Nisan 2018 / (26 - 1)
Kolonoskopi ile saptanan intestinal endometriozis: Nadir bir olgu sunumu
Yazarlar
Bilge BAŞ1, Bülent DİNÇ2, Nazif Hikmet AKSOY3, Ayhan Hilmi ÇEKİN1
Kurumlar
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1Gastroenteroloji Bölümü, Antalya
Atatürk Devlet Hastanesi, 2Genel Cerrahi Bölümü, 3Patoloji Bölümü, Antalya
Özet
Endometriozis fonksiyonel endometrial stroma ve glandların uterus kavitesi
dışında yerleşmesidir. Ektopik endometrium dokusu çoğunlukla pelvik organlar, overler, pelvik periton, rektovajinal septum ve servikse yayılır. Bunlar
arasında intestinal endometriozis nadir görülen önemli bir durumdur. İntestinal endometriosiz en sık rektosigmoid ve rektovajinal septumda görülür.
Periyodik rektal kanama, pelvik ağrı en belirgin semptomlarıdır. Bu vaka
sunumunda, pelvik ağrı ve rektal kanama şikayeti olan ve intestinal endometriozis tanısı koyulan hasta sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler
Endometriozis, rektal kanama, pelvik ağrı, kolonoskopi
Giriş
Endometriozis, fonksiyonel endometrium dokusunun uterin
kavite dışındaki alanlarda ektopik olarak bulunmasıyla olu-
şan benign bir hastalıktır. Genellikle üreme çağındaki kadınlarda görülür (1). Uterus kasları icinde yerleşen endometrial
dokuya internal endometriozis, diğer alanlarda görülenlere
ise eksternal endometriozis denir (2). Endometriozis en sık
pelvik boşlukta görülmekle beraber, ekstrapelvik endometriozis şeklinde vücudun her organında görülebilir. Ektopik
endometrium dokusunun sıklıkla görüldüğü pelvik organlar;
overler, pelvik periton, rektovajinal septum, Douglas boşlu-
ğu ve servikstir. Pelvik organlar dışında vücutta akciğerler,
plevra, diyafragma, barsaklar, safra kesesi, böbrekler, üreterler, umblikus, cilt, santral sinir sistemi ve ekstremiteler
gibi hemen her organda görülebilir (3). İntestinal tutulum
özellikle rektosigmoid bölgededir. Pelvik endometrioziste
hastalar, menstruasyonun periyodunun 3-4 gün öncesinden
başlayıp kanamanın ilk birkaç gününe kadar devam eden
siklik ağrılardan şikayet ederken intestinal endometrioziste
farklı şiddetlerde periyodik rektal kanama, pelvik ağrı, karın
ağrısı, konstipasyon ya da tekrarlayan diyare, şişkinlik, gaz
en belirgin semptomlardır. Bu şikayetlerin yanı sıra ileus ve
akut batın gibi acil klinik durumlara da yol açabilirler. Bu
nedenle intestinal endometriozis; Crohn hastalığı, apandisit, iskemik kolit, divertikülit, soliter rektal ülser ve maligniteler ile karıştırılabilir, bu da teşhisin geç konulmasına neden
olabilir (4). Bu nedenle tanı ve tedavide gastroenterologların,
jinekologların, cerrahların ve patologların ortak çalışmaları
gerekmektedir.
Burada pelvik ağrı ve rektal kanama nedeni ile başvuran ve intestinal endometriyozis teşhisi konulan hasta sunulmaktadır.
Olgu
Fonksiyonel endometriyal gland ve stromanın uterin kavite dışında bulunması olarak kabul edilen endometriozisin
reprodüktif dönemdeki kadınlardaki prevalansı %8-15 arasında değişmektedir (5). Endometriozis vücudun değişik bölgelerinde yerleşebilmektedir. Pelvik yerleşim en sık overlerde
(%54.9), posterior broad ligamentde (%35.2), anterior culde-sac?da (%34.6), posterior cul-de-sac?da (%34) ve uterosakral ligamentde (%28) olmaktadır (1). Pelvis dışı yerleşim
en sık bağırsak, deri ve akciğerde gözlemlenir. İntestinal endometriozisin en sık yerleşim yerleri ise rektosigmoid (%74)
ve rektovajinal septumdur (%12), daha az olarak ince barsaklar, çekum (%2) ve appendiksde (%3) olabilir (4).
Endometriozisin patogenezinde değişik teoriler ortaya atılmıştır. Metaplazi teorisi, vasküler yayılım, retrograd menstruasyon gibi pek çok teori mevcut olsa da günümüzde en
fazla kabul göreni menstruasyon sırasında hala can¬lı olan
endometrial hücrelerin taşınmasına dayanan transplantasyon
teorisidir (6). Ancak bu teorilerin hiçbiri beyin, akciğer gibi
uzak organlardaki endometriozisi açıklamaz (1).
Endometriozis tanısı alan olguların üçte biri asemptomatiktir.
