- Ana Sayfa
- Sayılar
- Aralık 2017
- Alkalen reflü gastrit tanısı ile ursodeoksikolik asit tedavisi almış hastaların tedavi
öncesi ve sonrası klinik, endoskopik ve histolojik bulgularının değerlendirilmesi
Aralık 2017 / (25 - 3)
Alkalen reflü gastrit tanısı ile ursodeoksikolik asit tedavisi almış hastaların tedavi
öncesi ve sonrası klinik, endoskopik ve histolojik bulgularının değerlendirilmesi
Kurumlar
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dalı, Rize
Özet
Giriş ve Amaç: Alkalen reflü gastrit asidik olmayan safranın mide içine reflüsüne verilen isimdir. Opere midede sık görülmekle birlikte cerrahi giri-
şim geçirmeyen hastalarda da duodenogastrik antifeflü mekanizmalardaki
bozukluk sonucunda ortaya çıkmaktadır. Medikal tedavisinde çeşitli ilaçlar
kullanılmaktadır. Biz bu çalışmada cerrahi girişim geçirmemiş hastalarda
ursodeoksikolik asitin klinik, endoskopik ve histolojik etkilerini incelemeyi
amaçladık. Gereç ve Yöntem: Endoskopik inceleme sonucu alkalen reflü
gastrit saptanan 72 hastaya ursodeoksikolik asit tedavisi verildi. İki aylık tedavi sonunda klinik, endoskopik ve histolojik bulgular değerlendirildi. Klinik değerlendirme 72 hastada, endoskopik ve histolojik değerlendirme ise
kontrol endoskopi yaptıran 61 hasta üzerinden yapıldı.Bulgular: Hastaların
38?i (%52.7) kadın, 34?ü (%47.3) erkekti. En küçük yaş 19, en büyük yaş 81
olup, ortalama yaş 50 idi. Tedavi sonrası 72 hastanın 54?ü (%75) tedaviden
fayda gördüğünü bildirdi. Kontrol endoskopi yapılan 61 hastanın 45?inde
(%73.7) endoskopik tanı alkalen reflü gastrit olarak bildirilmedi. Kontrol
histolojik inceleme yapılan 61 hastanın 6?sında (%9.9) kronik gastrit ve inflamasyon yerine normal mukoza saptandı. Sonuç: Ursodeoksikolik asit tedavisi verilen hastaların %75?inin klinik olarak tedaviden fayda gördüğü saptandı. Endoskopik olarak tedavi sonrası hastaların %73.7?sinde alkalen reflü
gastrit saptanmadı. Histolojik olarak hastaların ancak %9.9?unda histolojik
bulguların düzeldiği görüldü. Bu bulgularla alkali reflü gastrit tedaviside ursodeoksikolik asitin klinik ve endoskopik bulguların düzelmesinde etkili,
histolojik bulguları düzeltmede ise etkisiz olduğunu söylemek mümkündür.
Anahtar Kelimeler
Alkalen reflü, gastrit, ursodeoksikolik asit
Giriş
Mide içine safra reflüsü peptik ülser veya mide kanseri nedeniyle yapılan operasyonlar sonucunda veya kolesistektomi
ve sfinkterotomi sonrası sık olarak ortaya çıkmaktadır. Safra
reflüsü operasyon olmadan da oluşabilmektedir. Primer safra
reflüsü diye adlandırılan bu durum çocuklarda ve erişkinlerde görülmektedir. Safra içeriğinin mide mukozasına teması
sonucu endoskopik ve histolojik olarak görülebilen patolojiler ortaya çıkmaktadır. Bu durum safra gastropatisi olarak
da tanımlanmaktadır (1,2). Endoskopik olarak eritem, hiperemi, erezyon ve ülser görülebilmektedir. Histolojik olarak
en sık bulgu foveolar hiperplazi ve glandın kistik dilatasyonu
olmakla birlikte kronik inflamasyon ve intestinal metaplazi
de görülebilmektedir (3,4). Primer safra reflüsünün sebebi
tam olarak bilinmemekle beraber duodenogastrik antireflü mekanizmaların yetersizliği sonucu olduğu düşünülmektedir. Safra ve duodenal içeriğin pH?sı mide sıvısına göre daha
yüksek (asidite daha düşük) olduğu için alkalen reflü gastrit olarak da adlandırılmaktadır. Alkalen reflü gastrit tanısı
koymak bazen midesinde safra saptanan hastaların herhangi
bir semptomu olmaması yüzünden sorunlu olabilmektedir.
