu tabloyu destekler
niteliktedir. 45 yaş altı hastalarımızda dikkat çeken bir diğer
özellik ise mide kanserinin kadın erkek oranının 45 yaş üstü-
ne göre istatistiksel anlamlı düzeyde kadınlarda daha yüksek
saptanmasıdır (kadın/erkek: 3.33, p=0.01). Bulgularımıza
benzer şekilde Kore’de 45 yaş altı 3.342 genç mide kanseri
tanılı hastayla yapılan çalışmada, 30 yaş altı grupta kadın/erkek: 2 saptanırken 30-40 yaş aralığındaki grupta ise bu oran
1.6 olarak saptanmıştır (15).
Patoloji sonuçlarımız incelendiğinde adenokanser sıklığının
azaldığını ve gastrik karsinoidlerin artma eğiliminde olduğunu görmekteyiz. H. pylori eradikasyonunun gastrik adenokanser gelişimini azaltan en önemli faktör olduğu bilinmektedir.
Gastrik karsinoidlerin görülme sıklığının %9.5’dan %14.5’a
artması ise aşırı proton pompa inhibitörü (PPİ) kullanımına
bağlanabilir (16). 2013 yılında Özer ve arkadaşları tarafından
yayınlanan bir derlemede karsinoid tümör nadir görülmekle
birlikte son 30 yılda insidansında anlamlı artış olduğu belirtilmiştir. PPİ kullanan hastalardaki hipergastrineminin gastrik enterokromaffin-benzer hücrelerde hiperplaziye neden
olduğu düşünülmekle birlikte uzun süreli PPİ kullanan, H.
pylori pozitif gastrik atrofi ve mukozal inflamasyonu olan hastaların %10-30’unda enterokromaffin-like hücre hiperplazisi
görülebileceği vurgulanmıştır (16).
Son yıllarda midenin distal kısmından (korpus ve antrum)
kaynaklanan kanserlerin insidansı azalırken, proksimal
mide ve özofagogastrik bileşkeden orijinini alan kanserlerin
sıklığının arttığı bildirilmektedir. Bu artışın belirgin olarak
proksimal gastrik adenokanser yönünde olduğu belirtilmiş-
tir (1,2,8,13,14). Batı tipi beslenmenin, alkol tüketiminin
artmasının ve obezitenin daha sık görülmesinin proksimal mide kanserinin görülme sıklığını artırıcı faktörler olduğu
gözlenmiştir. H. pylori’nin tespit edilmesi ile birlikte mide
kanserinin etiyoloji ve patogenezinin anlaşılması konusunda
çığır açılmıştır. CagA virulans faktörü adenokanser ile sıkı korelasyon göstermektedir. H. pylori kronik gastrite yol açarak
başlattığı patolojik süreci atrofik gastrit/intestinal metaplaziye
kadar ilerletebilmektedir. Gelişen hipoasidite ise reflü semptomlarının da azalmasına yol açarak proksimal gastrik kanser
görülme riskini azaltmakta ve atrofik zeminde distal gastrik
kanser gelişme riskini artırmaktadır (17). Sonuçlarımızda distal gastrik kanserin halen daha sık görülüyor olması son yılların literatür verileri ile çelişmekle birlikte, proksimal gastrik
kanserin ve alt grup analizinde proksimal gastrik adenokanserin 2. grupta daha sık görülmesi sıklığında bir artış trendinin
olduğuna dikkat çekmektedir. Çalışmamızı yaptığımız Antalya-Ankara bölgesinde de batı tipi beslenme, alkol tüketimi ve obezitenin artmış olması da proksimal gastrik kanser gelişimini etkileyen diğer faktörler olarak düşünülebilir.
Sonuç olarak mide kanseri en çok mide korpusu sonra antrum ve en az sıklıkta kardiyada görülmektedir. Bulgularımız
son yıllarda rapor edilen proksimal kanserlerin daha sık gö-
rüldüğü sonucuyla çelişmekle birlikte proksimal mide kanserinin insidansının artış trendinde olduğunu göstermektedir.