Klinik bulguların şiddeti de hastaya göre değişir. En sık karşı-
laşılan şikayetler pelvik ağrı, sekonder dismenore, disparoni,
adet düzensizliği ve infertilitedir (5). İntestinal endometriozisli hastalar asemptomatik olabilecekleri gibi, hastalarda rektal kanama, şiddetli pelvik ağrı, karın ağrısı, konstipasyon, diyare ve gaz şikayetleri olabilir. Bunlar arasında rektal kanama
en önemli semptom olmaktadır (4). Vakamızın da karın ağrı-
sı, rektal kanama, kabızlık şikayetleri mevcuttu. Ancak hastanın rektal kanamasının menstruel sikluslar ile ilişkisi yoktu.
İntestinal endometriozisli hastalarda tablo Crohn hastalığı,
appendisit, iskemik kolit, divertikülit, malignite ve soliter
rektal ülseri ile karışabileceğinden tanı sıklıkla zor ve geç konulabilmektedir (4). Bizim hastamızda kolonoskopide endoskopun geçişine izin vermeyen obstrüksiyon ve endometriozis
dokusunun vejetan görünümde olması öncelikle malignite
düşündürmüş olup tanıyı kesinleştirmek için kolonoskopi ile
multiple biyopsiler alınmıştır. Üç kez tekrarlanan patolojik
inceleme sonrasında tam bir tanı konulamaması ve obstrüksiyonun olması nedeniyle tekrar kolonoskopi planlanmadan
cerrahi yapılmıştır. Ülser ve inflamasyonun belirgin olduğu olgularda lezyon histopatolojik incelemede soliter rektal ülser ya da inflamatuvar
barsak hastalığı ile karışabilir. Mukozanın normal morfolojide olduğu tubal metaplazi gelişen olgularda siliaların görülmesi endometrial glandların ayırt edilmesinde yararlı olabilir.
CK7, CK20, CDX2 ve ER paneli uygulanması şüpheli olgularda endometriozis tanısında yararlıdır (7). Bizim vakamızda
CK7, CK10, CK20, CDX2 ve ER paneli uygulanmış ve endometriozis ile uyumlu bulunmuştur (Resim 3,4).
Kolonik endometrioziste bizim vakamız gibi lümeni daraltan
lezyonun obstrüksiyon yapmasına bağlı perforasyon ve peritonit olabilmektedir. Bu da akut batın ve acil operasyona
sebep olabilir. İnce barsak tutulumunda ise Crohn hastalığı
kliniğine benzer şekilde daha çok karın ağrısı ve şişkinlik ön
planda olmaktadır. Çekumu tutan endometrioziste özellikle
menstrual siklus dönemlerinde akut apandisiti taklit eden
klinik görülebilir. Appendiks endometriozisi ise nadir olarak
appendektomi materyallerinde görülebilmektedir. İntestinal
endometriozisin tedavisinde genellikle cerrahi yöntem tercih
edilmektedir (6). Hormon supresyon tedavisi genellikle cerrahi yapılamayan hastalarda kullanılsa da yanıtlar genellikle
iyi değildir. Hormonal tedavinin ilerleyen endometriozisin
oluşturduğu ülser, düz kas hipertrofisi, hemoraji ve inflamasyondan kaynaklanan adezyona bağlı darlık semptomları üzerinde düzeltici etkisi yoktur. Cerrahi yöntem olarak tutulmuş
barsak segmentinin rezeksiyonu ve anastomoz tercih edilen
yöntemdir.
Tartışma
Fonksiyonel endometriyal gland ve stromanın uterin kavite dışında bulunması olarak kabul edilen endometriozisin
reprodüktif dönemdeki kadınlardaki prevalansı %8-15 arasında değişmektedir (5). Endometriozis vücudun değişik bölgelerinde yerleşebilmektedir. Pelvik yerleşim en sık overlerde
(%54.9), posterior broad ligamentde (%35.2), anterior culde-sac?da (%34.6), posterior cul-de-sac?da (%34) ve uterosakral ligamentde (%28) olmaktadır (1). Pelvis dışı yerleşim
en sık bağırsak, deri ve akciğerde gözlemlenir. İntestinal endometriozisin en sık yerleşim yerleri ise rektosigmoid (%74)
ve rektovajinal septumdur (%12), daha az olarak ince barsaklar, çekum (%2) ve appendiksde (%3) olabilir (4).
Endometriozisin patogenezinde değişik teoriler ortaya atılmıştır. Metaplazi teorisi, vasküler yayılım, retrograd menstruasyon gibi pek çok teori mevcut olsa da günümüzde en
fazla kabul göreni menstruasyon sırasında hala can¬lı olan
endometrial hücrelerin taşınmasına dayanan transplantasyon
teorisidir (6). Ancak bu teorilerin hiçbiri beyin, akciğer gibi
uzak organlardaki endometriozisi açıklamaz (1).
