Ağustos 2019 / (27 - 2)
Pankreasın neoplastik kistlerinde tanı parametreleri: Tek merkez deneyimi
Yazarlar
Ali İLTER1, Göksel BENGİ2, Müjde SOYTÜRK2
Kurumlar
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, 2Gastroenteroloji Bilim Dalı, İzmir
Özet
Giriş ve Amaç: Pankreas kistlerinin teşhis sıklığı, günümüzde bilgisayarlıtomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi kesitsel görüntüleme yöntemlerinin yaygın kullanımı nedeni ile giderek artmaktadır. Pankreas kistiklezyonlarının tedavisini yönetmek çoğu zaman klinisyen için zordur. Bu nedenle ayırıcı tanı yapılması için; öykü, klinik, laboratuvar, radyolojik görüntüleme, endoskopik ultrasonografi, endoskopik ultrasonografi eşliğinde inceiğne aspirasyon biyopsisi ile alınan kist sıvı analizi ve sitopatoloji verilerinindeğerlendirilmesi önemlidir. Bu çalışmanın amacı; pankreasın neoplastikkistlerinde klinik, laboratuvar, radyolojik, endosonografik ve patolojik incelemelerin tanıya katkısının psödokistlerle karşılaştırılarak araştırılmasıdır.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Temmuz 2009-Ağustos 2017 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları AnabilimDalı Gastroenteroloji Kliniği Endoskopi ünitesinde pankreas kistik lezyonunedenli endoskopik ultrasonografi eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisiile değerlendirildikten sonra cerrahi operasyon geçiren ve patoloji sonucu“neoplastik kist” olan 30 hasta ile akut pankreatit öyküsü olup pankreas kistik lezyon nedenli endoskopik ultrasonografi eşliğinde ince iğne aspirasyonbiyopsisi değerlendirilmesi sonrası endoskopik ultrasonografi raporlarında“psödokist” tanısı konulan 46 hasta dahil edilmiştir. Hastaların; demografikverileri, klinik özellikleri, laboratuvar verileri, radyolojik/ endoskopik ultrasonografi görüntü raporları ve patolojik inceleme sonuçları retrospektifolarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Pankreas kistik lezyonu nedenli kisteyönelik cerrahi operasyon geçiren 30 hastanın cerrahi patoloji sonuçları;15 hastanın (%50) intraduktal papiller müsinöz neoplazi, 6 hastanın (%20)kistik adenokarsinom, 4 hastanın (%13.3) solid psödopapiller neoplazm, 3hastanın (%10) müsinöz kistik neoplazi ve 2 hastanın (%6.7) seröz kistikneoplazi şeklinde idi. Endoskopik ultrasonografi incelemesinde; pankreasınve kistlerin morfolojik özelliklerine bakıldığında; neoplastik kist grubunda 2(%6.7) hastada kronik pankreatit bulguları, 6 (%20) hastada ana pankreaskanalında genişleme, 2 (%6.7) hastada yan dal pankreas kanallarında geniş-leme, 6 (%20) hastada kistin pankreatik kanal ile bağlantılı olduğu, 9 (%30)hastada septasyon, 5 (%16.7) hastada lobulasyon, 5 (%16.7) hastada kalsifikasyon, 4 (%13.3) hastada kist duvarında kalınlaşma mevcuttu. Psödokistgrubunda ise 1 (%2.2) hastada septasyon, 1 (%2.2) hastada lobulasyon mevcuttu. Endoskopik ultrasonografi eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi ilealınan kist sıvısı analizinde; neoplastik kist grubunda kist analizinde bakılanamilaz ortalama değeri; 28808.8±60961.01 U/L ve karsinoembriyojenik antijen ortalama değeri: 1055.29±1548.14 ng/mL olarak; psödokist grubununkist analizinde ise amilaz ortalama değeri: 28246.13±29858.56 U/L ve karsinoembriyojenik antijen ortalama değeri: 7.31±10.02 ng/mL olarak saptanmıştır. Endoskopik ultrasonografi; neoplastik kistlerin 13’ünü (%43.3)tanısal olarak doğru tanımlamıştı. Müsinöz kistlerde; endoskopik ultrasonografinin tanısal olarak ayırt ediciliğine endoskopik ultrasonografi eşliğindeince iğne aspirasyon biyopsisi bulgularından (sitopatoloji, müsin, string signve karsinoembriyojenik antijen >192 ng/mL ) herhangi birinin veya hepsinin pozitif olmasını eklediğimizde; tanısal duyarlılık %88.9’a varan oranlaraulaşmaktadır. Sonuç: Pankreasın neoplastik kistlerinin tanısında endoskopik ultrasonografi ve endoskopik ultrasonografi eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi en yüksek tanısal duyarlılığa sahip yöntemdir. Buna rağmen%15’e varan oranda neoplastik/benign kist ayrımını yapmada yeterli olmamaktadır. Radyolojik yöntemlerle birlikte kullanımı tanısal doğruluğu arttırmaktadır. Pankreas kisti bulunan diyabetik hastalarda serum kanser antijen19-9 düzeylerinin bakılması neoplastik kist tanısında yardımcı olabilir
Anahtar Kelimeler
Pankreas, psödokist, kist, neoplazi, tanı, endoskopik ultrasonografi
Giriş
Pankreasın kistik lezyonları (PKL)’nın ayırıcı tanı ve tedavisini yapmak çoğu zaman klinisyen için zordur. Pankreasta kistik lezyonu olan hastaların çoğu asemptomatik olup, pankreatit atağı veya karın ağrısı nedeniyle doktora başvurabildiklerigibi sıklıkla başka bir nedenden dolayı uygulanan görüntü-leme teknikleri ile rastlantısal olarak da tanı alırlar. Kistiklezyonun yerleşimine göre klinik bulgular; sarılık, mide çıkışyolu obstrüksiyon (bulantı, kusma) bulguları, ishal, sulu dış-kılama, karın ağrısı, dispepsi olabilir (1). Pankreas kistlerininteşhis sıklığı, günümüzde bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi kesitsel görüntülemeyöntemlerinin yaygın kullanımı nedeni ile giderek artmaktadır (2). EUS-İİAB ile alınan kist sıvı analizi ve sitopatolojik değerlendirmesi tek başına yeterli olmamaktadır. Tanısal açıdan tümverilerin birbirini tamamlayıcı özellikte olması bizi bu konudakendi kayıtlarımızı gözden geçirmeye itmiştir. Bu çalışmanınamacı; pankreasın neoplastik kistlerinde klinik, laboratuvar,radyolojik, endosonografik ve patolojik incelemelerin tanıyakatkısının psödokistlerle karşılaştırılarak araştırılmasıdır
Gereç ve Yöntem
Hastalar
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenteroloji Kliniği Endoskopi ünitesinde Temmuz 2009-Ağustos 2017 tarihleri arasında pankreas kistik lezyon nedenli değerlendirme amacıyla EUS yapılan
ve EUS raporlarında pankreasında kistik lezyon saptanan 306
hasta değerlendirildi. Hastaların; demografik özellikleri; kronik ve akut pankreatit öyküleri; bulantı, kusma, karın ağrısı,
sarılık gibi klinik bulgu ve semptomları; laboratuvar (serum
amilaz ve CA 19-9 düzeyleri) verileri; kistlerin radyolojik/
EUS görüntü raporları; EUS-İAAB yapılan hastaların kist sıvı
biyokimyasal analizleri (amilaz, CEA, CA 19-9 düzeyleri); sitopatolojik tanıları ve kistik lezyon nedenli cerrahi yapılmış
olan hastaların cerrahi operasyon tipi ve cerrahi patoloji sonuçları hastane kayıt sistemi olan Probel ortamında retrospektif olarak analiz edildi.
