Ağustos 2017 / (25 - 2)
İnflamatuvar barsak hastalığı olan çocuk hastalarımızın değerlendirilmesi
Kurumlar
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Gastroenteroloji Kliniği, Kayseri
Özet
Giriş ve Amaç: Görülme sıklığı çocuklarda son yıllarda giderek artan inflamatuvar barsak hastalığı tanısı almış olgularımızın demografik, klinik ve
laboratuar bulguları ve izlem sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kayseri Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Çocuk Gastroenteroloji bölümünde, 2014 - 2017 yılları arasındaki süreçte izlenen yaşları 4-18 yaş arasında değişen, 16’sı erkek
(%50), 32 inflamatuvar barsak hastalığı olan olguların başvuru şikayetleri,
fizik muayene bulguları, laboratuvar ve endoskopik verileri ve aldıkları tedavileri retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 32
olgunun yaş ortalaması 15 yıl ve 16’sı (%50) erkek idi. Olguların 22’sinde ülseratif kolit (%68), 10’nunda Crohn hastalığı (%32) saptandı. Ülseratif kolitli
olgularımızın en sık başvuru şikayeti kanlı dışkılama (%95), Crohn hastalıklı
olgularımızn ise karın ağrısıydı (%90). Olgularımızda batın hassasiyeti en
sık görülen fizik muayene bulgusuydu. İnflamatuvar barsak hastalıklı olgularımızın kolonoskopik bakılarında, ülseratif kolitli olgularımızın 12’sinde
(%55) pankolit, Crohn hastalıklı olgularımızın 6’sında (%60) ileokolonik tutulum gözlendi. İnflamatuvar barsak hastalıklı olgularımızın izlem sırasında
30’unun (%96) mesalazin, 24’ünün (%77) steroid ve 23’ünün (%72) azatiopurin aldığı saptanırken, diğer taraftan 6 (%18) olgumuzun biyolojik ajan
aldığı, 1 (%3,1) olgunun da metotreksat aldığı, 3’üne (%9.3) cerrahi girişim
uygulandığı saptandı. Sonuç: İnflamatuvar barsak hastalıkları çocukluk ça-
ğının önemli kronik hastalıklarından biridir. Uzun dönemli takip gerektiren
çocuk olgularda gerek hastalığa gerekse uygulanan tedavilere bağlı olarak
gelişen komplikasyonların sıklığı giderek artmaktadır.
Anahtar Kelimeler
Ülseratif kolit, Crohn hastalığı, çocuk
Giriş
İnflamatuvar barsak hastalıkları (İBH) barsak mikroflorasına
karşı gelişen anormal immün yanıtın neden olduğu kronik,
idiyopatik inflamasyonla karakterize olan bir hastalık grubudur. Kolona sınırlı tutulum gösteren ülseratif kolit (ÜK) ve
gastrointestinal sistemin herhangi bir seğmentini tutan Crohn
hastalığı (CH) olmak üzere 2 majör klinik formdan oluşur.
Diğer bir formu ise indetermine kolittir (1). Gerek ÜK gerekse CH, geç adolesan ve genç erişkin dönemi hastalıkları olup
yaşamın 2. dekatında artış gösterir (2).
Ülkemizde çocuklarda İBH insidansı saptayan kapsamlı bir
çalışma olmamasına rağmen bu hastalıkların çocuklarda gö-
rülme sıklığı son yıllarda giderek artmıştır (3). Batı ülkelerindeki çocuklarda CH insidansı 0.2-8.5/100.000 iken ÜK
insidansı 0.5-4.3/100.000 olarak bildirilmiştir. Bu oranlar kıyaslandığında çocuklarda CH’nın, ÜK’den daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır (4). İBH’nın belirtileri genellikle tutulan intestinal seğment alanına göre değişir. CH olan
çocuklarda tekrarlayan karın ağrıları kilo kaybı ve ishal, ÜK
olan çocuklarda kronik ishal ve hemotokezya ön plandaki
bulgulardır. Üst ve alt endoskopik bakı ve histopatolojik de-
ğerlendirme tanıdaki en değerli yöntemdir. İBH olan çocukların tedavisinde en az yan etkiyle optimal yaşam şartlarını sürdürmek için farmakolojik, nütrisyonel ve cerrahi yaklaşımlar
uygulanmaktadır (5,6).
