Nisan 2011 / (19 - 1)
Disfaji şikayeti ile gelen idiopatik hipofarinks ülseri, olgu sunumu
Yazarlar
Mesut SEZİKLİ1, Züleyha AKKAN ÇETİNKAYA2, Fatih GÜZELBULUT1, Erol EGELİ3, Ayşe Oya KURDAŞ ÖVÜNÇ1
Kurumlar
Haydarpaşa Numune Eğitim Araştırma Hastanesi 1Gastroenteroloji Kliniği, 3Kulak Burun Boğaz Kliniği, İstanbul
Kocaeli Derince Eğitim Araştırma Hastanesi 2Gastroenteroloji Kliniği, Kocaeli
Özet
26 yaşında erkek hasta yaklaşık 5 yıldır olan ve tüm tetkiklerle tanı konulup, tedavi edilemeyen hipofarinks ülserinin değerlendirilmesi amacı ile kulak boğaz burun kliniği tarafından konsülte edildi. Gastroskopisinde ve kolonoskopisinde gastrointestinal sitemi tutan bir hastalık saptanmadı. Tüm olası tanılar ekarte edildikten sonra idiopatik hipofarinks ülseri tanısı konarak, steroid tedavisi başlandı. Bu tedavi ile hastanın lezyonu tamamen iyileşti. Hipofarinks gastroskopi işleminde sürekli olarak gözlemlediğimiz ve oluşabilecek patolojilerin gastrointestinal sistem traktı ile devamlılık gösterebileceği bir bölgedir. Hipofarenks ülserlerinde etyolojik tüm nedenler ekarte edilmeli, idiopatik olarak oluşabileceği de akılda tutulmalıdır.
Anahtar Kelimeler
Disfaji, hipofarinks ülseri, kortikosteroid
Giriş
Her ne kadar hipofarinks bölgesi hastalıklarının kulak burun boğaz hekimlerinin ilgi alanına girdiği düşünülse de, gastroenterolojiyi ilgilendiren pek çok hastalığın da bu bölgede tutulum yapabileceğini bu vaka sayesinde vurgulamak istedik.
Olgu
Hipofarinks, üstte orofarinks altta da servikal özofagus arasında kalan farinks kısmına verilen isimdir. Hipofarinksin üst sınırı yaklaşık olarak hyoid kemik hizasına veya faringoepiglottik kıvrımlara denk düşer. Alt sınırı ise krikofaringeal kasların olduğu özofagus girişidir. Önden larinksle arkadan da retrofarengial boşlukla komşudur. Piriform sinüsler, postkrikoid bölge ve posterior faringial duvar olmak üzere 3 bölümü vardır (1).
Hastamızda 2 yılı aşkın bir süredir hipofarinks bölgesinde devam eden ve yapılan tüm tetkiklerden sonuç alınamayan ve tedavilerden fayda görmeyen bir ülser mevcuttu. Bu bölgede ülser yapabilecek kimi oldukça nadir görülen çeşitli hastalıklar mevcuttur. Kandida, sitomegalovirüs, condyloma accuminatum, difteri, HIV, infeksiyoz mononükleoz, sifiliz, tüberküloz benzeri infeksiyon hastalıkları hipofarinksde ülserasyonla seyredebilir (2,3). Hastamızda bu enfeksiyonları hem laboratuar hem de patoloji incelemeleri ile ekarte ettik.
İnflamatuvar ancak noninfeksiyöz sebepler olarak Behçet hastalığı, Crohn hastalığı, sarkoidoz da bu bölgede tutulum yapabilir (4,5). Hastamızda oral aft olması Behçet hastalığından şüphelendirse de gerek Paterji testinin negatif olması gerekse de diğer sistemik ve göz muayenelerinde Behçet hastalığı tanısı koyacak bulgu saptanmaması üzerine, tanı kriterlerini de doldurmadığından ekarte edildi (6). Oral aftının rekürren aftöz stomatit olduğu düşünüldü. Crohn hastalığı için hastanın başka herhangi bir gastrointestinal sistem yakınması yoktu ve kolonoskopisi de terminal ileum dahil normaldi. Görüntüleme yöntemleri ile de akciğerlerde sarkoidoz düşündürecek bulgu saptanmadı.
Hipofarinks boyun malignitelerinin en kötü gidişli olduğu bölgedir. Çoğunlukla yassı hücreli karsinom görülür. Erkeklerde biraz daha sıktır ve hızlı ilerler (1). Hastamızın hikayesinin 4 yılı aşkın bir zamana dayanması ve biopsiler ile malignite olasılığını ekarte ettik.
Hastanın tüm görüntüleme, patoloji ve laboratuvar testleri ile hipofarinks bölgesinde ülser yapacak sebepleri dışlandıktan sonra hastaya idiopatik ülser tanısı konarak, oral yoldan kg başına 1 mg?dan prednizolon tedavisi başlandı (7).
Bu tedavi ile hastanın semptomları azaldı ve geçti, daha sonra doz azaltılarak steroid kesildi. Tedavi başlangıcından 2 ay sonra yapılan kontrol endoskopisinde, hastanın ülserinin tamamen geçtiği izlendi. Hasta halen yakınmasız olarak takibimiz altındadır.