Endometriozis tanısı alan olguların üçte biri asemptomatiktir.
Klinik bulguların şiddeti de hastaya göre değişir. En sık karşı-
laşılan şikayetler pelvik ağrı, sekonder dismenore, disparoni,
adet düzensizliği ve infertilitedir (5). İntestinal endometriozisli hastalar asemptomatik olabilecekleri gibi, hastalarda rektal kanama, şiddetli pelvik ağrı, karın ağrısı, konstipasyon, diyare ve gaz şikayetleri olabilir. Bunlar arasında rektal kanama
en önemli semptom olmaktadır (4). Vakamızın da karın ağrı-
sı, rektal kanama, kabızlık şikayetleri mevcuttu. Ancak hastanın rektal kanamasının menstruel sikluslar ile ilişkisi yoktu.
İntestinal endometriozisli hastalarda tablo Crohn hastalığı,
appendisit, iskemik kolit, divertikülit, malignite ve soliter
rektal ülseri ile karışabileceğinden tanı sıklıkla zor ve geç konulabilmektedir (4). Bizim hastamızda kolonoskopide endoskopun geçişine izin vermeyen obstrüksiyon ve endometriozis
dokusunun vejetan görünümde olması öncelikle malignite
düşündürmüş olup tanıyı kesinleştirmek için kolonoskopi ile
multiple biyopsiler alınmıştır. Üç kez tekrarlanan patolojik
inceleme sonrasında tam bir tanı konulamaması ve obstrüksiyonun olması nedeniyle tekrar kolonoskopi planlanmadan
cerrahi yapılmıştır. Ülser ve inflamasyonun belirgin olduğu olgularda lezyon histopatolojik incelemede soliter rektal ülser ya da inflamatuvar
barsak hastalığı ile karışabilir. Mukozanın normal morfolojide olduğu tubal metaplazi gelişen olgularda siliaların görülmesi endometrial glandların ayırt edilmesinde yararlı olabilir.
CK7, CK20, CDX2 ve ER paneli uygulanması şüpheli olgularda endometriozis tanısında yararlıdır (7). Bizim vakamızda
CK7, CK10, CK20, CDX2 ve ER paneli uygulanmış ve endometriozis ile uyumlu bulunmuştur (Resim 3,4).
Kolonik endometrioziste bizim vakamız gibi lümeni daraltan
lezyonun obstrüksiyon yapmasına bağlı perforasyon ve peritonit olabilmektedir. Bu da akut batın ve acil operasyona
sebep olabilir. İnce barsak tutulumunda ise Crohn hastalığı
kliniğine benzer şekilde daha çok karın ağrısı ve şişkinlik ön
planda olmaktadır. Çekumu tutan endometrioziste özellikle
menstrual siklus dönemlerinde akut apandisiti taklit eden
klinik görülebilir. Appendiks endometriozisi ise nadir olarak
appendektomi materyallerinde görülebilmektedir. İntestinal
endometriozisin tedavisinde genellikle cerrahi yöntem tercih
edilmektedir (6). Hormon supresyon tedavisi genellikle cerrahi yapılamayan hastalarda kullanılsa da yanıtlar genellikle
iyi değildir. Hormonal tedavinin ilerleyen endometriozisin
oluşturduğu ülser, düz kas hipertrofisi, hemoraji ve inflamasyondan kaynaklanan adezyona bağlı darlık semptomları üzerinde düzeltici etkisi yoktur. Cerrahi yöntem olarak tutulmuş
barsak segmentinin rezeksiyonu ve anastomoz tercih edilen
yöntemdir.
Kaynaklar
1. Solmaz Ö, Bozan M, Kanat B. Endometriozise bağlı akut apandisit: Olgu
sunumu. Kolon Rektum Hast Derg 2013;23:147-9.
2. Simoglou C, Zarogoulidis P, Machairiotis N, et al. Abdomi¬nal wall endometrioma mimicking an incarcerated hernia: a case report. Int J General Med 2012;5:569-71.
3. Singh A. Umbilical endometriosis mimicking as papilloma to general
surgeons: A case report. Australas Med J 2012;5:272-4
4. Kılıç ZMY, Özin Y, Kaçar Z, et al. İntestinal endometriozis: Nadir bir
olgu sunumu. Akademik Gastroenteroloji Dergisi 2008;7:114-7.
5. Soylu L, Aydın O, Aydın S, Özçay N. Akut apandisite neden olan endometriozise bağlı appendiks invaginasyonu: Olgu Sunumu. Ulusal Cer
Derg 2014;30:106-8.
6. Hasegawa T, Yoshida K, Matsui K. Endometriosis of the appendix resulting in perforated appendicitis. Case Rep Gastroenterol 2007;1:27-31.
7. Jiang W, Roma AA, Lai K, et al. Endometriosis involving the mucosa of
the intestinal tract: a clinicopathologic study of 15 cases. Mod Pathol
2013;26:1270-8