Midede safra varlığı direkt endoskopik olarak, Bilitec yöntemi veya sintigrafik olarak saptanabilmektedir. Ancak bu yöntemlerle gastropatinin varlığı gösterilemez. Tanı için histopatolojik inceleme gereklidir (5-12). Tedavide proton pompa
inhibitörleri (PPİ), antasitler ve sukralfatın faydalı olduğunu
bildiren yayınlar vardır (13-18). Ursodeoksikolik asitin ve
kolestraminin etkisi bazı soru işaretleri taşımaktadır (15,18).
Medikal tedavi ilk tercih edilecek tedavidir. Cerrahi tedavi zorunlu hallerde yapılmalıdır (14). Seçilen yöntem genellikle
Roux en Y diversiyon operasyonudur. Tedavide PPİ ve antasitler kullanılmış hem semptomatik ve hem de histopatolojik
anomalilerin düzeldiği görülmüştür. Ayrıca endoskopik olarak safra reflüsünün azaldığı saptanmıştır. Sukralfat da bazı
hastalarda başarı ile kullanılmıştır. Ursodeoksikolik asit ve
kolestramin de tedavide kullanılmakta birlikte etkileri net
olarak belirlenmemiştir. Daha önceki yayınlarda klinik ve
endoskopik düzelme bildirilirken histolojik bulgularda deği-
şiklik olmadığı bildirilmektedir. Tedaviye dirençli vakalarda
cerrahi diversiyon operasyonu yapılmaktadır. Biz bu çalışmada opere olmamış primer safra reflüsü olan hastalarda ursodeoksikolik asit tedavisinin klinik, endoskopik ve histolojik
etkilerini değerlendirmek istedik.
Olgu
Cerrahi girişim olmadan ortaya çıkan primer safra reflüsü-
nün sebebi net olarak bilinmemekle beraber duodenogastrik
reflüyü önleyici mekanizmalardaki yetersizlik sorumlu tutulmaktadır. Safra içeriği mide mukozası için agressif bir faktör
olarak davranmakta ve kronik inflamasyona yol açmaktadır.
Tipik histolojik bulgular foveolar hiperplazi, kronik inflamasyon ve intestinal metaplazi şeklinde görülebilmektedir. Safra
reflüsü veya diğer bir tanımlamayla alkalen reflü gastritte çe-
şitli tedavi seçenekleri denenmiş olup PPİ, antasit ve sukralfatın etkili olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur. Usodeoksikolik asitin tedavide kullanılmasına ilişkin bilgilerimiz 1986
yılına ait bir çalışmaya dayanmaktadır. O tarihten bu yana
bu konudaki yayınlarda bir duraklama göze çarpmaktadır.
Bu nedenle bu konudaki bilgilerimizin güncellenmesine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz. Ülkemizde Sağlık Uygulama
Talimatı (SUT) ile alkalen reflü tanısıyla ursodeoksikolik asit
geri ödeme kapsamındadır. Çalışmamızda hastaların büyük
çoğunluğunda semptomlarda tedavi ile anlamlı iyileşme gö-
rüldüğü saptanmıştır. Aynı şekilde endoskopik olarak tedavi
sonrası yapılan kontrol endoskopisinde de safra reflüsünde
anlamlı azalma gözlenmiştir. Safra reflüsündeki azalmanın
nedeni net olarak bilinmese de safra içeriğinin ursodeoksikolik asit tedavisi ile değişmesine bağlanmaktadır. Midede safra
varlığı endoskopik olarak, Bilitec yöntemi ve sintigrafik olarak gösterilebilir. Bu yöntemlerin birbirlerine benzer etkinlikte olduğu bildirilmektedir (1-3,10-12). Histolojik bulgular değerlendirildiğinde iki aylık tedavi sonrası 61 hastanın kronik inflamasyon saptanan altısında kontrol incelemede normal mukoza saptanması anlamlı değildir (%9.9). Bu anlamda
bugün güncellenen bilgilerimiz otuz yıl öncesinden farklı de-
ğildir. Çalışmamızda histolojik olarak inflamasyona yol açan
veya tedaviye katkıda bulunan diğer faktörler (Helicobacter
pylori varlığı ve PPİ kullanımı) sabit tutularak değerlendirilmeye katılmadı. Bu gruptaki hastaların ursodeoksikolik asit
tedavisi bitene kadar mevcut durumları korundu. Diğer bir
deyişle PPİ kullanan hastalar kullanmaya devam etti ve Helicobacter pylori pozitif ise tedavi sonuna kadar eradikasyon
tedavisi verilmedi. Bu sayede oluşabilecek histolojik deği-
şikliklerin ursodeoksikolik asit tedavisinin sonucunda ortaya çıkması sağlanmaya çalışıldı. Histolojik preparatlar daha
önceki histolojik bulgulardan haberdar olmayan patologlarca
değerlendirildi. Hastalarda anlamlı bulunan klinik ve endoskopik iyileşmenin hekimin subjektif gözlemine bağlı olması
çalışmamızın zayıf yönünü oluşturduğu söylenebilir. Histolojik bulguların rapor edilmesi patologlarca kronik gastrit,
kronik aktif gastrit, inaktif gastrit, hafif gastrit ve kronik inflamasyon gibi farklı tanımlamalar şeklinde olmuştur. Hastaların endoskopi raporları farklı endoskopistler tarafından verilmiştir. Histolojik bulgu olarak foveolar hiperplazi literatürde
başlıca bulgu olarak belirtilmesine karşın bu çalışmamızda
patologlar tarafından en sık rapor edilen bulgu olmamıştır.
