Ağustos 2018 / (26 - 2)
Kolon polipleri: Lokalizasyon, histoloji, boyut - beş yıllık kolonoskopik değerlendirme
Yazarlar
Yasin ŞAHİNTÜRK1, Ayhan Hilmi ÇEKİN2
Kurumlar
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Antalya Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, 1İç Hastalıkları Kliniği, 2Gastroenteroloji Kliniği, Antalya
Özet
Giriş ve Amaç:Kolon polipleri konusunda hasta sayısı fazla olan bir çalışma
yaparak konu hakkındaki epidemiyolojik verilere prevalans, histoloji, boyut
ve lokalizasyon konusunda katkı yapmak. Gereç ve Yöntem: 2012-2017
yılları arasında kolonoskopi yapılan 2512 hasta kolon polip prevalansı, histolojisi (hiperplastik, adenomatöz, serrated), boyutu (<1 cm ve >1 cm) ve
lokalizasyonuna (rektum, sigmoid kolon, inen kolon, transvers kolon, çıkan
kolon, çekum) göre değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 2.512 hastanın 876?sında (%34,9) polip saptandı. 104?ünde (%11,9) hiperplastik polip saptanırken, 10 (%1,1) hastada serrated polip, 650 (%74,3) hastada adenomatöz polip saptandı. Saptanan poliplerin 696 (%79,4) tanesi 1 cm?den
küçükken, 180 (%20,6) tanesi 1 cm?den büyüktü. Yerleşim bölgeleri incelendiğinde en sık rektal bölgede 323 (%36,9) polipler saptanırken proksimal
kolon kesimlerinde polip görülme yüzdesi azalmaktaydı. Yaş arttıkça polip
görülme sıklığı, adenamatöz histoloji varlığı ve polip boyutu artmaktaydı.
Erkeklerde polip saptanma yüzdesi, kadınlarda ise >1 cm polip saptanma
sıklığı daha fazlaydı. Sonuç: Çalışmamız literatüre göre yüksek hasta sayısı
içermesi nedeniyle değerli sonuçlar içermektedir. Epidemiyolojik açıdan literatür verilerine göre saptadığımız yüksek polip prevalansı tarama programlarında daha dikkatli davranmamız gerektiğini düşündürmüştür.
Anahtar Kelimeler
Kolon polip, prevalans, histoloji, lokalizasyon, boyut
Giriş
Mukoza veya submukoza epitelinden barsak lümeni içine
doğru çıkıntı yapan yapılara kolon polipleri denir (1). Kolon
polipleri malignite öncüsü olabilecekleri için bulundukları
lokalizasyon, boyutları ve histolojik tiplendirmesi son derece
önemlidir (2). Saptandıklarında eksize edilmeleri gelişebilecek malignitenin önüne geçilmesi ve histopatolojik değerlendirme açısından kolon poliplerinin yönetiminde en önemli
basamaktır (3).
Kolon polipleri non-neoplastik ve neoplastik olarak iki gruba ayrılmaktadır. Non-neoplastik polipler ağırlıklı olarak
hiperplastik polipleri içermekte olup, neoplastik poliplerde
ise büyük bir kısmı adenomatöz polipler oluşturmaktadır
(4). Adenomatöz polipler ise kendi içinde tübüler-tübülö-
villöz-villöz olarak ayrılmaktadır. Görülme sıklığı tübüler
(%65-80), tübülovillöz (%10-25) ve villöz (%5-15) adenomdur (4). Normal kolon mukozasında hücre çoğalması ve değişimi
sürekli olarak devam eder ve her 3-6 günde mukoza yüzeyi
yenilenir. Özellikle proliferatif çoğalma kriptin bazal 1/3?de
yoğun olarak devam eder. Bazalda büyüme ve farklılaşmaya
başlayan hücreler sonunda genellikle goblet hücresi olur (5).
Hiperplastik poliplerde farklılaşmada gecikme ve apoptozisde azalma görülmezken; adenomatöz poliplerde ise tam tersi
mekanizma nedeniyle artan proliferasyon ile beraber artan
sayıda hücreler kriptlere doğru yayılır (6).