Çalışmaya Dahil Olma ve Dışlanma Kriterleri
Merkezimizde; pankreas kistik lezyon nedenli EUS/EUS-İİAB
değerlendirilmesi sonrası 44 (%14.3) hasta kist nedenli cerrahi operasyon geçirmişti. Cerrahi patoloji tanısı: nöroendokrin
tümör (NET), psödokist içeriği, kronik pankreatit, nekrozektomi, kist hidatik, benign kistik lezyon ve pankreas dokusu
ve peripankreatik granülasyon dokusu olan 14 hasta dışlandı. IPMN, IPMN zemininde adenokarsinom, adenokarsinom,
MKN, SKN ve SPPN cerrahi patoloji tanıları olan toplam 30
hasta neoplastik kist grubumuzu oluşturdu.
Pankreas kistik lezyon nedenli EUS/EUS-İİAB değerlendirildikten sonra EUS raporunda “psödokist” tanısı olup öykü-
lerinde son 6 ay içinde akut pankreatit olan toplam 46 hasta
psödokist grubumuzu oluşturdu.
Neoplastik kist grubunda 30 hasta (%39.5), psödokist grubunda 46 hasta (%60.5) toplam 76 hasta çalışmaya dahil edildi.
Radyolojik Görüntüleme
Çalışmaya dahil edilen hastaların PKL’ye yönelik radyodiagnostik görüntüleme yapılmış olanlarından BT, MRG, MRKP
raporları incelendi. BT ve MR’nin kistik lezyonu tespit etme
ve tanısal olarak cerrahi patoloji tanı ile aynı tanıyı ayırt edebilmesi; MRKP’nin kistik lezyonu tespit etme ve kistin pankreatik kanalla olan ilişkisini gösterebilmesi incelendi. Endosonografik Ultrasonografi
Tüm EUS/EUS-İİAB değerlendirmeleri DEÜTF İç Hastalıkları
Gastroenteroloji bölümünde bu konuda deneyimli iki gastroenterolog tarafından yapılmıştır. İşlem için Fujinon EG-
530UT lineer ekoendoskop kullanılmışır. EUS sırasında; akut
ve kronik pankreatit bulguları (Rosemont kriterlerine göre);
saptanan lezyonun solid veya kistik oluşu, boyutu, yerleşim
yeri, sayısı, morfolojik özellikleri (septasyon, lobulasyon, duvar kalınlığı, mural nodül, kalsifikasyon, pankreas kanalıyla bağlantı, ana kanal genişliği, yan dal genişliği), vasküler
yapılara invazyon, lenf bezi varlığı, komşu veya çevre organ
metastazı araştırılmıştır.
Endoskopik Ultrasonografi Eşliğinde Kistik
Lezyondan Aspirasyon Biyopsi İşlemi
Aspirasyon biyopsisi işlemi için Lineer EUS (Fujinon EG-
53UT) cihazı kullanılmıştır. İşlem öncesi hastaların trombosit
değeri, aktive parsiyel tromboplastin zamanı ve protrombin
zamanı ölçülmüştür. Hastalar koagülopati, antikoagülan ve/
veya antiagregan kullanımı açısından sorgulanmıştır. İşlem
orta dereceli veya derin sedasyon altında yapılmış ve sedasyon için midazolam ve/veya propofol kullanılmıştır. İşlem
öncesi renkli Doppler ultrasonografi ile damarsal yapılar
dışlanmıştır. Aspirasyonu yapılacak hastalara işlemden 30
dakika önce İV yolla antibiyotik verilmiş ve işlem sonrasında oral yolla 3 gün antibiyotik tedavisine devam edilmiştir.
Aspirasyon işlemi için, çoğunluğu 19 Gy iğne olmak üzere;
19 Gy veya 22 Gy iğneler kullanılmıştır. Çoğunlukla kistler
içine bir kez girilmiş ve mümkün olduğunca kist kaybolana kadar aspirasyona devam edilmiştir. Pankreas kist sıvısı
“string sign” değerlendirmesi sonrası sitopatolojik inceleme
için ayrılmıştır. Eğer 1 cc üzerinde sıvı aspire edilmişse bu
olgulardan CEA ve CA 19-9 gibi tümör belirteçleri ve amilaz
için biyokimya laboratuvarına örnek gönderilmiştir.
EUS-İİAB Sonrası Patolojik Değerlendirme
Çalışma grubu olgularının 60’ına (%78.9) EUS-İİAB uygulanmış ve örnekler patoloji laboratuvarına gönderilmiştir. Bu
olguların 29’u (%96.7) neoplastik kist grubunda, 31’i (%67)
psödokist grubundakilerdir. Gönderilen materyal lama yayıldıktan sonra, havada kurutma veya alkol ile fiksasyon teknikleri ile kurutulup, May-Grunwald Giemsa veya Papanicolaou
(PAP) ile boyandıktan sonra değerlendirilmiştir. PKL nedenli
gönderilen tüm örneklerde müsin boyama çalışılmıştır.
Kist sıvısı ve kan serum analizleri Dokuz Eylül Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi Merkez Laboratuvarında yapılmıştır.
Kan biyokimyası serum analizinde Amilaz Beckman Coulter
AU5800 cihazında fotometri enzimatik, CA 19-9 Beckman
Coulter UniCel Dxl 800 cihazında kemiluminesans immunometrik yöntem ile çalışılmıştır. Kist sıvısı analizinde Amilaz, Beckman Coulter UniCel DxC 800 cihazında enzimatik, CEA
ve CA 19-9 Beckman Coulter UniCel DxC 800 cihazında kemilüminesans immünometrik yöntem ile çalışılmıştır.
İstatistiksel Analiz
Hasta bilgileri saklı tutulmakla birlikte çalışma Helsinki deklarasyonuna göre yürütülmüştür. Veriler Statitistical package
for the Social Sciences (SPSS) (version 22.0; SPSS Inc., Chicago, IL, USA) istatistik paket programında değerlendirilmiştir.
Pankreas kistlerinin tüm özellikleri için tanımlayıcı istatistiksel yöntemler uygulandı. Sürekli veriler ortalama±standart
sapma ve ortalama (minimum-maksimum) biçiminde, kategorik veriler ise frekans ve yüzdelerle özetlendi. Normal da-
ğılım göstermeyen devamlı değişkenler için, non-parametrik
testler uygulandı. Çok değişkenli analizde Logistik Regresyon
Modeli oluşturulmuştur ve p< 0.05 değeri anlamlı kabul edildi. Bu çalışmada radyolojik görüntüleme, EUS, EUS-İİAB’nin
duyarlılık ve seçicilik değerleri ile bu değerlere ilişkin %95
güven aralıkları, cerrahi patoloji sonuçları altın standart alı-
narak hesaplandı.
Çalışma için Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi invaziv
olmayan klinik araştırmalar etik kurulundan 9 Kasım 2017
ve 2017/26-25 Karar no ile onay alınmıştı.
Bulgular
Beckman Coulter UniCel DxC 800 cihazında enzimatik, CEA
ve CA 19-9 Beckman Coulter UniCel DxC 800 cihazında kemilüminesans immünometrik yöntem ile çalışılmıştır.