Tedavide PPİ?lar, antiasitler, sukralfalt, ursodeoksikolik asit
ve kolestramin kullanılmaktadır. Ancak bu konuda yapılmış
geniş çaplı randomize yayınlar yeterli değildir. Prostaglandin
analogları etkisiz bulunmuştur. Literatürde ursodeoksikolik
asit tedavisi ile semptomlarda ve endoskopik bulgularda iyileşme gözlendiği halde histolojik iyileşme gözlenmemektedir. Tersine sukralfatla histolojik düzelme olmasına rağmen
semptomlarda veya endoskopik bulgularda düzelme olmamaktadır. PPİ ve antiasit kombinasyonu hem endoskopik
hem de histolojik bulgularda düzelme sağlamaktadır (13-18).
Bizim bulgularımız da literatüre paralel bulunmuştur. Histolojik bulgularda düzelme olmaması, ursodeoksikolik asit tedavisinin ancak ilacın alındığı sürede etkili olduğu, kalıcı bir
düzelme sağlamadığı sonucuna varmamıza yol açabilecek bir
bulgudur.
Sonuç olarak bu bulgularla alkalen reflü gastrit tedavisinde
ursodeoksikolik asitin klinik ve endoskopik bulguları düzeltmede etkili, histolojik bulguları düzeltmede ise etkisiz oldu-
ğunu söyleyebiliriz.
Gereç ve Yöntem
Endoskopik olarak alkalen reflü gastrit tanısı olan ve ursodeoksikolik asit tedavisi verilen 72 hasta değerlendirildi. Hastalar 2015-2016 yılları arası Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
Gastroenteroloji Endoskopi Ünitemize başvuranlar arasından
seçildi. Bunlardan 61 tanesine 4 haftalık ursodeoksikolik asit
tedavi sonrası kontrol endoskopi yapıldı. Onbir hasta kontrol
endoskopi yaptırmadı. Daha önce PPİ alanlara tedaviye devam etmesi istendi. PPİ almayanlara ise ilave edilmedi. Helicobacter pylori varlığı dikkate alınmadı. Tedavi süresince eradikasyon tedavisi verilmedi. Histolojik incelemeler rutin işleyiş
içinde değişik patologlar tarafından daha öncesi bilinmeden
(kör olarak) değerlendirildi. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Etik Kurul onayı alındı. İstatistiki analiz için SPSS programı kullanıldı. Tanımlayıcı istatistikler uygulandı.
Bulgular
Çalışmaya alınan hastaların 38?i (%52.7) kadın, 34?ü (%47.3)
erkekti. En küçük yaş 19, en büyük yaş 81 olup ortalama
yaş 50 idi. Tedavi sonrası 72 hastanın 54?ü (%75) tedaviden
fayda gördüğünü bildirdi. Hastalardan kontrol endoskopi
yapılan 61 hastanın 16?sında (%26.3) endoskopik tanı yine
alkalen reflü gastrit olarak geldi. Kontrol histolojik inceleme
yapılan 61 hastanın 6?sında (%9.9) kronik gastrit ve inflamasyon yerine normal mukoza saptandı. Diğer 55 hastada histolojik bulgularda değişiklik olmadı. İlk histolojik incelemede
52 hastada kronik gastrit ve inflamasyon bulguları, 9 hastada
intestinal metaplazi, 6 hastada foveolar hiperplazi, 5?inde lenfoid folikül saptandı. Bulgularımız (Tablo 1,2,3) ve (Resim
1,2,3)?te gösterilmiştir.