Bu çalışmada 2014-2017 yılları arasında Kayseri Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde İBH tanısı olan 32 çocuk hastanın
demografik, klinik ve laboratuvar bulguları ve izlem sonuçlarının değerlendirilmesi yapıldı.
Olgu
İdiyopatik İBH, gastrointestinal kanalın kronik ya da tekrarlayan immün aktivasyon ve inflamasyonuyla karakterize olan
hastalıklarıdır (Resim 1). Crohn hastalığı ve ülseratif kolit,
idiyopatik İBH’nın 2 ana alt grubunu oluşturur (7).
Epidemiyolojik çalışmalar İBH’nın her yaşta görülebileceğini
ortaya koymuştur. CH geç adolesan ve adult çağda, ÜK ise
10-18 yaş arasındaki çocuklarda pik yapmaktadır (8). Gerek
ÜK’li gerekse CH’lı olgularımızın tanı yaşı 10 yıl civarındaydı.
Çalışmamızda İBH’lı tüm olgularda E/K oranı 1 olarak saptandı. Bulduğumuz bu oran son yıllarda bildirilen diğer çalışma sonuçlarıyla benzerdi. 2011 yılında Al-Qabandi ve arkadaşları Kuveytli İBH’lı çocuklarda yaptıkları çalışmada E/K
oranını 1 olarak bildirmişlerdir. Diğer taraftan Kugathasan ve
arkadaşları; Kuzey Amerika’da yaptıkları çalışmada hastalığın
%54-60 oranında erkek çocuklarda daha sık görüldüğünü
saptamışlar (9,10). Dimakou ve arkadaşlarının 2015 yılında
Yunanistan’da yaptıkları çalışmada; birinci dereceden akrabalarında İBH olanlarda İBH gelişme riskinin %7 oranında
arttığı tespit edilmiş (11). Çalışmamızda İBH’lı olgularımızın
2 tanesinde (%6,2) 1. dereceden yakın akraba pozitif aile öy-
küsü tespit etik. Bulduğumuz bu sonuç ülkemizinde içinde
bulunduğu Akdeniz havzasında yapılan Dimakou ve arkadaş-
larının yaptıkları çalışma sonuçlarıyla uyumluydu.
Çocukluk çağında İBH, inflamasyonun şiddetine ve intestinal
sistemin tutulum yerine göre çok farklı bulgularla belirebilir.
CH olanlarda karın ağrısı, ishal ve tartı kaybı ön plandayken
ÜK’li olgularda kanlı ishal ön plandadır (12). Çalışmamızda
ÜK’lı olgularımızda de en sık semptom kanlı dışkılamayken
CH’lı olgularımızda ise karın ağrısıydı. Çocuk çağı İBH’lı olgularda artrit, anemi, eritema nodozum gibi ekstraintestinal
sistem dışı tutulumların (EİST) CH’nda ÜK’e göre daha yay-
gın olduğu bildirilmiştir (13). Bizim çalışmamızda 3 CH olan
olguda ekstraintestinal sistem dışı tutulum varken, ÜK’li olguların hiçbirinde EİST olmadığı saptandı.
Anemi ve trombositoz İBH olan olgularda sıkça rastlanan bir
laboratuvar bulgusudur (14). Olgularımızın başvuru anında anemi (%56) ve trombositoz (%64) olduğu saptandı. Remisyon sağladığımız tüm hastalarda anemi ve trombositozisin
gerilediğini gözlemledik. Goodhand ve arkadaşları yaptıkları çalışmada çocukluk çağı İBH’de ilk tanı anında aneminin
%70, ergenlerde ise %42 oranında olduğunu tespit etmişler.
Tedaviyle bunun çocuklarda %15’a ergenlerde ise %32’ye
gerilediğini gözlemlemişlerdir. Çalışmamızda saptadığımız
oranlar da bu çalışmayla uyumluydu. İBH Porto grubu 2016
yılında yaptıkları kesitsel çalışmada, İBH’lı çocuklarda %20
-40 arasında değişen oranlarda %16 p-ANCA ve ASCA pozitifliğinin olduğunu saptamışlar. Çalışmamızda p-ANCA ülseratif kolitli 6 (%27) olgumuzda, ASCA ise CH’lı 2 (%20)
olguda müspet saptandı. Çalışmamızda CH’da ASCA, ÜK’de
ise p-ANCA daha yüksek oranda saptandı.