Boyut ve malignite arasındaki ilişkiye bakıldığında ise; kılavuzlar polip boyutu için 10 mm sınırını malignite gelişmesi
açısından sınır kabul etmekte ve hastaların kolonoskopi takipleri polip boyutuna göre değişiklik göstermektedir. Polip
boyut, sayı ve histolojiyi içine alan kolon kanseri gelişimi açı-
sından risk sınıflamasına göre hastalar; düşük risk 1-2 adenom <10 mm, orta risk 3-4 küçük adenom veya >10 mm tek
adenom ve yüksek risk >5 küçük adenom veya >3 adenom ve
en az biri >10 mm şeklinde sınıflanmıştır (5). Kolorektal polipler kolorektal kanser dağılımına paralel olarak distal kolon ve rektumda daha sık görülürler. Küçük polipler için belirli bir lokalizasyon söylemek mümkün değilken, büyük polipler daha sık distal kolon yerleşimlidir (7,8).
Kolon polipleri anatomik olarak %40 oranında sağ kolon yerleşimli iken (çekum, çıkan kolon, hepatik fleksura, transvers
kolon) %31 sol kolon yerleşimli (splenik fleksura, inen kolon
ve sigmoid kolon) ve %29 oranında rektum yerleşimlidir.
1980?den bu yana kolon kanserleri sol kolondan sağa doğru
değişim göstermektedir (8).
Bu çalışmamızda kliniğimizde yapılan kolonoskopi sonuçlarında polip prevalansı, boyutu, histolojisi ve lokalizasyonu
ile ilgili sonuçları epidemiyolojik olarak dökümante etmeyi
amaçladık.
Olgu
Türkiye?de kolorektal polipler ve kolorektal kanser yapılan
çalışmalara göre incelendiğinde ABD ve Avrupa?daki sonuçlara göre daha az sıklıkta görülmektedir ve bunun en önemli nedeni tarama programlarındaki tıbbi eksiklikler ve hasta bazlı uyumsuzluklardır. Aynı zamanda ülkemizde kolon
polip prevalansını belirleyecek çapta geniş bir çalışma henüz
mevcut değildir. Mevcut çalışmalarda ortalama %20-25 civarında kolon polip prevalansı olduğunu görmekteyiz (9-10).
Çalışmamızda saptadığımız %34,9?luk polip görülme sıklığı
ise Avrupa ve Amerika?da yapılan birçok çalışma sonucuna
benzerlik göstermektedir. Bu noktada tarama programlarına
verilmesi gereken önem bir kez daha ön plana çıkmaktadır.
Erkeklerde kolon polip görüşme sıklığının kadınlara göre
2-3 kat daha fazla olduğunu gösteren çalışmalar mevcut olup
çalışmamızda da erkeklerde kolon polibi istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde fazla saptanmıştır fakat bu aradaki fark literatürdeki veriler kadar fazla değildir (11).
Poliplerin histolojik özellikleri malignite gelişimi açısından
en önemli basamağı oluşturmakta olup literatürde genel olarak adenomatöz polip görülme sıklığının hiperplastik poliplere göre 4-5 kat daha fazla olduğunu görmekteyiz. Shinya ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada tespit edilen poliplerin
%75?i adenomatöz ve %25?i hiperplastiktir (1). Çalışmamız-
da ise adenomatöz polipler %74,3, hiperplastik polipler ise
%11,9 oran ile literatüre paralellik göstermektedir. Literatürün aksine İtalya?da yapılan bir çalışmada ise sıkı Akdeniz
diyeti ile beslenen 314 kişinin poliplerinin histolojisi incelenmiş ve adenomatöz poliplerin sadece 1,5 kat daha sık gö-
rüldüğü saptanmıştır (12). Bu noktada özellikle Akdeniz tipi
beslenmenin polip gelişimi açısından koruyucu olabileceği
düşünülmekle birlikte konu hakkında ayrıntılı çalışmalara
ihtiyaç vardır. Çalışmamızda kolorektal adenomatöz polipleri
hiperplastik poliplerden 6 kat daha sık saptadığımız düşü-
nüldüğünde bu durumun literatür ile uyumlu olduğu düşü-
nülebilmektedir. Tübüler adenomlar adenomatöz poliplerin
%80-86?sını, villöz adenomlar %3-16?sını, tübülovillöz adenomlar %8-16?sını oluştururlar (13). Çalışmamızda saptadı-
ğımız histoloji sonuçları tübüler ve tübülövillöz adenomlar
açısından literatürle uyumlu olmakla birlikte villöz adenomları literatüre göre daha az sayıda saptadığımızı görmekteyiz.