Tartışma
Cerrahi girişim olmadan ortaya çıkan primer safra reflüsü-
nün sebebi net olarak bilinmemekle beraber duodenogastrik
reflüyü önleyici mekanizmalardaki yetersizlik sorumlu tutulmaktadır. Safra içeriği mide mukozası için agressif bir faktör
olarak davranmakta ve kronik inflamasyona yol açmaktadır.
Tipik histolojik bulgular foveolar hiperplazi, kronik inflamasyon ve intestinal metaplazi şeklinde görülebilmektedir. Safra
reflüsü veya diğer bir tanımlamayla alkalen reflü gastritte çe-
şitli tedavi seçenekleri denenmiş olup PPİ, antasit ve sukralfatın etkili olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur. Usodeoksikolik asitin tedavide kullanılmasına ilişkin bilgilerimiz 1986
yılına ait bir çalışmaya dayanmaktadır. O tarihten bu yana
bu konudaki yayınlarda bir duraklama göze çarpmaktadır.
Bu nedenle bu konudaki bilgilerimizin güncellenmesine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz. Ülkemizde Sağlık Uygulama
Talimatı (SUT) ile alkalen reflü tanısıyla ursodeoksikolik asit
geri ödeme kapsamındadır. Çalışmamızda hastaların büyük
çoğunluğunda semptomlarda tedavi ile anlamlı iyileşme gö-
rüldüğü saptanmıştır. Aynı şekilde endoskopik olarak tedavi
sonrası yapılan kontrol endoskopisinde de safra reflüsünde
anlamlı azalma gözlenmiştir. Safra reflüsündeki azalmanın
nedeni net olarak bilinmese de safra içeriğinin ursodeoksikolik asit tedavisi ile değişmesine bağlanmaktadır. Midede safra
varlığı endoskopik olarak, Bilitec yöntemi ve sintigrafik olarak gösterilebilir. Bu yöntemlerin birbirlerine benzer etkinlikte olduğu bildirilmektedir (1-3,10-12). Histolojik bulgular değerlendirildiğinde iki aylık tedavi sonrası 61 hastanın kronik inflamasyon saptanan altısında kontrol incelemede normal mukoza saptanması anlamlı değildir (%9.9). Bu anlamda
bugün güncellenen bilgilerimiz otuz yıl öncesinden farklı de-
ğildir. Çalışmamızda histolojik olarak inflamasyona yol açan
veya tedaviye katkıda bulunan diğer faktörler (Helicobacter
pylori varlığı ve PPİ kullanımı) sabit tutularak değerlendirilmeye katılmadı. Bu gruptaki hastaların ursodeoksikolik asit
tedavisi bitene kadar mevcut durumları korundu. Diğer bir
deyişle PPİ kullanan hastalar kullanmaya devam etti ve Helicobacter pylori pozitif ise tedavi sonuna kadar eradikasyon
tedavisi verilmedi. Bu sayede oluşabilecek histolojik deği-
şikliklerin ursodeoksikolik asit tedavisinin sonucunda ortaya çıkması sağlanmaya çalışıldı. Histolojik preparatlar daha
önceki histolojik bulgulardan haberdar olmayan patologlarca
değerlendirildi. Hastalarda anlamlı bulunan klinik ve endoskopik iyileşmenin hekimin subjektif gözlemine bağlı olması
çalışmamızın zayıf yönünü oluşturduğu söylenebilir. Histolojik bulguların rapor edilmesi patologlarca kronik gastrit,
kronik aktif gastrit, inaktif gastrit, hafif gastrit ve kronik inflamasyon gibi farklı tanımlamalar şeklinde olmuştur. Hastaların endoskopi raporları farklı endoskopistler tarafından verilmiştir. Histolojik bulgu olarak foveolar hiperplazi literatürde
başlıca bulgu olarak belirtilmesine karşın bu çalışmamızda
patologlar tarafından en sık rapor edilen bulgu olmamıştır.
Tedavide PPİ?lar, antiasitler, sukralfalt, ursodeoksikolik asit
ve kolestramin kullanılmaktadır. Ancak bu konuda yapılmış
geniş çaplı randomize yayınlar yeterli değildir. Prostaglandin
analogları etkisiz bulunmuştur. Literatürde ursodeoksikolik
asit tedavisi ile semptomlarda ve endoskopik bulgularda iyileşme gözlendiği halde histolojik iyileşme gözlenmemektedir. Tersine sukralfatla histolojik düzelme olmasına rağmen
semptomlarda veya endoskopik bulgularda düzelme olmamaktadır. PPİ ve antiasit kombinasyonu hem endoskopik
hem de histolojik bulgularda düzelme sağlamaktadır (13-18).