İBD’li çocuklarda tedavideki temal amaç hastaları klinik remisyona sokmak ve remisyonu sürdürmektir. Genel olarak
ÜK’li ve CH’lı olgularda bu amacı gerçekleştirebilmek için
mesalazin, steroid ve immün modülatörler kullanılırken son
zamanlarda transforming growth factor-beta (TGF-ß) içeren
enteral beslenme ürünleri CH’lı olgularda kullanılmaya baş-
lanmıştır (17,18). Bizim çalışmamızda tam enteral beslenme
ürünü kullandığımız CH’li hastalardan sadece 2’si (%20)
ürünü tolere edebilirken diğer hastalarımız tolere edemedi.
İBH’lı olgularımızda remisyonun sürdürülmesi için mesalazin
ve azatiopurin kullanıldı. ÜK’lı olgularımızdan 1 tanesinde
pankreatit gelişmesi üzerine azatiopurin kesildi, diğer 1 CH’lı
olgumuzda tiopurine yanıtsızlık nedeniyle ilaç kesilerek metotrexat başlandı. Son yıllarda gerek steroid bağımlı gerekse
steroid dirençli olgularda, cerrahi girişim planlanan şiddetli
seyir gösteren İBH’lı hastalarda anti-TNF ajanlar sıkça kullanılmaya başlanmıştır (19). Çalışmamızda 6 İBH’lı (%18)
hastamıza anti-TNF ajan olarak infliksimab başlandı, 1 olguda alerjik reaksiyon gelişmesi üzerine adalimumaba geçildi.
ÜK’li olgularımızın remisyona girme süreleri 4.3±1.2 hafta
iken CH’lı olgularda bu süre daha uzun, 6.3±1.7 hafta, olarak
saptandı.
Toksik megakolon, perforasyon ile komplike olmuş ve tıbbi
tedaviye yanıtsız ÜK’lı olgular ile fibrostenotik hastalığı olan
CH’lı olgulara cerrahi tedavi önerilmektedir. Yapılan çalış-
malarda İBH’lı çocuk hastaların %10’nunda cerrahi tedavi
uygulandığı bildirilmiştir (11,20). Bizim çalışmamızda ise 3
(%9,3) olguya cerrahi uygulanmış olup, 2 ÜK’li olguya kolektomi, kolonik tutulum gösteren İLB12R defekti olan CH’lı 1
olgumuza tekrarlayan Salmonella septisemileri olması nedeniyle kolektomiyle birlikte kolesistektomi yapıldı.
Sonuç olarak İBH olan olgularımızı geriye dönük olarak de-
ğerlendirdiğimiz bu çalışmamızda; kronik inflamasyon ile
seyreden diğer hastalıklar gibi İBH’nın çocuklarda sıklığının,
morbiditesin ve komplikasyonlarının arttığını saptadık.
Gereç ve Yöntem
Araştırmaya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kayseri Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Çocuk Gastroenteroloji Bölümü’nde,
Aralık 2014 - Şubat 2017 tarihleri arasında retrospektif olarak iki yıllık süreçte izlenen yaşları 4-18 yaş arasında değişen
16’sı erkek (%50) olan 32 İBH’lı çocuk dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen hastalarda, yaş ve cinsiyet dağılımı, tanı alma
yaşı, başvuru yakınmaları, fizik muayene bulguları, tam kan
sayımı, sedimentasyon hızı, gayta incelemesi, biyokimyasal
ve serolojik tetkikleri ile endoskopik ve histopatoloji sonuçları, aldıkları tedaviler açısından değerlendirildi.
İstatistiksel analizlerde sonuçlar, ortalamalar ±SD veya medyan (aralık) olarak ifade edildi. Normalliği belirlemek için
Shapiro Wilk testi uygulandı. Normal dağılıma uymayan
verilerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi, normal
dağılıma uyan verilen karşılaştırılmasında student t-testi ile
analiz yapıldı (SPSS for Windows 21). Çalışma için etik kurul onayı 2017/52332816 sayı no ile Sağlık Bilimleri Üniversitesi
Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Eğitim Planlama Kurulu’ndan alındı.