Yaşla birlikte istatistiksel anlamlı düzeyde adenomatöz polip
gelişiminde artış olması özellikle kolon kanserinin de ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığının arttığı düşünüldüğünde
artan adenomatöz polip sıklığının bu duruma öncülük etmesi
beklenen bir bulgudur. Hastaların yaş ortalaması açısından
literatür incelendiğinde erkeklerde 53-59 yaş, kadınlarda 40-
46 yaş ve genel yaş ortalaması 43-61 arasında değişmektedir
(14). Çalışmamızda erkekler için yaş ortalaması literatür ile
uyumlu olmakla birlikte kadınlarda kolon poliplerini daha
geç yaşlarda saptadığımızı görmekteyiz. Özellikle anemi etiyolojisi araştırılırken fertil dönemdeki kadınlarda menstruasyon döngüsüne bağlı olarak kolonoskopik araştırmaların
geciktirilmesine bağlı kolon poliplerini daha geç yaşlarda
saptamış olabileceğimizi düşünmekteyiz.
Malignite gelişimi açısından bir diğer önemli parametre olan
polip boyutu incelendiğinde bu konuda literatürde yapılmış
çalışma sayısı kısıtlıdır. Polipler genel olarak 1 cm?den küçük
olmakla birlikte hastanın yaşı ve polibin kolonda bulundu-
ğu lokalizasyonu polip boyutunu etkileyen parametrelerdir.
Otopsi çalışmalarına göre polipler genel olarak %10-15 oranında 1 cm?den büyüktür (15). Kolon yerleşimi olarak bakıldığında ise özellikle proksimale ilerledikçe ortalama polip
boyutlarında artış göze çarpmaktadır (15). Çalışmamızda ise
1 cm?den büyük polip görülme sıklığı %20 olarak saptanmış
olup literatüre göre daha sık 1 cm?den büyük polip saptadı-
ğımız görülmektedir. Beklenildiği gibi 1 cm?den büyük polibi olan hastaların yaş ortalaması istatistiksel olarak anlamdı
düzeyde daha yüksektir. Buna ek olarak erkek cinsiyet de 1
cm?den büyük polip gelişimini artıran bir veri olarak saptanmıştır.
Lokalizasyon açısından değerlendirildiğinde kolorektal polipler distal kolon ve rektumda daha sık görülürler. Küçük
polipler için belirli bir lokalizasyon söylemek mümkün de-
ğilken, büyük polipler daha sık distal kolon yerleşimlidir
(7,8). Kolon polipleri anatomik olarak %40 oranında sağ
kolon yerleşimli iken (çekum, çıkan kolon, hepatik fleksura,
transvers kolon) %31 sol kolon yerleşimli (splenik fleksura,
inen kolon ve sigmoid kolon) ve %29 oranında rektum yerleşimlidir. 1980?den bu yana kolon kanserleri sol kolondan
sağa doğru değişim göstermektedir (8). Saptadığımız polipler lokalizasyon açısından değerlendirildiğinde literatürle
uyumlu bir şekilde en sık rektal bölgede 323 (%36,9) polip
saptanırken, sıklık sırasına göre inen kolonda 150 (%17,1),
transvers kolonda 145 (%16,6), sigmoid kolonda 131 (%15),
çıkan kolonda 69 (%7,9) ve çekumda 57 (%6,5) adet polip
saptanmıştır. Sol kolonda görülen polip yüzdesinde artış olduğunu saptayan yeni dönem çalışmalar ile karşılaştırıldığında sol kolonda görülen polip yüzdemizin düşük kaldığı ve sol
kolon polip görülme yüzdelerimizin literatürdeki eski dönem
çalışmalar ile uyumlu olduğu görülmüştür (16,17).
Sonuç olarak çalışmamızda kolonoskopi ile saptanan poliplerin prevalans, histoloji, boyut ve lokalizasyonu ile ilgili epidemiyolojik bilgiler edinildi. Literatür verilerine göre saptadığımız yüksek polip prevalansı tarama programlarında daha
dikkatli davranmamız gerektiğini düşündürmüştür. Bununla
birlikte her ne kadar sol kolon poliplerinin prevalansında artış saptamamış olsak da boyut ve histolojik özellikleri kanser
gelişimine daha yatkın olduğu için endoskopik incelemelerde
tüm kolonun ayrıntılı değerlendirmesi son derece önemlidir.