Hipofarinks gastroskopi işleminde sürekli olarak gözlemlediğimiz ve oluşabilecek patolojilerin gastrointestinal sistem traktı ile devamlılık gösterebileceği bir bölgedir. Hipofarenks ülserlerinde etyolojik tüm nedenler ekarte edilmeli, idiopatik olarak oluşabileceği de akılda tutulmalıdır.
Tartışma
Hipofarinks, üstte orofarinks altta da servikal özofagus arasında kalan farinks kısmına verilen isimdir. Hipofarinksin üst sınırı yaklaşık olarak hyoid kemik hizasına veya faringoepiglottik kıvrımlara denk düşer. Alt sınırı ise krikofaringeal kasların olduğu özofagus girişidir. Önden larinksle arkadan da retrofarengial boşlukla komşudur. Piriform sinüsler, postkrikoid bölge ve posterior faringial duvar olmak üzere 3 bölümü vardır (1).
Hastamızda 2 yılı aşkın bir süredir hipofarinks bölgesinde devam eden ve yapılan tüm tetkiklerden sonuç alınamayan ve tedavilerden fayda görmeyen bir ülser mevcuttu. Bu bölgede ülser yapabilecek kimi oldukça nadir görülen çeşitli hastalıklar mevcuttur. Kandida, sitomegalovirüs, condyloma accuminatum, difteri, HIV, infeksiyoz mononükleoz, sifiliz, tüberküloz benzeri infeksiyon hastalıkları hipofarinksde ülserasyonla seyredebilir (2,3). Hastamızda bu enfeksiyonları hem laboratuar hem de patoloji incelemeleri ile ekarte ettik.
İnflamatuvar ancak noninfeksiyöz sebepler olarak Behçet hastalığı, Crohn hastalığı, sarkoidoz da bu bölgede tutulum yapabilir (4,5). Hastamızda oral aft olması Behçet hastalığından şüphelendirse de gerek Paterji testinin negatif olması gerekse de diğer sistemik ve göz muayenelerinde Behçet hastalığı tanısı koyacak bulgu saptanmaması üzerine, tanı kriterlerini de doldurmadığından ekarte edildi (6). Oral aftının rekürren aftöz stomatit olduğu düşünüldü. Crohn hastalığı için hastanın başka herhangi bir gastrointestinal sistem yakınması yoktu ve kolonoskopisi de terminal ileum dahil normaldi. Görüntüleme yöntemleri ile de akciğerlerde sarkoidoz düşündürecek bulgu saptanmadı.
Hipofarinks boyun malignitelerinin en kötü gidişli olduğu bölgedir. Çoğunlukla yassı hücreli karsinom görülür. Erkeklerde biraz daha sıktır ve hızlı ilerler (1). Hastamızın hikayesinin 4 yılı aşkın bir zamana dayanması ve biopsiler ile malignite olasılığını ekarte ettik.
Hastanın tüm görüntüleme, patoloji ve laboratuvar testleri ile hipofarinks bölgesinde ülser yapacak sebepleri dışlandıktan sonra hastaya idiopatik ülser tanısı konarak, oral yoldan kg başına 1 mg?dan prednizolon tedavisi başlandı (7).
Bu tedavi ile hastanın semptomları azaldı ve geçti, daha sonra doz azaltılarak steroid kesildi. Tedavi başlangıcından 2 ay sonra yapılan kontrol endoskopisinde, hastanın ülserinin tamamen geçtiği izlendi. Hasta halen yakınmasız olarak takibimiz altındadır.
Hipofarinks gastroskopi işleminde sürekli olarak gözlemlediğimiz ve oluşabilecek patolojilerin gastrointestinal sistem traktı ile devamlılık gösterebileceği bir bölgedir. Hipofarenks ülserlerinde etyolojik tüm nedenler ekarte edilmeli, idiopatik olarak oluşabileceği de akılda tutulmalıdır.
Kaynaklar
1. Uppaluri R, Sunwoo JB. Neoplasms of the hypopharynx and cervical esophagus. In; Flint: Cummings Otolaryngology: Head & Neck Surgery, 5th ed.
2. Vazquez JA, Skiest DJ, Nieto L, et al. A multicenter randomized trial evaluating posaconazole versus fluconazole for the treatment of oropharyngeal candidiasis in subjects with HIV/AIDS. Clin Infect Dis 2006; 42: 1179-86.
3. Harrison NK, Knight RK. Tuberculosis of the nasopharynx misdiagnosed as Wegener's granulomatosis. Thorax 1986; 41: 219-20.
4. Yiğit O, Alkan S, Başak T, Dadaş B. Behçet's disease presenting with a hypopharyngeal ulcer. Eur Arch Otorhinolaryngol 2005; 262: 151-3.
5. Kobayashi T, Kikawada T, Shima K, Fukuda O. Ulceration and stenosis of the hypopharynx and its surgical management. Head Neck Surg 1982; 5: 65-9.
6. Evaluation of diagnostic ?classification?) criteria in Behçet?s disease towards internationally agreed criteria. International Study Group for Behçet?s Disease. Br J Rheumatol 1992; 31: 299-308.
7. Harrison DF. Idiopathic ulceration of the hypopharynx. Laryngoscope 1985; 95: 292-4.