Bulgular
Araştırmaya alınan 32 İBH olgusunun 16’sı kız (%50), 16’ı erkek (%50) olup, yaşları 4-18 yıl arasında (ortanca 15 yıl) de-
ğişmekteydi (E/K=1). Hastaların 22’sinde ÜK (%68), 10’nunda CH (%32) saptandı. ÜK’li olgularımızın 12’si (%60) erkek
10 tanesi (%40) kız, yaşları 4-18 yıl arasında (ortanca 14 yıl)
değişmekteydi. CH’li olgularımızın 4’ü erkek (%40) 6’sı (%60)
kız, yaşları 6-18 yıl arasında (ortanca 17.5 yıl) değişmektey-
di. 2 ÜK’li olgumuzda 1. dereceden yakın akrabalarında İBH
hastalığı olduğu öğrenildi. İBH’lı olgularımızın ortalama tanı
yaşı 10,28±3.11 yıl iken, ÜK’li olgularımızın ortalama tanı
yaşı 9,86±2,62 yıl, CH’lı olgularımızın tanı yaşı ise 11,2±3.99
yıl olup demografik özelikler (Tablo 1)’de gösterildi. ÜK’li olgularımızın 20’sinde (%95) kanlı dışkılama varken,
11’inde (%50) karın ağrısı, 4’ünde (%22,7) ateş, 5’inde (%27)
tartı kaybı mevcut iken CH’lı olgularımızın 9’unda (%90) karın ağrısı, %8’inde (%80) ateş, 6’ında (%60) kanlı dışkılama,
4’ünde (%40) tartı kaybı saptandı. ÜK’li olgularımızın 1 tanesinde, CH’lı olgularımızın 3’ünde ekstraintestinal tutulum
(eritema nodozum ve artrit) tespit edildi. CH’lı 1 olgumuz-
da Behçet hastalığı, 3 olguda da perianal fissür ve abse izlem
sırasında gözlemlendi. İBH’lı olgularımızda tespit ettiğimiz
muayene bulgularında batın hassasiyeti 21 (%68), solukluk
18 (%56) ve artrit 3 (%6) olguda gözlemlendi.
Kemik mineral dansitometri (KMD) incelemesi yapabildiğimiz 32 olgumuzun 17’si (%53,1) normal, 8’inde (%25) osteopeni, 7’sinde (%21,8) osteoporoz saptandı. Kemik mineral yoğunluğunu gösteren yaşa göre Z skoru değerleri ≥ -2
saptanan çocuklar “osteoporoz”; -1 ve -2 arasında saptanan
çocuklar “osteopeni” olarak tanımlandı. CH’lı olgularımızın
3’ünde (%30) M694V Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) gen mutasyon saptanırken ÜK’li olgularımızın hiçbirinde FMF gen
mutasyonu saptanmadı. İBH’lı olgularımızın serolojik tetkik
sonuçlarına bakıldığında, ÜK’li hastalarımızın 6’sında (%27)
peri-nükleer antistoplazmik antikor (p-ANCA) pozitifliği
varken, CH’lı olgularımızın 2’sinde (%20) antisaccoromyces
cerevia (ASCA) pozitifliği tespit edildi. CH’lı olgularımızdan
1 tanesinde İLB12R defekti tespit edilmiş olup olguların laboratuvar verileri (Tablo 2)’de gösterildi.
İBH’lı olgularımızın kolonoskopik bakılarında, ÜK’li olgularımızın 12’sinde (%55) pankolit, 7’sinde (%35) proktokolit,
3’ünde (%10) sol kolon tutulumu gösteren kolit gözlenirken,
CH’lı olgularımızın 6’sında (%60) ileokolonik, 3’ünde (%30)
ileal, ILB12R defekti olan hastamızda kolonik tutulum göz-
lendi (Şekil 1). Kolonoskopi sırasında alınan biyopsi örneklerinde ÜK’li olgularımızın tamamında lamina propriada mononükleer hücrelerden zengin inflamatuvar hücre birikimi ve
kriptlerde destrüksiyonu saptanırken, CH’lı olgularımızda sadece 2 olguda (%20) granülom saptandı. Üst endoskopik bakı
incelemelerinde ise sadece CH’lı 2 olguda duodenumda multiple aftöz ülserler saptandı. Tanı sırasında ÜK’li hastalarımı-
zın pediatrik ülseratif kolit aktivite indeks (PUCAİ) skoruna
göre 13’ünde (%60) ağır şiddette (PUCAİ skor >65), 3’ünde
(%15) orta şiddete (PUCAİ skor 35-64), 6’sında (%25) ise
hafif şiddetli (PUCAİ skor <35) olduğu tespit edilirken, CH’lı
olgularımızın Crohn hastalık aktivite indeksine (CHAi) göre
2’sinde (%20) ciddi-fulminan hastalık (CHAi >40), 5’inde
(%50) orta şiddette hastalık (CHAi 30-37.5), 3’ünde (%30)
hafif şiddette hastalık (10-27.5) saptandı. MR-enterografi ile
ince barsak incelemesi yapabildiğimiz CH’lığı olan olguları-
mızın 9’unda (%90) ince barsak tutulumu gözlemlendi.