Gereç ve Yöntem
Araştırma popülasyonunu Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji kliniğinde 2012-2017 yılları arasında
kolonoskopi yapılan 2.512 hasta oluşturmaktadır. Hastalar daha önce polip saptanması, kolon kanseri öyküsü, inflamatuvar barsak hastalığı tanısı olması ve geçirilmiş kolon
operasyonu öyküsü olması durumunda araştırma popülasyonundan çıkarılmıştır. Polip saptanan 876 hasta poliplerin
patolojik sınıflamasına göre (hiperplastik, adenomatöz, serrated), boyutlarına göre <1 cm ve >1 cm ve lokalizasyonuna
göre (rektum, sigmoid kolon, inen kolon, transvers kolon,
çıkan kolon, çekum) olarak sınıflanmıştır.
Tanımlayıcı istatistikler frekans, yüzde, ortalama (mean),
standart sapma (SD) değerleri ile sunulmuştur. Kategorik
değişkenler arasındaki ilişkilerin analizinde Pearson ki-kare
testi kullanılmıştır. 0,05?den küçük p değerleri istatistiksel
olarak anlamlı kabul edilmiştir. Analizler SPSS 18.0 paket
programı ile yapılmıştır.
Bulgular
Çalışmaya alınan 2.512 hastanın 876?sında (%34,9) polip
saptanırken 1.636 (%65,1) hastada polip saptanmadı (Tablo
1). Polip saptanan hastalar histolojik olarak değerlendirildi-
ğinde 104?ünde (%11,9) hiperplastik polip saptanırken, 10
(%1,1) hastada serrated polip, 650 (%74,3) hastada adenomatöz polip saptandı. Adenomatöz polipler alt tiplerine göre
saptanan tüm poliplere oranlandığında 585 (%66,9) hastada
tübüler, 57 (%6,5) hastada tübülovillöz, 8 (%0,9) hastada ise Hastaların demografik bilgileri ile polip varlığı, boyutu ve
histolojisi karşılaştırıldığında polip saptanan hastaların yaş-
ları (55,41±12,48), polip saptanmayanlardan (50,37±13,91)
daha yüksek bulunmuştur (p <0,001). Cinsiyete göre polip
varlığı değerlendirildiğinde erkeklerde polip saptanma oranı (%38,5) kadınlardan (%32,2) yüksektir (p=0,037) (Tablo
5). Adenomatöz polipli hastaların yaşı hiperplastik poliplilere
göre daha düşük bulunmuştur (p=0,01). Tam tersine cinsiyetin ise polip histolojisini etkilemediği istatistiksel olarak
gösterilmiştir (p: 0.714) (Tablo 5). Polip boyutu 1 cm?den
küçük ve büyük olan hastaların demografik sonuçlarına göre
incelendiğinde 1 cm?den büyük polip boyutu olanların yaş
ortalaması polip boyutu 1 cm?den küçük grubun yaş ortalamasından daha yüksektir (p=0,043). Cinsiyete göre polip
boyutu değerlendirildiğinde kadınlarda 1 cm?den büyük polip görülme sıklığı erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde daha fazla saptanmıştır (p=0,024).
Tartışma
Türkiye?de kolorektal polipler ve kolorektal kanser yapılan
çalışmalara göre incelendiğinde ABD ve Avrupa?daki sonuçlara göre daha az sıklıkta görülmektedir ve bunun en önemli nedeni tarama programlarındaki tıbbi eksiklikler ve hasta bazlı uyumsuzluklardır. Aynı zamanda ülkemizde kolon
polip prevalansını belirleyecek çapta geniş bir çalışma henüz
mevcut değildir. Mevcut çalışmalarda ortalama %20-25 civarında kolon polip prevalansı olduğunu görmekteyiz (9-10).
Çalışmamızda saptadığımız %34,9?luk polip görülme sıklığı
ise Avrupa ve Amerika?da yapılan birçok çalışma sonucuna
benzerlik göstermektedir. Bu noktada tarama programlarına
verilmesi gereken önem bir kez daha ön plana çıkmaktadır.
Erkeklerde kolon polip görüşme sıklığının kadınlara göre
2-3 kat daha fazla olduğunu gösteren çalışmalar mevcut olup
çalışmamızda da erkeklerde kolon polibi istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde fazla saptanmıştır fakat bu aradaki fark literatürdeki veriler kadar fazla değildir (11).