İstatistiksel Analiz
Hasta bilgileri saklı tutulmakla birlikte çalışma Helsinki deklarasyonuna göre yürütülmüştür. Veriler Statitistical package
for the Social Sciences (SPSS) (version 22.0; SPSS Inc., Chicago, IL, USA) istatistik paket programında değerlendirilmiştir.
Pankreas kistlerinin tüm özellikleri için tanımlayıcı istatistiksel yöntemler uygulandı. Sürekli veriler ortalama±standart
sapma ve ortalama (minimum-maksimum) biçiminde, kategorik veriler ise frekans ve yüzdelerle özetlendi. Normal da-
ğılım göstermeyen devamlı değişkenler için, non-parametrik
testler uygulandı. Çok değişkenli analizde Logistik Regresyon
Modeli oluşturulmuştur ve p< 0.05 değeri anlamlı kabul edildi. Bu çalışmada radyolojik görüntüleme, EUS, EUS-İİAB’nin
duyarlılık ve seçicilik değerleri ile bu değerlere ilişkin %95
güven aralıkları, cerrahi patoloji sonuçları altın standart alı-
narak hesaplandı.
Çalışma için Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi invaziv
olmayan klinik araştırmalar etik kurulundan 9 Kasım 2017
ve 2017/26-25 Karar no ile onay alınmıştı. serum amilaz ve CA 19-9 düzeylerinin ortalama değerleri sı-
rasıyla 167.18±167 U/L (min: 12, maks: 753) ve 29.58±44.58
U/mL (min: 0.8, maks: 158) idi. Serum amilaz ortalama de-
ğerleri; psödoksit grubunda anlamlı olarak yüksek bulundu
(p: 0.006), serum CA 19-9 ortalama değerleri ise neoplastik
kist grubunda anlamlı olarak daha yüksekti (p: 0.001).
EUS ve Kist Sıvısı Laboratuvar Analizlerinin
Özellikleri
EUS’ta neoplastik kistlerin ortalama çapı 34±18.03 mm (min:
9 mm, maks: 100 mm) ve psödokist grubundaki kistlerin ortalama çapı 47.12±19.13 mm (min: 15 mm, maks: 100 mm)
olarak bulundu. Kist çapı, psödokist grubunda istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde daha büyük bulundu (p=0.003).
Olguların 69’unda (%90.8) 1 kist, 6’sında (%7.9) 2 kist,
1’inde (%1.3) 3 kist saptandı. EUS’ta saptanan kistlerin 26
hastada (%34.2) baş kesiminde, 31 hastada (%40.8) gövde
kesiminde, 13 hastada (%17.1) kuyruk kesiminde, 4 hastada
(%5.3) baş ve gövde kesiminde, 1 hastada (%1.3) gövde ve kuyruk kesiminde, 1 hastada (%1.3) baş, gövde ve kuyruk
kesiminde idi. Neoplastik kistler pankreasın baş kısmında
daha çok görülürken, psödokistler daha çok pankreasın gövde kısmında görülmekteydi ve gruplar arasında lokalizasyon
açısından istatistiksel anlam mevcuttu (p=0.008).
EUS incelemesinde pankreas ve kistlerin morfolojik özellikleri ve kist sıvısı laboratuvar analiz sonuçları Tablo 1’de
özetlenmiştir. Hiçbir hastada EUS görüntülemelerinde kist
içinde mural nodül izlenmemiştir. Ana pankreas kanalında
genişleme neoplastik kist grubunda daha çok görüldüğü tespit edildi (p: 0.031). Kistik lezyonların pankreas kanalı ile
olan bağlantısı, neoplastik kist grubunda daha fazla idi (p:
0.000). EUS ile kistik lezyonların morfolojik incelenmesinde;
neoplastik kistlerin septalı ve lobule görünümleri daha belirgin olduğu tespit edildi, gruplar arasında septasyon varlığı
(p: 0.000) ve lobüle görünüm (p: 0.023) açısından anlamlı
fark vardı. Kistik lezyonların duvar kalınlaşması ve kalsifikasyonu açısından gruplar arasında anlamlı fark tespit edilemedi
(p > 0.05). Neoplastik kist grubunda 29 (%96.7) hastaya ve psödokist
grubunda 31 (%67.4) hastaya EUS/İİAB yapılmıştır. Kist sıvı
analizlerinde; amilaz ve CA 19-9 ortalama değerleri açısından
gruplar arasında anlamlı fark tespit edilmezken (p > 0.05),
CEA ortalama değerleri neoplastik kist grubunda daha yüksek bulundu ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı
olarak fark vardı (p: 0,000) (Tablo 1). Neoplastik Kistlerin Özellikleri
Neoplastik kist grubunda 30 hastanın 14’ü (%46.7) erkek,
16’sı (%53.3) kadındı. Hastaların yaş ortalaması 63.3±13.6
yıl (min: 32 yıl, maks: 91 yıl) idi. Pankreasta kistik lezyon
nedenli kiste yönelik cerrahi operasyon geçiren 30 hastanın
cerrahi patoloji sonuçları; 15 hastanın (%50) IPMN, 6 hastanın (%20) kistik adenokarsinom, 4 hastanın (%13.3) SPPN, 3
hastanın (%10) MKN ve 2 hastanın (%6.7) SKN’idi. IPMN olguları diğer neoplastik kist olguları ile karşılaştırıldı-
ğında; ortalama yaş, cinsiyet, semptom varlığı ve akut pankreatit öyküsü olması açısından anlamlı fark tespit edilemedi
(p > 0.05). Diyabeti olan hastalarda IPMN tanısı daha fazla
olduğu tespit edildi ve yapılan istatistiksel analizde diyabeti
olan hastalarda diğer neoplastik kistlere göre IPMN görülmesi
anlamlı olarak daha fazlaydı (p: 0.034). Serum amilaz ortalama değeri; IPMN olgularında diğer neoplastik kist olgularına
göre anlamlı olarak yüksek bulundu (p: 0.035).
Diğer neoplastik kist olgularına göre kistik adenokarsinom
olgularında sarılık daha sık görüldüğü tespit edildi (p: 0.046).
Kronik pankreatit öyküsü olan hastalarda; Kistik adenokarsinom tanısının daha fazla olduğu tespit edildi (p: 0.046). Serum amilaz ve CA 19- 9 ortalama değerleri açısından kistik
adenokarsinom olgularında diğer neoplastik kist olgularına
göre anlamlı fark tespit edilemedi (p > 0.05). SPPN olguları diğer neoplastik kist olguları ile karşılaştırıldığında; SPPN’lerin ortalama görülme yaşı diğer neoplastik
kistlerden daha düşüktü (p: 0.005). Olguların tümü kadın cinsiyette olup (p: 0.048), semptom varlığı açısından
SPPN’ler diğer neoplastik kistlere göre daha semptomatik idi
(p: 0.048). Serum CA 19-9 ortalama değerleri SPPN olgu larında diğer neoplastik kist olgularına göre anlamlı olarak
düşük bulundu (p: 0.025).