Bu artış istatistiksel olarak anlamlı olmasa da konuyla ilgili
daha yüksek hasta sayısıyla çalışmalar yapılırsa anlamlı sonuçlar elde edilebileceği düşüncesindeyiz. Değişen çevresel
etkenlerin mide kanserinin lokalizasyonu dışında, patolojik
tipini ve görülme yaşını da etkilediğini düşünmekteyiz. Mide
kanseri tespit edilen genç hastaların çokluğu ve hatta 20’li
yaşlarda hastaların tespit edilmesi dispeptik hastalarda endoskopi istemlerinde yaş sınırlarının gözden geçirilmesi gerektiğini düşündürtmektedir.
Kaynaklar
1. Blot WJ, Devesa SS, Kneller RW, Fraumeni JF Jr. Rising incidence of adenocarcinoma of the esophagus and ngastric cardia. JAMA
1991;265:1287-9.
2. Pera M, Cameron AJ, Trastek VF, et al. Increasing incidence of adenocarcinoma of the esophagus and esophagogastric junction. Gastroenterology 1993;104:510-3.
3. Hundahl SA, Phillips JL, Menck HR. The National Cancer Data Base
Report on poor survival of US gastric carcinoma patients treated with
gastrectomy: Fifth Edition American Joint Committee on Cancer staging, proximal disease, and the “different disease” hypothesis. Cancer
2000;88:921-32.
4. Qiu MZ, Cai MY, Zhang DS, et al. Clinicopathological characteristics
and prognostic analysis of Lauren classification in gastric adenocarcinoma in China. J Transl Med 2013;11:58.
5. Chou HH, Kuo CJ, Hsu JT, et al. Clinicopathologic study of node-negative advanced gastric cancer and analysis of factors predicting its recurrence and prognosis. Am J Surg 2013;205:623-30.
6. Lagergren J, Bergstrom R, Lindgren A, Nyren O. The role of tobacco,
snuff and alcohol use in the aetiology of cancer of the oesophagus and
gastric cardia. Int J Cancer 2000;85:340-6.
7. Carr JS, Zafar SF, Saba N, et al. Risk factors for rising incidence of
esophageal and gastric cardia adenocarcinoma. J Gastrointest Cancer
2013;44:143-51.
8. Guggenheim DE, Shah MA. Gastric cancer epidemiology and risk factors.” J Surg Oncol 2013;107:230-6.
9. Çiftel S, Okçu N, Dursun H, et al. Bölgemizde Helicobacter pylori sıklı-
ğı. Akademik Gastroenteroloji Dergisi 2016;15:1-4.
10. Tamer A, Korkut E, Korkmaz U, Akcan Y. Üst gastrointestinal endoskopi
sonuçları: Düzce Bölgesi. Kocatepe Tıp Dergisi 2005;6:31-4.
11. Tuncer İ, Uygan İ, Kösem M, et al. Van ve çevresinde görülen üst gastrointestinal sistem kanserlerinin demografik ve histopatolojik özellikleri.
Van Tıp Dergisi 2001;8:10-13.
12. Nazlıgül Y, Uslusoy H, Yılmaz N, et al. Şanlıurfa yöresinde üst gastrointestinal endoskopi bulguları ve Helicobacter pylori pozitifliği. Van Tıp
Dergisi 1999;6(3):1-3.
13. Mansfield PF, Yao JC, Crane CH. Proximal Gastric Cancer. In: Holland-Frei Cancer Medicine. 6th edition. Kufe DW, Pollock RE, Weichselbaum RR, et al, editors. Hamilton (ON): BC Decker; 2003.
14. Crew KD, Neugut AI. Epidemiology of gastric cancer. World J Gastroenterol 2006;12:354-62.
15. Chung HW, Noh SH, Lim JB. Analysis of demographic characteristics in
3242 young age gastric cancer patients in Korea. World J Gastroenterol
2010;16:256-63.
16. Özer B. Uzun süreli proton pompa inhibitörü kullanımı ve pantoprazolün 15 yıllık çalışma sonuçları. İç Hastalıkları Dergisi 2013;20:55-63.
17. Kelley JR, Duggan JM. Gastric cancer epidemiology and risk factors. J
Clin Epidemiol 2003;56:1-9.