Poliplerin histolojik özellikleri malignite gelişimi açısından
en önemli basamağı oluşturmakta olup literatürde genel olarak adenomatöz polip görülme sıklığının hiperplastik poliplere göre 4-5 kat daha fazla olduğunu görmekteyiz. Shinya ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada tespit edilen poliplerin
%75?i adenomatöz ve %25?i hiperplastiktir (1). Çalışmamız-
da ise adenomatöz polipler %74,3, hiperplastik polipler ise
%11,9 oran ile literatüre paralellik göstermektedir. Literatürün aksine İtalya?da yapılan bir çalışmada ise sıkı Akdeniz
diyeti ile beslenen 314 kişinin poliplerinin histolojisi incelenmiş ve adenomatöz poliplerin sadece 1,5 kat daha sık gö-
rüldüğü saptanmıştır (12). Bu noktada özellikle Akdeniz tipi
beslenmenin polip gelişimi açısından koruyucu olabileceği
düşünülmekle birlikte konu hakkında ayrıntılı çalışmalara
ihtiyaç vardır. Çalışmamızda kolorektal adenomatöz polipleri
hiperplastik poliplerden 6 kat daha sık saptadığımız düşü-
nüldüğünde bu durumun literatür ile uyumlu olduğu düşü-
nülebilmektedir. Tübüler adenomlar adenomatöz poliplerin
%80-86?sını, villöz adenomlar %3-16?sını, tübülovillöz adenomlar %8-16?sını oluştururlar (13). Çalışmamızda saptadı-
ğımız histoloji sonuçları tübüler ve tübülövillöz adenomlar
açısından literatürle uyumlu olmakla birlikte villöz adenomları literatüre göre daha az sayıda saptadığımızı görmekteyiz.
Yaşla birlikte istatistiksel anlamlı düzeyde adenomatöz polip
gelişiminde artış olması özellikle kolon kanserinin de ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığının arttığı düşünüldüğünde
artan adenomatöz polip sıklığının bu duruma öncülük etmesi
beklenen bir bulgudur. Hastaların yaş ortalaması açısından
literatür incelendiğinde erkeklerde 53-59 yaş, kadınlarda 40-
46 yaş ve genel yaş ortalaması 43-61 arasında değişmektedir
(14). Çalışmamızda erkekler için yaş ortalaması literatür ile
uyumlu olmakla birlikte kadınlarda kolon poliplerini daha
geç yaşlarda saptadığımızı görmekteyiz. Özellikle anemi etiyolojisi araştırılırken fertil dönemdeki kadınlarda menstruasyon döngüsüne bağlı olarak kolonoskopik araştırmaların
geciktirilmesine bağlı kolon poliplerini daha geç yaşlarda
saptamış olabileceğimizi düşünmekteyiz.
Malignite gelişimi açısından bir diğer önemli parametre olan
polip boyutu incelendiğinde bu konuda literatürde yapılmış
çalışma sayısı kısıtlıdır. Polipler genel olarak 1 cm?den küçük
olmakla birlikte hastanın yaşı ve polibin kolonda bulundu-
ğu lokalizasyonu polip boyutunu etkileyen parametrelerdir.
Otopsi çalışmalarına göre polipler genel olarak %10-15 oranında 1 cm?den büyüktür (15). Kolon yerleşimi olarak bakıldığında ise özellikle proksimale ilerledikçe ortalama polip
boyutlarında artış göze çarpmaktadır (15). Çalışmamızda ise
1 cm?den büyük polip görülme sıklığı %20 olarak saptanmış
olup literatüre göre daha sık 1 cm?den büyük polip saptadı-
ğımız görülmektedir. Beklenildiği gibi 1 cm?den büyük polibi olan hastaların yaş ortalaması istatistiksel olarak anlamdı
düzeyde daha yüksektir. Buna ek olarak erkek cinsiyet de 1
cm?den büyük polip gelişimini artıran bir veri olarak saptanmıştır.
Lokalizasyon açısından değerlendirildiğinde kolorektal polipler distal kolon ve rektumda daha sık görülürler. Küçük
polipler için belirli bir lokalizasyon söylemek mümkün de-
ğilken, büyük polipler daha sık distal kolon yerleşimlidir
(7,8). Kolon polipleri anatomik olarak %40 oranında sağ
kolon yerleşimli iken (çekum, çıkan kolon, hepatik fleksura,
transvers kolon) %31 sol kolon yerleşimli (splenik fleksura,
inen kolon ve sigmoid kolon) ve %29 oranında rektum yerleşimlidir. 1980?den bu yana kolon kanserleri sol kolondan
sağa doğru değişim göstermektedir (8). Saptadığımız polipler lokalizasyon açısından değerlendirildiğinde literatürle
uyumlu bir şekilde en sık rektal bölgede 323 (%36,9) polip
saptanırken, sıklık sırasına göre inen kolonda 150 (%17,1),
transvers kolonda 145 (%16,6), sigmoid kolonda 131 (%15),
çıkan kolonda 69 (%7,9) ve çekumda 57 (%6,5) adet polip
saptanmıştır. Sol kolonda görülen polip yüzdesinde artış olduğunu saptayan yeni dönem çalışmalar ile karşılaştırıldığında sol kolonda görülen polip yüzdemizin düşük kaldığı ve sol
kolon polip görülme yüzdelerimizin literatürdeki eski dönem
çalışmalar ile uyumlu olduğu görülmüştür (16,17).