MKN ve SKN olguları diğer neoplastik kist olguları ile kar-
şılaştırıldığında; ortalama yaş, cinsiyet, semptom varlığı, diyabet öyküsü, serum amilaz ve CA 19-9 ortalama değerleri
açısından anlamlı fark tespit edilemedi (p > 0.05) (Tablo 2). Neoplastik Kistlerin EUS ve EUS-İİAB Sonuçları
EUS raporlarında tanı alan neoplastik kistlerin; 14’ü (%46.7)
neoplastik kist, 4’ü (%13.3) IPMN, 4’ü (%13.3) pankreas kisti, 4’ü (%13.3) MKN, 2’si (%6.7) psödokist, 1’i (%3.3) SKN,
1’i (%3.3) kronik pankreatit zemininde psödokist olarak belirtilmişti. EUS; neoplastik kistlerin 13’ünü (%43.3) tanısal
olarak doğru tanımlamıştı. Neoplastik kist olgularının 29’una
(%96.7) EUS-İİAB yapıldı. Kiste yönelik İİAB işleminde 24
hastaya (%80) 19 G iğne ve 5 hastaya (%16.7) 22 G iğne
kullanıldı. Bakılan ‘string sign’ 13 hastada (%43.3) pozitif
bulundu.
EUS-İİAB ile alınan örneklerin patoloji raporlarına göre; olguların 14’ü (%46.7) neoplastik grupta, 5’i (%16.7) benign
grupta ve 10’u (%33.3) non-diagnostik grupta yer almakta
idi. Patolojik incelemelerde örneklerin tümüne müsin varlığı
açısından değerlendirme yapılmış olup, 10 hastada (%33.3)
müsin pozitif bulunmuştur. EUS-İİAB ile yeterli miktarda örnek giden; 10 hastadan (%33.3) amilaz, 15 hastadan (%50)
CEA ve 9 hastadan (%30) CA 19-9 kist sıvısında analiz edilebilmişti.
Neoplastik kist bazında olguların; EUS/EUS-İİAB bulguları ile
her bir kist tipinin diğer kistlerle olan tanısal açıdan ayırıcı
özelliğindeki anlamlılık değerleri ile Tablo 3’te özetlenmiştir.
Neoplastik Kistlerin Radyolojik Görüntüleme
Özellikleri
Neoplastik kist olgularından; 23 hastada (%76.7) BT mevcuttu. BT ile inceleme yapılan 18 hastanın (18/23; %78.2)
pankreasında kistik lezyon tespit edilmişti ve 4 hastada (4/23;
%17.3) nihai cerrahi patoloji ile aynı tanı olarak raporlanmıştı. BT’de neoplastik kistlerin ortalama çapı 40.05±19.16
mm (min: 20 mm, maks: 100 mm) idi. 10 hastada (10/30;
%33.3) MRG mevcuttu. MRG ile inceleme yapılan 8 hastanın
(8/10; %80) pankreasında kistik lezyon tespit edilmişti ve 4
hastada (4/10; %40) nihai cerrahi patoloji ile aynı tanı olarak
raporlanmıştı. MRG’de kistlerin ortalama çapı 38.75±28.37
mm (min: 14 mm, maks: 100 mm) idi (Tablo 4). Altı IPMN hastasında (%40) MRKP mevcuttu. MRKP ile inceleme yapılan 4 IPMN hastasında (%66.7) kistik lezyonun
pankreas kanalı ile olan bağlantısı saptanmıştı. IPMN hastalarında EUS ve MRKP’nin kistin pankreas kanal bağlantısını
göstermesi karşılaştırıldığında; MRKP kistin pankres kanalını
ile olan bağlantısını daha iyi göstermektedir (p: 0.025).
Müsinöz Kistlerde EUS ve EUS-İİAB Sonuçlarının
Tanısal Açıdan Ayırt Etme Özellikleri
Neoplastik kist grubundaki 18 hasta (%60) müsinöz kist (IPMN+MKN) idi. Müsinöz kistlerde; EUS’un tek başına ayırt
etme özelliğine EUS-İİAB bulguları eklendiğinde artan tanısal
doğruluk değerleri Tablo 5’te verilmiştir.
Diyabetik Hasta Grubunda Neoplastik Kistlerin
Özellikleri
Neoplastik kist grubunda 7 (%23.3) hastanın diyabeti vardı. Tablo 6’da neoplastik kist grubundaki diyabetik hastaların demografik, EUS/EUS-İİAB bulguları; diyabetik olmayan
hasta grubununkiler ile karşılaştırılarak yapılan istatistiksel
analizin anlamlı olup olmadığı ayrıntılı olarak verilmiştir.
Altmış Yaş Üstü ve Altı Hasta Grubunda
Neoplastik Kistlerin Özellikleri
Neoplastik kist grubunda 21 (%70) hastanın yaşı, altmışın
üzerinde idi. Tablo 7’de neoplastik kistlerde altmış yaş üstü
hastaların demografik, EUS/EUS-İİAB bulguları; altmış yaş
altı hasta grubundakiler ile karşılaştırılarak yapılan istatistiksel analizin anlamlı olup olmadığı ayrıntılı olarak verilmiştir.
Tartışma
Son yıllarda radyolojik görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ve yoğun kullanımı ile birlikte pankreasta kist saptanma
oranları artmıştır. Pankreas kistlerinin alt tiplerinden bazı-
larının malign potansiyele sahip olması, pankreas kistlerinin
tipinin belirlenmesi ve tedavisinin önemini daha da arttırmaktadır. Neoplastik kistleri ortalama görüldüğü yaş ve cinsiyet açısından incelersek, çalışmamızda neoplastik kistlerin alt tiplerinin saptandıkları ortalama yaş ve cinsiyet dağılımı açısından
literatür ile benzer oldukları görüldü. SPPN’li 4 hastamızın
4’ü de kadındı ve cinsiyet açısından dağılıma bakıldığında
SPPN’lerin diğer neoplastik kistlere göre kadınlarda daha sık
görüldüğü bulundu (p: 0.048). MKN’lerin patofizyolojik olu-
şum mekanizmasında östrojen/progesteron reseptörleri rol
oynadığı için nerdeyse tüm MKN olguları kadınlarda görülmektedir. Bizim çalışmamızda da 3 MKN hastamızın 3’ü de
kadındı ve literatür ile uyumluydu.
PKL’a sahip hastalar asemptomatik olabileceği gibi dispepsiden karın ağrısı ve obstrüktif (sarılık, kusma) semptomlara
kadar geniş bir yelpazede klinik sergileyebilir (5). Yapılan çalışmalarda PKL’a sahip hastaların %60 oranında semptomatik
olduğu ve en sık görülen semptomun ise karın ağrısı oldu-
ğu bildirilmiştir [6]. Çalışmamıza dahil edilen tüm hastalar
göz önüne alındığında hastaların %50’si semptomatikti ve en
sık görülen semptom %46.1 ile karın ağrısı idi. Bilindiği gibi
akut pankreatit sonrası oluşan psödokistlerin çoğu semptomatiktir ve en sık görülen semptom karın ağrısıdır (%63-76)
[7]. Psödokistler inflamasyona bağlı bir süreci takiben oluş-
tuğundan, akut pankreatit atağı sonrası özellikle karın ağrısı
gibi semptomların daha fazla görülmesi beklenen bir bulgudur. Bizim çalışmamızda da psödokist grubunda 29 (%63) hasta semptomatikti ve en sık görülen semptom 27 (%58.7)
hastada karın ağrısıydı. Neoplastik kistler ise genellikle pankreas dışı yapılan abdomen görüntülemelerinde raslantısal
olarak bulunurlar ve çoğu asemptomatiktir [8]. Literatür ile
benzer şekilde çalışmamızda psödokistler neoplastik kistlere
göre daha semptomatikti (sırasıyla %63 ve %30, p: 0.019) ve
karın ağrısı psödokistlerde neoplastik kistlere göre daha sıktı
(sırasıyla %58.7 ve %26.7, p: 0.022).