İBH’li olgularımızın izlem sırasında 30 (%96) olgunun mesalazin, 24 (%77)’ünün steroid ve 23’ünün (%72) azatiopurin aldığı saptanırken, 6 (%18) olgumuzun anti-tümör nekrozis (anti-TNF) ajan aldığı, 1 (%3,1) olgunun da metotreksat aldı-
ğı saptandı. Tam enteral beslenme tanı esnasındaki tüm CH’ğı
olan olgulara başlanmasına rağmen sadece 2 olgu (%20) bu
beslenme tarzını tolere edebildi (Şekil 2).
ÜK’li olgularımızın remisyona girme süreleri 4.3±1.2 hafta
iken CH’lı olgularda bu süre daha uzun (6.3±1.7 hafta) olarak saptandı. İzlem sırasında 3 olguya (%9) cerrahi müdahale
yapıldı (total kolektomi). Total kolektomi ve kolesistektomi
yapılan İLB12R defekti olan kolonik tutulum gösteren CH’lı
olgumuz izlem sırasında cerrahi komplikasyonlardan dolayı
exitus oldu.
Tartışma
İdiyopatik İBH, gastrointestinal kanalın kronik ya da tekrarlayan immün aktivasyon ve inflamasyonuyla karakterize olan
hastalıklarıdır (Resim 1). Crohn hastalığı ve ülseratif kolit,
idiyopatik İBH’nın 2 ana alt grubunu oluşturur (7).
Epidemiyolojik çalışmalar İBH’nın her yaşta görülebileceğini
ortaya koymuştur. CH geç adolesan ve adult çağda, ÜK ise
10-18 yaş arasındaki çocuklarda pik yapmaktadır (8). Gerek
ÜK’li gerekse CH’lı olgularımızın tanı yaşı 10 yıl civarındaydı.
Çalışmamızda İBH’lı tüm olgularda E/K oranı 1 olarak saptandı. Bulduğumuz bu oran son yıllarda bildirilen diğer çalışma sonuçlarıyla benzerdi. 2011 yılında Al-Qabandi ve arkadaşları Kuveytli İBH’lı çocuklarda yaptıkları çalışmada E/K
oranını 1 olarak bildirmişlerdir. Diğer taraftan Kugathasan ve
arkadaşları; Kuzey Amerika’da yaptıkları çalışmada hastalığın
%54-60 oranında erkek çocuklarda daha sık görüldüğünü
saptamışlar (9,10). Dimakou ve arkadaşlarının 2015 yılında
Yunanistan’da yaptıkları çalışmada; birinci dereceden akrabalarında İBH olanlarda İBH gelişme riskinin %7 oranında
arttığı tespit edilmiş (11). Çalışmamızda İBH’lı olgularımızın
2 tanesinde (%6,2) 1. dereceden yakın akraba pozitif aile öy-
küsü tespit etik. Bulduğumuz bu sonuç ülkemizinde içinde
bulunduğu Akdeniz havzasında yapılan Dimakou ve arkadaş-
larının yaptıkları çalışma sonuçlarıyla uyumluydu.
Çocukluk çağında İBH, inflamasyonun şiddetine ve intestinal
sistemin tutulum yerine göre çok farklı bulgularla belirebilir.