Sonuç olarak çalışmamızda kolonoskopi ile saptanan poliplerin prevalans, histoloji, boyut ve lokalizasyonu ile ilgili epidemiyolojik bilgiler edinildi. Literatür verilerine göre saptadığımız yüksek polip prevalansı tarama programlarında daha
dikkatli davranmamız gerektiğini düşündürmüştür. Bununla
birlikte her ne kadar sol kolon poliplerinin prevalansında artış saptamamış olsak da boyut ve histolojik özellikleri kanser
gelişimine daha yatkın olduğu için endoskopik incelemelerde
tüm kolonun ayrıntılı değerlendirmesi son derece önemlidir.
Kaynaklar
1. Shinya H, Wolff WI. Morphology, anatomic distribution and cancer potential of colonic polyps. Ann Surg 1979;190:679-83.
2. Edwards BK, Ward E, Kohler BA, et al. Annual report to the nation on
the status of cancer, 1975?2006, featuring colorectal cancer trends and
impact of interventions (risk factors, screening, and treatment) to reduce
future rates. Cancer 2010;116:544-73.
3. Armstrong B, Doll R. Environmental factors and cancer incidence and
mortality in different countries, with special reference to dietary practices. Int J Cancer 1975;15:617-31.
4. Locke FB, King H. Cancer mortality risk among Japanese in the United
States. J Natl Cancer Inst 1980;65:1149-56.
5. Honda T, Kai I, Ohi G. Fat and dietary fiber intake and colon cancer
mortality: a chronological comparison between Japan and the United
States. Nutr Cancer 1999;33:95-9.
6. O?Brien MJ, Winawer SJ, Zauber AG, et al; National Polyp Study
Workgroup. Flat adenomas in the National Polyp Study: is there increased risk for high-grade dysplasia initially or during surveillance? Clin
Gastroenterol Hepatol 2004;2:905-11.
7. Schatzkin A, Lanza E, Corle D et al. Lack of effect of a low-fat, high
fiber diet on the recurrence of colorectal adenomas. New Eng J Med
2000;342:1149-55.
8. Jass JR, Subsite distribution and incidence of colorectal cancer in New
Zealand, 1974-1983. Dis Colon Rectum 1991;34:56-9.
9. Eminler AT, Sakallı M, Irak K, et al. Colonoscopic polypectomy results of our gastroenterology unit. Akademik Gastroenteroloji Dergisi
2011;10:112-5.
10. Dölek Y, Yuyucu Karabulut Y, Topal F, Kurşun N. Evaluation of gastrointestinal polyps according to their size, localization and histopathologic
types. Endoskopi Dergisi 2013;21:31-5.
11. Bond JH. Polyp guideline: diagnosis, treatment, and surveillance for patients with colorectal polyps. Practice Parameters Committee of the American College of Gastroenterology. Am J Gastroenterol 2000;95:3053-
63.
12. Bingham SA, Day NE, Luben R. et al; European Prospective Investigation
into Cancer and Nutrition. Dietary fibre in food and protection against
colorectal cancer in the European Prospective Investigation into Cancer
and Nutrition (EPIC): an observational study. Lancet 2003;361:1496-
501.
13. Terry MB, Neugut AI, Bostick RM, et al. Risk factors for advanced colorectal adenomas a pooled analysis. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev
2002;11:622-9.
14. Giovannucci E. Epidemiologic studies of folate and colorectal neoplasia:
a review. J Nutr 2002;132(8 Suppl):2350S-5S.
15. Morson B. Polyp-cancer sequence in large bowel. Proc R Soc Med
1974;67:451-7.
16. Hoff G, Foerster A, Vatn MH, et al. Epidemiology of polyps in the rectum and colon: recovery and evaluation of unresected polyps 2 years
after detection. Scand J Gastroenterol 1986;21:853-62.
17. Pooler BD, Kim DH, Weiss JM, et al. Colorectal polyps missed with optical colonoscopy despite previous detection and localization with CT
colonography. Radiology 2016;278:422-9.