Serum amilazının normalin 3 katından daha fazla yükselmesi pankreatit tanısında yardımcı laboratuvar parametrelerden
biridir ve akut dönem geçtikten sonra da pankreas hasarına
bağlı olarak serum amilaz düzeyleri hafifçe yüksek bulunabilir [9]. Bu çalışmada, psödokist grubundaki hastaların tü-
münde akut pankreatit öyküsü mevcuttu ve bekleneceği gibi
serum amilaz düzeyi ortalama değeri, neoplastik kistlere göre
anlamlı olarak yüksekti (p: 0.006). IPMN, Wirsung kanal kö-
kenli bir kistik neoplazi olduğu için hastalarda serum amilaz
değerinin genellikle yüksek bulunması beklenir. Alexandra
ve ark.’nın yaptığı bir çalışmada; pankreatit öyküsü olmayan
127 IPMN’li hastada artmış serum amilaz değerlerinin malign
(invaziv) IPMN ile ilişkili olduğu gösterilmiştir [10]. Bizim
çalışmamızda da; IPMN’de serum amilaz ortalama değerleri
diğer neoplastik kistlerin serum amilaz ortalama değerlerine
göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p: 0.035). Serum tümör belirteçlerinden biri olan CA 19-9, pankreas
kanseri tanısında ve hastaların tedaviye verdiği yanıtı takipte kullanılan bir göstergedir. Ancak serum CA 19-9, pankreas kanseri henüz küçük veya asemptomatik iken normal
sınırlarda olabildiği gibi benign biliyer hastalıklar, kolestatik
hastalıklar, akut veya kronik pankreatit, safra taşları gibi benign hastalıklarda da yükselebilmektedir [11]. Sperti ve ark.
nın yaptığı, PKL’u olan 48 olgunun serum tümör belirteç-
lerinin incelendiği çalışmada neoplastik kisti olan hastalarda
serum CA 19-9 düzeyi anlamlı olarak yüksek bulunmuştur
[12]. Bizim çalışmamızda da, neoplastik pankreas kisti olan
hastaların serum CA 19-9 ortalama değeri, psödokistlere göre
daha yüksek saptanmıştır (p: 0.001). Ancak çalışmaya dahil
pankreas adenokarsinomlu hastalar çıkarıldığında, pankreasın neoplastik kistleri ile psödokistlerde serum CA 19-9 de-
ğerlerinin benzer olduğu görülmüştür. Sonuç olarak PKL’u
olan hastalarda serum CA 19-9 düzeylerinin neoplastik pankreas kistlerini benign pankreatik kistik lezyonlardan ayırmada faydalı olmadığı görülmüştür.
Pankreasın hem neoplastik kistlerinin hem de psödokistlerin
%40-63 arasında değişen oranlarda pankreas başında yerleş-
tiği bilinmektedir [13]. Bu çalışmada da neoplastik kistlerin
daha çok pankreas başında yerleştiği (%53.3), psödokistlerin
ise literatürden farklı olarak pankreasın gövde kesiminde bulunduğu (%54.3) görülmüştür. Neoplastik kist alt tiplerine
göre değerlendirildiğinde; IPMN’ler diğer neoplastik kistlere
göre anlamlı olarak yüksek oranda pankreasın baş kesiminde
(p: 0.014) yerleşirken, MKN’lerin pankreasın kuyruk kesiminde daha sık yerleştiği görülmüştür (p: 0.047).
EUS ile pankreasın ve kistlerin morfolojik olarak değerlendirilmesi ile elde edilen bulgular (ana veya yan dal pankreas
kanalında genişleme, kistin pankreatik kanal ile bağlantı-
lı olması, kist içinde septasyon olması, mural nodül varlığı,
kist konturlarında lobulasyon olması, kalsifikasyon varlığı,
kist duvarında kalınlaşma gibi) neoplastik kist alt tiplerini
ve psödokistleri birbirinden ayırt etmede ve malignite riskini belirlemede faydalı olabilmektedir [14]. Bu çalışmada ana
pankreas kanalında genişleme varlığının neoplastik kistlerde
psödokistlere göre literatürle uyumlu şekilde daha yüksek
oranda bulunduğu gösterilmiştir (p: 0.031). Benzer şekilde
pankreas kanalı ile bağlantılı olma da neoplastik kistlerde
daha yüksek oranda saptanmıştır (p: 0.000). Sonuç olarak
pankreas kanal bağlantısı ve/veya pankreas kanal dilatasyonunun varlığı bir kistin neoplastik olma olasılığını artıran
bulgulardır. Gerçekte psödokistler de pankreas kanalı ile bağ-
lantılı olmasına rağmen bu özellik çoğunlukla EUS ya da radyolojik görüntüleme ile saptanamamaktadır [15]. Pankreas
kanalı ile olan bağlantı ve ana pankreas kanalında genişleme
özellikle IPMN’lere özgü bir bulgudur [16]. Pais ve ark.nın
yaptığı çalışmaya PKL nedeni ile opere olan ve cerrahi patoloji sonucu IPMN olan 74 hasta dahil edilmiştir. Operasyon ön cesi EUS incelemelerinde; solid lezyon varlığı, kist duvarında
kalınlaşma ve ana pankreas kanalında dilatasyon bulgularının
malignite için ön görücü özellikler olduğu gösterilmiştir [17].
Çalışmamıza dahil edilen IPMN’li hastanın 2’sinde (%13.3)
yan dal genişlemesi saptanırken psödokist grubunda hiçbir
hastada saptanmamıştır. Yan dal genişliği olan 1 IPMN hastasında invaziv (malign) adenokarsinom mevcut olup literatür
ile uyumlu olarak ana ve yan dal genişliği malignite bulgusu
olduğu söylenebilir.
Septasyonlar ile oluşan mikrokistik görünüm SKN’lerin
%85’inde mevcuttur ve bu özellik tanıda değerlidir [18].
SKN’lerin yaklaşık %10’u septasyon içermez. Bu durumda
kistin duvarında kalınlaşma olmaması, lobüle konturlu olması
ve uniloküler görünüm kistin tanısı açısından yol göstericidir
[19]. Yapılan çalışmalarda, kist içinde septasyon bulunması
tek başına malignite için bir risk faktörü olarak görülmese de
diğer risk faktörleri (kist boyutu, ana kanal genişliği, mural
nodul varlığı) ile beraber maligniteyi göstermede destekleyici bir bulgu olarak yer almaktadır [20]. Bizim çalışmamızda
da neoplastik kistlerde septasyon görülme oranı psödokistlere göre anlamlı olarak daha yüksekti (p: 0.000). Neoplastik
kist alt tiplerine bakıldığında SKN’ler diğerlerine göre daha
yüksek oranda septasyon göstermekteydi (p: 0.028). PKL’nda lobulasyon görülmesi kist tipleri için tanımlayıcı özellik
olarak kabul edilmemektedir. Ancak kistin lobule konturlu
ve kalın duvarlı olmasının SKN’nin oligokistik varyantı açısı-
dan anlamlı olabileceği bildirilmiştir [21]. Psödokistlerde ise
lobulasyon nadiren görülmektedir [22]. Çalışmamızda neoplastik pankreas kistlerinde psödokistlere göre lobulasyon gö-
rülme oranının fazla olduğu saptanmıştır (p: 0.023). Buradan
yola çıkarak kist içinde septasyon varlığının ve lobülasyonun
kistin neoplastik olma olasılığını artıran bulgular olduğu söylenebilir.