CH olanlarda karın ağrısı, ishal ve tartı kaybı ön plandayken
ÜK’li olgularda kanlı ishal ön plandadır (12). Çalışmamızda
ÜK’lı olgularımızda de en sık semptom kanlı dışkılamayken
CH’lı olgularımızda ise karın ağrısıydı. Çocuk çağı İBH’lı olgularda artrit, anemi, eritema nodozum gibi ekstraintestinal
sistem dışı tutulumların (EİST) CH’nda ÜK’e göre daha yay-
gın olduğu bildirilmiştir (13). Bizim çalışmamızda 3 CH olan
olguda ekstraintestinal sistem dışı tutulum varken, ÜK’li olguların hiçbirinde EİST olmadığı saptandı.
Anemi ve trombositoz İBH olan olgularda sıkça rastlanan bir
laboratuvar bulgusudur (14). Olgularımızın başvuru anında anemi (%56) ve trombositoz (%64) olduğu saptandı. Remisyon sağladığımız tüm hastalarda anemi ve trombositozisin
gerilediğini gözlemledik. Goodhand ve arkadaşları yaptıkları çalışmada çocukluk çağı İBH’de ilk tanı anında aneminin
%70, ergenlerde ise %42 oranında olduğunu tespit etmişler.
Tedaviyle bunun çocuklarda %15’a ergenlerde ise %32’ye
gerilediğini gözlemlemişlerdir. Çalışmamızda saptadığımız
oranlar da bu çalışmayla uyumluydu. İBH Porto grubu 2016
yılında yaptıkları kesitsel çalışmada, İBH’lı çocuklarda %20
-40 arasında değişen oranlarda %16 p-ANCA ve ASCA pozitifliğinin olduğunu saptamışlar. Çalışmamızda p-ANCA ülseratif kolitli 6 (%27) olgumuzda, ASCA ise CH’lı 2 (%20)
olguda müspet saptandı. Çalışmamızda CH’da ASCA, ÜK’de
ise p-ANCA daha yüksek oranda saptandı.
İBD’li çocuklarda tedavideki temal amaç hastaları klinik remisyona sokmak ve remisyonu sürdürmektir. Genel olarak
ÜK’li ve CH’lı olgularda bu amacı gerçekleştirebilmek için
mesalazin, steroid ve immün modülatörler kullanılırken son
zamanlarda transforming growth factor-beta (TGF-ß) içeren
enteral beslenme ürünleri CH’lı olgularda kullanılmaya baş-
lanmıştır (17,18). Bizim çalışmamızda tam enteral beslenme
ürünü kullandığımız CH’li hastalardan sadece 2’si (%20)
ürünü tolere edebilirken diğer hastalarımız tolere edemedi.
İBH’lı olgularımızda remisyonun sürdürülmesi için mesalazin
ve azatiopurin kullanıldı. ÜK’lı olgularımızdan 1 tanesinde
pankreatit gelişmesi üzerine azatiopurin kesildi, diğer 1 CH’lı
olgumuzda tiopurine yanıtsızlık nedeniyle ilaç kesilerek metotrexat başlandı. Son yıllarda gerek steroid bağımlı gerekse
steroid dirençli olgularda, cerrahi girişim planlanan şiddetli
seyir gösteren İBH’lı hastalarda anti-TNF ajanlar sıkça kullanılmaya başlanmıştır (19). Çalışmamızda 6 İBH’lı (%18)
hastamıza anti-TNF ajan olarak infliksimab başlandı, 1 olguda alerjik reaksiyon gelişmesi üzerine adalimumaba geçildi.
ÜK’li olgularımızın remisyona girme süreleri 4.3±1.2 hafta
iken CH’lı olgularda bu süre daha uzun, 6.3±1.7 hafta, olarak
saptandı.
Toksik megakolon, perforasyon ile komplike olmuş ve tıbbi
tedaviye yanıtsız ÜK’lı olgular ile fibrostenotik hastalığı olan
CH’lı olgulara cerrahi tedavi önerilmektedir. Yapılan çalış-
malarda İBH’lı çocuk hastaların %10’nunda cerrahi tedavi
uygulandığı bildirilmiştir (11,20). Bizim çalışmamızda ise 3
(%9,3) olguya cerrahi uygulanmış olup, 2 ÜK’li olguya kolektomi, kolonik tutulum gösteren İLB12R defekti olan CH’lı 1
olgumuza tekrarlayan Salmonella septisemileri olması nedeniyle kolektomiyle birlikte kolesistektomi yapıldı.
Sonuç olarak İBH olan olgularımızı geriye dönük olarak de-
ğerlendirdiğimiz bu çalışmamızda; kronik inflamasyon ile
seyreden diğer hastalıklar gibi İBH’nın çocuklarda sıklığının,
morbiditesin ve komplikasyonlarının arttığını saptadık.