Bizim bulgularımız da literatüre paralel bulunmuştur. Histolojik bulgularda düzelme olmaması, ursodeoksikolik asit tedavisinin ancak ilacın alındığı sürede etkili olduğu, kalıcı bir
düzelme sağlamadığı sonucuna varmamıza yol açabilecek bir
bulgudur.
Sonuç olarak bu bulgularla alkalen reflü gastrit tedavisinde
ursodeoksikolik asitin klinik ve endoskopik bulguları düzeltmede etkili, histolojik bulguları düzeltmede ise etkisiz oldu-
ğunu söyleyebiliriz.
Kaynaklar
1. Feldman M, Edward LL, ?Gastritis?? in Sleisenger and Fordtran?s Gastrointestinal and Liver Disease. Pathophysiology/Diagnosis/Management,
M. Feldman, S. F. Lawrence, andJ. B. Lawrence, Eds., pp.880-881, Saunders, Philadelphia, Pa,USA, 10th edition, 2015.
2. Pamela J Jensen, Mark Feldman. Acute hemorrhagic erosive gastropathy and chronic chemical gastropathy.Literature review current through:
Apr 2017. | This topic last updated: Dec 17, 2015. UpToDate.
3. Niemelä S. Duodenogastric reflux in patients with upper abdominal
complaints or gastric ulcer with particular reference to reflux-associated
gastritis. Scand J Gastroenterol Suppl 1985;115:1-56.
4. Dixon MF, O?Connor HJ, Axon AT, et al. Reflux gastritis: distinct histopathological entity? J Clin Pathol 1986;39:524-30.
5. Weinstein WM, Buch KL, Elashoff J, et al. The histology of the stomach in symptomatic patients after gastric surgery: a model to assess selective patterns of gastric mucosal injury. Scand J Gastroenterol Suppl
1985;109:77-89.
6. Nakamura M, Haruma K, Kamada T, et al. Duodenogastric reflux is associated with antral metaplastic gastritis. Gastrointest Endosc 2001;53:53-9.
7. Orchard R, Reynolds K, Fox B, et al. Effect of lysolecithin on gastric
mucosal structure and potential difference. Gut 1977;18:457-61.
8. Eastwood GL. Effect of pH on bile salt injury to mouse gastric mucosa. A
light- and electron-microscopic study. Gastroenterology 1975;68:1456-65.
9. Karttunen T, Niemelä S. Campylobacter pylori and duodenogastric reflux in peptic ulcer disease and gastritis. Lancet 1988;1:118. 10. Bondurant FJ, Maull KI, Nelson HS Jr, et al. Bile reflux gastritis. South
Med J 1987;80:161-5.
11. Stein HJ, Smyrk TC, DeMeester TR, et al. Clinical value of endoscopy
and histology in the diagnosis of duodenogastric reflux disease. Surgery
1992;112:796-803.
12. Niemelä S, Karttunen T, Heikkilä J, Lehtola J. Characteristics of reflux
gastritis. Scand J Gastroenterol 1987;22:349-54.
13. Chen H, Li X, Ge Z, et al. Rabeprazole combined with hydrotalcite is
effective for patients with bile reflux gastritis after cholecystectomy. Can
J Gastroenterol 2010;24:197-201.
14. Davidson ED, Hersh T. The surgical treatment of bile reflux gastritis: a
study of 59 patients. Ann Surg 1980;192:175-8.
15. Stefaniwsky AB, Tint GS, Speck J, et al. Ursodeoxycholic acid treatment
of bile reflux gastritis. Gastroenterology 1985;89:1000-4.
16. Buch KL, Weinstein WM, Hill TA, et al. Sucralfate therapy in patients
with symptoms of alkaline reflux gastritis. A randomized, double-blind
study. Am J Med 1985;79:49-54.
17. Nicolai JJ, van de Stadt J, Tytgat GN. Double-blind crossover trial of prostaglandin E2 in postgastrectomy reflux gastritis. Dig Dis Sci
1986;31:1281-6.
18. Nicolai JJ, Speelman P, Tytgat GN,et al. Comparison of the combination
of cholestyramine/alginates with placebo in the treatment of postgastrectomy biliary reflux gastritis. Eur J Clin Pharmacol 1981;21:189-94.