PKL’ın duvar yapıları incelendiğinde; MKN’lerin kist duvarı
genelde kalındır (>2 mm). O’Tool ve arkadaşlarının yaptığı
bir çalışmada; EUS incelemesinde MKN’lerde kistin mikrokistik görüntüde olmayıp kalın duvarlı olmasının SKN’lerin
makrokistik varyantlarından %100 duyarlılık ve %78 özgüllük ile ayrımını sağlayabileceğini göstermişlerdir [19].
Kist duvarının kalın olması veya kist duvarında mural nodül
varlığı malignite için risk faktörlerinden biridir. Bizim çalış-
mamızda hiçbir hastada EUS görüntülemelerinde kist içinde
mural nodül izlenmemiştir. Buna ek olarak hem neoplastik
kistler kendi içinde hem de psödokistler ile karşılaştırıldığında duvar kalınlığı açısıdan anlamlı bir farklılık bulunamamış-
tır.
EUS-İİAB ile alınan kist sıvı örneğinde bakılacak amilaz ve
CEA değerleri neoplastik kistlerin kendi içinde ve psödokistlerle ayrımında yardımcı olabilmektedir [5]. Psödokistlerde
ve IPMN’lerde pankreatik kanal ilişkileri nedeniyle kist sıvı-
sında amilaz düzeyleri yüksek bulunabilir. Kist sıvısında amilaz düzeyinin 250 U/L’den düşük olması psödokist olasılığını
çok zayıflatır. SKN ve MKN’lerde ise düşük amilaz düzeyleri
beklenir [23]. Çalışmamızda literatür ile uyumlu olarak neoplastik kist alt tiplerinde MKN, SKN ve SPPN’nin kist sıvısı
ortalama amilaz değeri 250 U/L’nin altında idi. Psödokistlerde ortalama amilaz değeri 28808.8±60961.01 U/L (nim: 13,
maks: 184694) idi ve neoplastik kistlerle psödokistler arasında anlamlı farklılık yoktu.
Kist sıvısında CEA düzeyi, müsinöz kistik lezyonları non-mü-
sinöz kistlerden ayırt etmede yüksek doğruluğa sahiptir. Brugge ve ark.nın yaptığı çok merkezli bir prospektif çalışmada
sıvı CEA düzeyinde cut-off değeri 192 ng/mL alındığında MKL
için sensitivite %73, spesifite %83 saptanmıştır [24]. Sonuç-
ta, yüksek CEA düzeyleri ile müsinöz kist arasında doğrusal
ilişki gözlense de CEA düzeyleri ile malignite arasında direkt
bir korelasyon gösterilememiştir. Literatürde psödokistlerin
kist sıvısında değişken aralıkta CEA düzeyi olduğu ve %5-
14’inde CEA değerinin 192 ng/mL üzerinde olduğu gösterilmiştir [25]. Birkaç çalışmada, kist sıvı CEA değeri 200 ng/
mL - 5000 ng/mL gibi yüksek değerlerde olmasının malignite
açısından anlamlı olduğu belirtilirken, kist sıvısı CEA değerinin malign kistik lezyonları benign kistik lezyonlardan ayırt
etmede yararlı olmadığını gösteren çalışmalar da mevcuttur
[26,27]. Kist sıvısı CEA değerinin kısıtlılıklarından biri de;
IPMN ve MKN gibi müsinöz kistleri ayırt edememesidir. Bu
gibi müsinöz kistik lezyon açısından klinik şüphenin yüksek
olduğu durumlarda kist sıvısından; K-RAS/N-RAS mutasyon
analizi gibi moleküler belirteçlerin kist sıvısından çalışılması önerilmektedir [28]. Çalışmamızda kist sıvısı CEA ortalama değerleri neoplastik kistlerde psödokistlere göre anlamlı
düzeyde yüksek bulunurken (p: 0.000), neoplastik kistlerin
alt tipleri arasında ise anlamlı bir fark saptanmadı. Amerikan
Gastroenteroloji Birliği Kılavuzu, kist sıvı miktarının az olması halinde öncelikli olarak CEA analizi yapılmasını önermektedir [29]. Çalışmamızda da bu öneriyi destekler nitelikte
sonuçlar elde edilmiştir.
Preoperatif EUS-İİAB ile kist sıvısı patolojik incelemesi yapı-
lan ve sonuçların cerrahi patoloji ile konfirme edildiği 112
hastanın dahil edildiği prospektif bir çalışmada, sitopatolojik
değerlendirmenin %51 tanısal doğruluğa sahip olduğu gösterilmiştir [30]. Yüzkırküç hastanın dahil edildiği 2 merkezli
prospektif bir çalışmada, hastaların %90’ına İİAB yapılabilmiş, ancak %31’nde tanısal sellüler elemanlar elde edilmiş ve
yetersiz sıvı miktarı veya yüksek viskoziteden dolayı sıvı elde
edilemediğinden ancak %49’una kist sıvısı biyokimyasal analizi yapılabilmiştir [31]. EUS-İİAB ile alınan kist sıvı sitopatolojik değerlendirmesini cerrahi patoloji sonucu veya histoloji
ile karşılaştıran ve 11 çalışmanın dahil edildiği bir meta analizde, EUS-İİAB’nin duyarlılığı %63, özgüllüğü %88 ve tanısal
doğruluk oranı %88 bulunmuştur [32]. Bizim çalışmamızda
neoplastik kist grubundaki 29 hastadan (%96.6) EUS-İİAB ile sitopatolojik örnek alınmıştır. Sitopatolojik inceleme sonucuna göre 10’unda (%33.3) non diagnostik, 5’inde (%16.7)
benign/inflamatuvar bulgular ve 14’ünde (%46.7) neoplazi
ile uyumlu bulgular elde edilmiştir.
EUS-İİAB ile alınan kist sıvısında string sign bulgusuna bakılması müsin içeriğini değerlendirme açısından önemli testlerden biridir. String sign’ın pozitif olması müsinöz kistleri
göstermede %95 özgüllüğe sahiptir ancak duyarlılığı düşüktür [33]. Bu çalışmada neoplastik kist grubunda 13 hastada (%43,3) string sign pozitif bulunmuştur. Müsinöz kistik
lezyonlarda viskositenin yüksek olmasını sağlayan müsindir
ancak non-müsinöz kistik lezyonlarda da kist sıvısı viskositesinin yüksek olabileceği gösterilmiştir [34]. Bu nedenle
non müsinöz kistik lezyonlarda da string sign pozitifliği olabilir. Çalışmamızda elde ettiğimiz bulgulara göre; müsinöz
kistlerde EUS’un kistin morfolojik özelliklerine göre tanısal
olarak ayırt ediciliğine string sign pozitifliğini eklediğimizde
tanısal duyarlılığın %44.4’ten %61.1’e, müsin pozitifliğini eklediğimizde %83.3’e, kist sıvısı CEA değerini eklediğimizde
%66.7’ye, sitopatoloji pozitifliğini eklediğimizde ise %66.7’ye
yükseldiğini saptadık. Özetle EUS’un tanısal olarak ayırt ediciliğine EUS-İİAB bulgularından (sitopatoloji, müsin, string
sign ve CEA >192 ng/mL ) herhangi birini ya da birden fazlasını eklediğimizde tanısal duyarlılık %88.9’a varan oranlara
ulaşmaktadır.