Kaynaklar
1. Satsangi J, Silverberg MS, Vermeire S, et al The Montreal classification of
inflammatory bowel disease: controversies, consensus, and implications.
Gut 2006;55:749-53.
2. Ye Y, Pang Z, Chen W et al. The epidemiology and risk factors of inflammatory bowel disease. Int J Clin Exp Med 2015;8:22529-42.
3. Beşer ÖF, Kutlu T, Çokuğraş FÇ, ve ark. İnflamatuvar barsak hastalığı
tanılı çocukların uzun süreli izlemi: 53 olgunun değerlendirilmesi. Güncel Pediyatri Dergisi 2015;13:81-8.
4. MKoma AE. Inflammatory bowel disease: an expanding global health
problem. Clin Med Insights Gastroenterol 2013;6:33-47.
5. Agrawal D, Rukkannagari S, Kethu S. Pathogenesis and clinical approach to extraintestinal manifestations of inflammatory bowel disease. Minerva Gastroenterol Dietol 2007;53:233-48.
6. Hyams JS. Treating inflammatory bowel disease in children and adolescents. Gastroenterol Hepatol 2014;10:444-6.
7. Reid G, Carey AF. Pathology of idiopathic inflammatory bowel disease.
Surgery 2011;29:362-5.
8. Auvin S, Molinie F, Gower-Rousseau C, et al. Incidence, clinical presentation and location at diagnosis of pediatric inflammatory bowel disease:
a prospective population-based study in northern France (1988-1999).
J Pediatr Gastroenterol Nutr 2005;41:49-55.
9. Al-Qabandi WA, Buhamrah EK, Hamadi KA, et al. Inflammatory bowel
disease in children, an evolving problem in Kuwait. Saudi J Gastroenterol 2011;17:323-7.
10. Kugathasan S, Judd RH, Hoffman RG, et al. Epidemiologic and clinical
characteristics of children with newly diagnosed inflammatory bowel
disease in Wisconsin: A statewide population-based study. J Pediatr
2003;143:525-31.
11. Dimakou K, Pachoula I, Panayotou I, et al. Pediatric inflammatory bowel
disease in Greece: 30-years experience of a single center. Ann Gastroenterol 2015;28:81-6.
12. Griffiths AM. Specificities of inflammatory bowel disease in childhood.
Best Pract Res Clin Gastroenterol 2004;18:509-23.
13. Bernstein CN, Blanchard JF, Rawsthorne P, et al. The prevalence of extraintestinal diseases in inflammatory bowel disease: a population-based
study. Am J Gastroenterol 2001;96:1116-22.
14. Kulnigg-Dabsch S, Schmid W, Howaldt S, et al. Iron deficiency generates secondary thrombocytosis and platelet activation in IBD: the randomized, controlled thromboVIT trial. Inflamm Bowel Dis 2013;19:1609-
16.
15. Goodhand JR, Kamperidis N, Rao A, et al. Prevalence and management
of anemia in children, adolescents, and adults with inflammatory bowel
disease. Inflamm Bowel Dis 2012;18:513-9.
16. Birimberg-Schwartz L, Wilson DC, Kolho KL, et al. pANCA and ASCA
in children with IBD-unclassified, Crohn’s colitis, and ulcerative colitis-a
longitudinal report from the IBD Porto Group of ESPGHAN. Inflamm
Bowel Dis 2016;22:1908-14.
17. Ruemmele FM, Veres G, Kolho KL, et al. Consensus guidelines of ECCO/
ESPGHAN on the medical management of pediatric Crohn’s disease. J
Crohns Colitis 2014;8:1179-207.
18. Turner D, Levine A, Escher JC, et al. Management of pediatric ulcerative
colitis: joint ECCO and ESPGHAN evidence-based consensus guidelines. J Pediatr Gastroenterol Nutr 2012;55:340-61.
19. Ben-Horin S, Kopylov U, Chowers Y. Optimizing anti-TNF treatments
in inflammatory bowel disease. Autoimmun Rev 2014;13:24-30.
20. Baillie CT, Smith JA. Surgical strategies in paediatric inflammatory
bowel disease. World J Gastroenterol 2015;21:6101-16.