PKL’ın değerlendirilmesinde BT ve MRG’ın tanısal doğrulu-
ğu kist tipine bağlı olarak değişmekle birlikte %20-90 arasında iken EUS ile %51-90 olarak bildirilmektedir [35]. Çok
merkezli prospektif bir çalışmada, pankreas kanseri açısından yüksek riske sahip 220 hastanın tarama çalışmasında
BT, MRG ve EUS’un tanısal performans özellikleri karşılaş-
tırılmıştır [36]. Pankreastaki kistik lezyonların, BT %14’ünü,
MRG %77’sini ve EUS %79’unu tespit edebilmiştir. Pankreas
lezyonlarını saptamada MRG ve EUS, BT’den daha iyi performansa sahiptir [37]. Çalışmamızda BT ve MRG ile 4’er hastada (4/23; %17.3), EUS ile 13 hastada (13/30; %43.3) cerrahi
öncesi kist tanısı doğru olarak saptanmıştı. Neoplastik kist
bazında incelendiğinde, EUS’un tanısal olarak kistik adenokarsinomu MRG ve BT’ye göre daha iyi ayırt ettiğini bulduk
(p: 0.03). Sonuç olarak BT, MRG ve EUS’un tanısal açıdan
doğruluk oranları literatür ile benzer bulunmuştur. IPMN’leri
diğer PKL’dan ayıran en önemli tanı yöntemlerinden biri; lezyonun pankreas kanalı ile olan bağlantısının belirlenmesidir
[16]. Bu özelliği belirlemede MRKP’nin, BT ve EUS’tan üstün
olduğu gösterilmiştir [38]. Literatür ile uyumlu olarak çalış-
mamızda IPMN’lerde MRKP’nin EUS’a göre pankreas kanal
bağlantısını göstermede daha başarılı olduğu görülmüştür (p:
0.025).
Diyabet; pankreasın duktal adenokarsinom hastalarında sık
görülmekte olup özellikle yeni başlangıç diyabet olan hastalarda; duktal adenorsinom ve IPMN görülmesi daha sıktır. [39]. Diyabetin IPMN’lerde displazi için risk faktörü oldu-
ğu gösterilmiştir ancak malign (invaziv) transformasyon ile
ilişkili olup olmadığı iyi bilinmemektedir. Malign (invaziv)
IPMN riskinin özellikle yeni başlangıçlı diyabet hastalarında artmış olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur [40,41].
Diyabetin; IPMN dışında PKL’da risk faktörü olabileceğini
gösteren çalışmalar mevcut değildir. Çalışmamızda neoplastik kist grubunda diyabeti olan hastalarda olmayanlara göre
erkek hakimiyeti olduğunu (p: 0.02), serum CA 19-9 ortalama değerlerinin yüksek olduğunu (p: 0.018), neoplastik
kist alt tiplerinden IPMN hastalarında sık görüldüğünü (p:
0.034) ve kist duvar kalınlaşmanın anlamlı olarak fazla oldu-
ğunu (p: 0.01) saptadık. Serum CA 19-9 ortalama değerlerinin neoplastik kist hastalarında yüksek olabileceğini gösteren
çalışmalar bulunmakla birlikte diyabeti olan neoplastik kist
hastalarında serum CA 19-9 düzeyleri ile ilgili bir çalışmaya
rastlamadık. Çalışmamızda diyabeti olan neoplastik kist hastalarında serum CA 19-9 ortalama değerlerini anlamlı olarak
yüksek bulduk. Bu farklılığa hastaların çoğunda IPMN olması
sebep olmuş olabilir.
Bilindiği gibi neoplastik kistlerin görülme sıklığı yaşla birlikte
artmaktadır ve cinsiyet açısından kadınlarda daha sık görülmektedir [6,13]. Çalışmamızda literatür ile uyumlu olarak
neoplastik kist grubu hastaların %70’i altmış yaş üzerinde idi
ancak literatürden farklı olarak altmış yaş üzerinde neoplastik kistler erkeklerde daha sık görülmekte idi. Bu farlılık hasta
sayımızın az olmasından kaynaklanıyor olabilir. Neoplastik
kistlerde malignite riski kist çapı ile doğru orantılı artmaktadır [38]. Çalışmamızda neoplastik kistlerin altmış yaş üzerinde olan hastalarda literatür ile uyumlu olarak kist boyut
ortalaması benzerdi (27.8±10.33 mm) ancak altmış yaş altı
hastaların ortalama kist boyutu anlamlı olarak yüksek bulundu (47.77±23.98 mm; p: 0.016). Bu farklılık, genç hastalarda kist boyutu tek başına malignite için risk faktörü olarak
düşünülüp cerrahi rezeksiyon kararının daha kolay alınıyor
olmasından veya kist boyutu küçük olduğunda malignite için
başka risk faktörü yoksa cerrahi rezeksiyona yönlendirmeden
hastanın takip ediliyor olmasından kaynaklanıyor olabilir.
Çalışmamızın bazı kısıtlılıkları mevcuttur. Retrospektif bir
çalışma olması, radyolojik değerlendirmenin tanıya katkısını
değerlendirme yönünden tüm hastalara BT ve MRG/MRKP
yapılmamış olması ve olgu sayısının az olması başlıca kısıtlardır.
Sonuç olarak; pankreasın neoplastik kistlerinin tanısında EUS
ve EUS-İİAB en yüksek tanısal duyarlılığa sahip yöntemdir.
Buna rağmen %15’e varan oranda neoplastik/benign kist ayrı-
mını yapmada yeterli olmamaktadır. Radyolojik yöntemlerle
birlikte kullanımı tanısal doğruluğu arttırmaktadır. Pankreas
kisti bulunan diyabetik hastalarda serum CA 19-9 düzeylerinin bakılması neoplastik kist tanısında yardımcı olabilir.
Kaynaklar
1. Jacobson BC, Baron TH, Adler DG, et al. ASGE guideline: The role ofendoscopy in the diagnosis and the management of cystic lesions andinflammatory fluid collections of the pancreas. Gastrointest Endosc2005;61:363-70.
2. Spinelli KS, Fromwiller TE, Daniel RA, et al. Cystic pancreatic neoplasms. Ann Surg 2004;239:651-9.
3. Hamilton SR, Aaltonen LA, Pathology and Genetics of Tumours of theDigestive System. S.R. H, L.A. A. World Health Organization Classification of Tumours. IARC Press Lyon 2000. 2000;
4. Samarasena JB, Nakai Y, Chang KJ. Endoscopic ultrasonography-guided fine-needle aspiration of pancreatic cystic lesions: a practical approach to diagnosis and management. Gastrointest Endosc Clin N Am2012;22:169-85.
5. Yoon WJ, Brugge WR. Pancreatic cystic neoplasms: Diagnosis and management. Gastroenterol Clin North Am 2012;41:103-18.
6. Attasaranya S, Pais S, LeBlanc J, et al. Endoscopic ultrasound-guidedfine needle aspiration and cyst fluid analysis for pancreatic cysts. JOP2007;8:553-63.
7. Senol K. AKgül Ö, Gündoğdu SB, et al. Can outcome of pancreatic pseudocysts be predicted? Proposal for a new scoring system. Turkish J Trauma Emerg Surg 2016;22:150-4.
8. Sakorafas GH, Sarr MG. Cystic neoplasms of the pancreas; what a clinician should know. Cancer Treat Rev 2005;31:507-35.
9. Toouli J, Brooke-Smith M, Bassi C, et al. Guidelines for the managementof acute pancreatitis. J Gastroenterol Hepatol 2002;17(Suppl):S15-39.
10. Roch AM, Parikh JA, Al-Haddad MA, et al. Abnormal serum pancreaticenzymes, but not pancreatitis, are associated with an increased risk ofmalignancy in patients with intraductal papillary mucinous neoplasms.Surgery 2014;156:923-30.
11. Bünger S, Laubert T, Roblick UJ, Habermann JK. Serum biomarkers forimproved diagnostic of pancreatic cancer: a current overview. J CancerRes Clin Oncol 2011;137:375-89.
12. Sperti C, Pasquali C, Guolo P, et al. Serum tumor markers and cyst fluidanalysis are useful for the diagnosis of pancreatic cystic tumors. Cancer1996;78:237-43.
13. Cho CS, Russ AJ, Loeffler AG, et al. Preoperative classification of pancreatic cystic neoplasms: The clinical significance of diagnostic inaccuracy.Ann Surg Oncol 2013; 20:3112-9.
14. Koito K, Namieno T, Nagakawa T, et al. Solitary cystic tumor of the pancreas: EUS-pathologic correlation. Gastrointest Endosc 1997;45:268-76.
15. Bhosale P, Balachandran A, Tamm E. Imaging of benign and malignantcystic pancreatic lesions and a strategy for follow up. World J Radiol2010;2:345-53.
16. Song SJ, Lee JM, Kim YJ, et al. Differentiation of intraductal papillarymucinous neoplasms from other pancreatic cystic masses: Comparisonof multirow-detector CT and MR imaging using ROC analysis. J MagnReson Imaging 2007;26:86-93.
17. Pais SA, Attasaranya S, Leblanc JK, et al. Role of endoscopic ultrasound in the diagnosis of intraductal papillary mucinous neoplasms:Correlation with surgical histopathology. Clin Gastroenterol Hepatol2007;5:489-95.
18. Kubo H, Nakamura K, Itaba S, et al. Differential diagnosis of cystictumors of the pancreas by endoscopic ultrasonography. Endoscopy2009;41:684-9.
19. O’Toole D, Palazzo L, Hammel P, et al. Macrocystic pancreatic cystadenoma: The role of EUS and cyst fluid analysis in distinguishing mucinous and serous lesions. Gastrointest Endosc 2004;59:823-9.
20. Chung JW, Chung MJ, Park JY, et al. Clinicopathologic features andoutcomes of pancreatic cysts during a 12-year period. Pancreas2013;42:230-8.21. Bai X, Zhang Q, Masood N, et al. Pancreatic cystic neoplasms: a review of preoperative diagnosis and management. J Zhejiang Univ Sci B2013;14:185-94.
22. Demir A, Tanidir Y, Kaya H, Turkeri LN. A giant adrenal pseudocyst:Case report and review of the literature. Int Urol Nephrol 2006;38:167-9.
23. van der Waaij LA, van Dullemen HM, Porte RJ. Cyst fluid analysis inthe differential diagnosis of pancreatic cystic lesions: a pooled analysis.Gastrointest Endosc 2005;62:383-9.
24. Brugge WR, Lewandrowski K, Lee-Lewandrowski E, et al. Diagnosis ofpancreatic cystic neoplasms: a report of the cooperative pancreatic cyststudy. Gastroenterology 2004;126:1330-6.
25. Gonzalez Obeso E, Murphy E, Brugge W, Deshpande V. Pseudocyst ofthe pancreas: the role of cytology and special stains for mucin. Cancer2009;117:101-7.
26. Park WG-U, Mascarenhas R, Palaez-Luna M, et al. Diagnostic performance of cyst fluid carcinoembryonic antigen and amylase in histologically confirmed pancreatic cysts. Pancreas 2011;40:42-5.
27. Correa-Gallego C, Warshaw AL, Fernandez-del castillo C. FluidCEA in IPMNs: A useful test or the flip of a coin? Am J Gastroenterol2009;104:796-7.
28. Chai SM, Herba K, Kumarasinghe MP, et al. Optimizing the multimodal approach to pancreatic cyst fluid diagnosis. Cancer Cytopathol2013;121:86-100.
29. Scheiman JM, Hwang JH, Moayyedi P. American gastroenterologicalassociation technical review on the diagnosis and management of asymptomatic neoplastic pancreatic cysts. Gastroenterology 2015;148:824-848.e22.
30. Goh BK. Diagnosis of pancreatic cystic neoplasms: a report of the cooperative pancreatic cyst study. Gastroenterology 2005;128:1529.
31. de Jong K, Poley J-W, van Hooft J, et al. Endoscopic ultrasound-guidedfine-needle aspiration of pancreatic cystic lesions provides inadequatematerial for cytology and laboratory analysis: initial results from a prospective study. Endoscopy 2011;43:585-90.
32. Thosani N, Thosani S, Qiao W, et al. Role of EUS-FNA-based cytology inthe diagnosis of mucinous pancreatic cystic lesions: a systematic reviewand meta-analysis. Dig Dis Sci 2010;55:2756-66.
33. Bick B, Enders F, Levy M, et al. The string sign for diagnosis of mucinouspancreatic cysts. Endoscopy 2015;47:626-31.
34. Lewandrowski KB, Southern JF, Pins MR, Compton CC, Warshaw AL.Cyst fluid analysis in the differential diagnosis of pancreatic cysts, a comparison of pseudocysts, serous cystadenomas, mucinous cystic neoplasms, and mucinous cystadenocarcinoma. Ann Surg 1993;217:41-7.35. Procacci C, Biasiutti C, Carbognin G, et al. Characterization of cystic tumors of the pancreas: CT accuracy. J Comput Assist Tomogr1999;23:906-12.
36. Canto MI, Hruban RH, Fishman EK, et al. Frequent detection of pancreatic lesions in asymptomatic high-risk individuals. Gastroenterology 2012;142:796-804.
37. Canto MI, Goggins M, Hruban RH, et al. Screening for early pancreaticneoplasia in high-risk individuals: A prospective controlled study. ClinGastroenterol Hepatol 2006;4:766-81.38. Tanaka M, Fernández-del castillo C, Adsay V, et al. International consensus guidelines 2012 for the management of IPMN and MCN of the pancreas. Pancreatology 2012;12:183-97.
39. Chari ST, Leibson CL, Rabe KG, et al. Probability of pancreatic cancer following diabetes: a population-based study. Gastroenterology2005;129:504-11.
40. Mimura T, Masuda A, Matsumoto I, et al. Predictors of malignant intraductal papillary mucinous neoplasm of the pancreas. J Clin Gastroenterol 2010;44:e224-9.
41. Leal JN, Kingham TP, D’Angelica MI, et al. Intraductal papillary mucinous neoplasms and the risk of diabetes mellitus in patients undergoingresection versus observation. J Gastrointest Surg 2015;19:1974-81.